 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1994/16-81
K:1994/307
T:11.05.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY KARARI
Taraflar arasındaki "tesbite itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hayrabolu Kadastro Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.11.1990 gün ve 1989/1! 90/10 sayılı kararır, inceleşmesi davalı Rasim B... tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 24.1.1992 gün ve 1991/5437-1992/576 sayılı ile; (...Hükmün uyulan Yargıtay bozma kararında özetle: Tarafların dayandıkları tapu kayıtlarının ifraz yolu ile oluşturuldukları belirtilerek, kayıtların plan, krokiye ya da haritaların bulunması ile kapsamlarının bunların uygulanması ile belirlenmesi gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davanın kabulüne, karar verilmiş; hüküm davalı Rasim B... ve müdahil davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Kadastro hakimi 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 26/D maddesi gerekince davalı
taşınmazlara asli müdahil olarak katılanların istemleri konusunda karar verilmek gerekirken mahkemece müdahale talep eden Ayşe S... ve arkadaşlarının iddialarına ilişkin tüm
delilleri ile davalıların savurmaları doğrultusunda bildireceği deliller toplanarak 238
sayılı parsel yönünde inceleme yapılarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi
gerekirken bu yönde hüküm oluşturulmaması isabetli değildir.
Davalı Rasim B... temyiz itirazlarına gelince Mahkemece bozma kararından sonra yapılan araştırma incelene ve uygulama dahi hükme yeterli bulunmamaktadır. 236 ve 237 sayılı parsellerin Kuzeyde bulunan parsellerden bölünmek suretiyle birlikte bir parsel olarak oluşturulduğu ve 26.11.1963 tarihli kroki doğrultusunda ikiye ifraz olundukları anlatılmaktadır. Bu durumda Kuzeyde bulunan 238, 241 ve 242 sayılı parsellere yönelik davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Zira 237 sayılı parsel ile Kuzeyde bulunan 238 sayılı parsel arasında ortak sınır uyuşmazlığı yoktur. Bu durunda uyuşmazlığın özü 236 sayılı parsel ile 237 sayılı parsel arasındaki ortak sınıra ilişkindir. Her iki parselin bir bütünden ifraz edildiği, krokinin ise uygulama yeteneği bulunmadığı teknik bilirkişi tarafından bildirilmiştir. Gerek tapu kaydında ve gerekse krokide davacıya ait pare elin miktarı 157, 321 m², davalıya ait 237 sayılı parselin miktarı ise 100.000 m² olarak gösterilmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki ortak sının kayıt miktarları gözetilerek saptanmak gerekmektedir. Davalıya ait 237 sayılı parselin tesbit tutanağındaki miktarı 100.700 m² olarak gösterilmiştir. 14.11.1990 tarihli bilirkişi raporunda da miktar yine aynı şekilde 100.700 m² olarak hesaplanmıştır. Buna karşılık aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 14.9.1983 tarihli raporda 237 sayılı parselin fiili miktarının 118.676 m² olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporları arasında miktar bakımından açıkça aykırılık vardır. Davalının tapusu 100.000 metrekare olduğuna göre davalıya ait parselin miktarı bundan aşağı indirilemez. Hükme dayanak yapılan teknik bilirkişi raporunun açıklamasında davacıya ait bir kısım arazinin Güneyde bulunan dava dışı 620 sayılı parsele katıldığı bildirildiği halde mahkemece bu yön üzerinde de durulmamıştır. Bal böyle olunca Mahkemece yapılacak iş dava konusu 237 sayılı parselin fiili gerçek miktarının teknik bilirkişi aracılığı ile saptanarak 100.000 m² miktarındaki bölümünün Rasim B... geri kalan miktarının ise davacı Bilal D... adına tesciline ve ortak sınırın bu şekilde saptanmasına karar verilmekten ibarettir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Hasım B... Mirasçıları
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararman süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapulama tesbitine itirazdır.
Davacı, tapulamaca adına tesbit edilen 236 parsele revizyon gören tapu kayıtlarında miktarın 157.530 m² olmasına karşın kendisine 137-400 metrekare yer bırakıldığını, dayanak tapu kayıtlarına güre adına tesbit edilen 236 parseldeki 19-920 m² eksikliğin adada meydana gelen kayma sonucu taşınmazın Kuzeyinde bulunan 237,238,241,242,245 sayılı parsellerde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın çekişmeli parsellerden alınarak tamamlanmasını istemiştir.
Mahkemece, davacı parselindeki eksikliğin Kuzeyde bulunan 237 parselden tamamlanması, ve kayna nedeniyle her bir parselden diğer parsel lehine bir kısım yerlerin alınmasına ilişkin olarak): kurulan ilk kararın, 236 parsel malikince temyizi üzerine Özel 7.Hukuk Dairesince, tapularında yandığı ifraz krokilerinin uygulanması gereğine işaretle bozulmuş ve mahkemece bozmaya uyulmuştur.
Mahkemece,hükmüne uyulan bozma kararından sonra ilk karar aleyhine kararda taşınmazından davacı parseli lehine, 19.920 metrekare yer alınan 237 parsel maliki delilde, onunda Kuzeyinde bulunan 236 parsel malikince temyiz yoluna başvurulduğu görüşüyle bu kısımla ilgili önceki kararda direnilmiş 236, 241, 242 sayılı parsellere ilişkin dava içe husumet nedeniyle reddedilmiştir.
Bu kez verilen, mahkeme kararının, davacı taşınmazın Kuzey komşusu bulunan 237 parsel maliki tarafından temyiz edilmesi üzerine de, Özel 16. Hukuk Dairesince 237 parsel haricindeki diğer parsel malikleri hakkındaki davanın reddine ilişkin karar kısmı onanmış, uyuşmazlığın yalnızca 236 ve 237 parsel sayılı taşınmaklar arasındaki ortak sınırın tesbitinden kaynaklandığı vurgulanarak, 237 parsele revizyon gören kaydın 100.000 m² olduğunun bunun fazlası hakkındaki davanın kabulü gerektiği belirtilmek suretiyle hüküm, bozulmuştur. Diğer bir anlatımla direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık 236 ve 237 parseller arasındadır.
Ancak hemen belirtmek gerekir ki, uyuşmazlığın niteliğine göre olayda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için dava konusu olmayan yerlerle ilgili olarak edaya ilişkin bir hüküm oluşturulman ak kaydıyla çekişmesiz taşınmazların da değerlendirilmeye alınabileceği kuşkusuzdur. Somut olayda da 236 ve 237 parsel sayılı taşınmazlar aynı kök kayıttan ifrazen oluştukları gibi bunlarında Kuzeyinde bulunan 238,241,242 parsel sayılı taşınmazlar keza yine bir tapu ve onların da Kuzeyinde bulunan 245 parselde başka bir tapunun revizyonundan meydana gelmiştir. 236,241 ve 242 sayılı parsellere revizyon gören temel tapu Güneyde 236,237 parsellere tesbit gören ifraz tapularının ifrazdan önceki makilini okumakta., keza bu tapu kaydı da Kuzeyde 238,241,242 parsellerin bölünmeden önceki tapu malikini göstermekledir. 245 parselin tesbitinin ise kesinleştiği tapu iptali davasının genel mahkemeye intikal ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda iddianın ileri sürülüş biçimine göre kök tapular arasında ortak sınırların saptanmasına çalışılması, her halükarda en Kuzey yöndeki. sabit sınırlardan başlayarak Tapulara kapsam tayin edilmesi ve Kuzeyden Güneye inilerek sonuca ulaşılmadı gerekir. Hasıl olacak duruma göre yalnızca 236 ve 237 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hüküm kurulabileceği de kuşkusuzdur. Bu itibarla dayanak kaydının 100.000 m² olmasına rağmen kendisine 118.676 m² yer bırakılan 237 parsel malikinin ilk mahkeme kararını temyiz etmekte haklı olduğu ve bir yerde mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu gözetilmeksizin önceki kararı temyiz etmemesi nedeniyle hakkındaki hüküm kesinleştiği görüşüyle direnme kararı verilmesi doğru değildir. O halde usul ve Yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararırın yukarıda gösterilen
nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 4.5.1994 gününde yapılan ilk görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 11.5.1994 gününde: yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
236 parsel sayılı taşıran as 137400 m² olarak Bilal D... adına tesbit edilmiştir. Bilal D...'nin tapu miktarının 157350 m2 olduğu buna karşılık taşınmazının az tesbit edildiği yolundaki itirazı kadastro koalisyonunca reddedilmiştir. Bu kez davacı Bilal D... 19920 m² olarak eksiğinin verilmesi amacıyla kuzey komşusu 237 parsel maliki yanında daha kuzeydeki 238- 241-242 ve 245 parsel malikleri aleyhine kadastro mahkemesinde dava açmıştır. Oysa, bu tür davaların sadece taşınmazın emir komşuları aleyhine açılması gerekir. Olayımızda davacının kuzey komşusu 237 parsel malikini dava etmesi mümkün olup, daha kuzeydeki taşınmazların maliklerini dava etmesi mümkün değildir. Mahkemece 237 parsel maliki tarafından 236 parsel maliki aleyhine, 236 parsel maliki tararından 241 parsel aleyhine, 241 parsel malikince 242 parsel aleyhine ve 242 parsel malikince 245 parsel maliki aleyhine dava açılmadıkça uzak komşu bu parseller hakkındaki davalara bakılması ve bunlar hakkında hüküm kurulmanı usul hükümlerine aykırıdır. Mahkemece sadece 236 parsel malikinin 237 parsele yönelik davası hakkında hüküm kurulması gerekirdi. Fakat mahkemece nedense anılan tüm parselleri kapsayacak şekilde hüküm kurulmuş, bu ilk hüküm sadece 236 parsel maliki tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz edilen bu hükümle 237 parselin bir bolünü 236 parsele katılmış, buna karşı 238 parselin bir bölümü de 237 parsele eklenmiştir. Bu hüküm 237 parsel maliki tarafından temyiz edilmemiştir. Gerçi, 237 parsel malikinin taşınmazından alınıp 236 parsele eklenen yerine karşılık 238 parselden yer aldığı bu nedenle hükmü temyiz etmediği düşünülür ise de bu durur. 237 parsel malikinin hükmü temyiz etmediği gerçeğini ortadan kaldırmaz. 237 parsel maliki hükmü temyiz etmemekle bu hüküm kendi açısından kesinleşir. 236 parsel maliki yararına da kazanılmış hak doğurur. Sonraki hükümle aleyhine bir durum yaratılan 237 parsel malikinin ancak 238 parsel maliki aleyhine dava açma hakkı söz konusu olabilir. 236 ve 237 parsellerin sınır uyuşmazlığı önceki hükümle çözümlenmiş ve kesinleşmiştir. Bu durunu değiştirecek yeni bir karar verilemez. Yapılacak iş 237 parsel malikinin 238 parsel maliki aleyhine dava açmak, 238 parsel malikinin de bu dava aleyhine sonuçlandığa takdirde kuzeydeki 241 parsel maliki aleyhine dava açmaktan ve bu şekilde komşuların ayrı ayrı açacakları zincirleme davaların görülmesinden ibaret olacaktır. Usul hükümlerine göre bunun dışında bir çözüm söz konusu olamaz.
Açıklanan nedenlerle bu yöne ilişkin direnme kararı yerinde olup, Onanması gerekirken Bozulması doğrultusundaki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.