 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/161
Karar no : 1994/228
Tarih : 20.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu Asliye Hukuk (iş) Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 31.12.1992 gün ve 459-1196 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 8.9.1993 gün ve 3497-9090 sayılı ilamı: (.....Davacının tespiti istenen devre bakımından, işyerinin tabi olduğu işyerinden 1977 yılında ayrıldığı, 1990 yılında ise başka işyerinde işe girdiği ve 1977 yılından 1990 yılına kadar 506 sayılı Kanun'un 79/8. maddesindeki 10 yıllık süre fazlasıyla geçtiğinden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü usul ve yasaya aykırıdır.....) gerekçesiyle bozulara dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece davanın kabulüne dair kurulan hükmün, özel dairece davanın yasal dayanağının 506 sayılı Yasa'nın 79/8. maddesi bulunduğu ve bu maddede öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu vurgulanarak davanın reddi gereğine işaretle bozulmuştur.
Gerçekten 506 sayılı Yasa'nın 79/8. maddesi ile, işçinin çalışmasının tespitini talep ettiği işyerinden ayrıldığı tarihi kovalayan yılbaşından itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde bu istekle dava açılabilmesine olanak sağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık olayda 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, tesbiti istenen çalışmanın geçtiği işyeriyle sigortalı işçinin bilahare çalışmakta olduğu işyerinin aynı işverene ait olması halinde işçinin iş akdinin selameti bakımından işvereniyle hasım duruma düşmek istemeyeceği ve bunun manevi baskısı altında kalacağından iş akdi devam ettiği müddetçe de kendisinden belirli süre içerisinde dava açmasının beklenemeyeceği görüşü devamlılık kazanmış yargısal kararlar gereğidir. Somut olayda 1964 yılında Orman Genel Müdürlüğü'ne ait işyerinde sigortasız çalışmanın tespitini isteyen davacı işçi, ayın genel müdürlüğe ait işyerinde 1975 tarihinde yeniden işe başlamış ve yasal düzenleme sonucu 1984 tarihinde çalışmasını Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde sürdürmek durumunda kalmıştır. Bu yaklaşım içerisinde davacı işçi yönünden, Orman Genel Müdürlüğü'nden ayrı tüzel kişiliğe sahip olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü işyerinde çalışmaya başladığı tarihte yukarıda açıklanan sakıncalar artık etkisini kaybettiğinden bu tarihin 10 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak kabulü icab eder.
Temyize konu dava ise 1991 yınıda açılmıştır. Bu durumda yerel mahkemenin davanın süresinde bulunduğuna değinen direnme yerindedir. Ne varki işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairesi'nce incelenmemiştir. O nedenle dosya işin esasıyla ilgili temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesi'ne gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın süresinde açıldığına ilişkin yerel mahkeme kararı doğru olup, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanun'un 79/8. maddesidir. Bu davalar "... sigortalıların... hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak... " açılabilir. Bu sürenin, hakdüşürücü süre olduğu, doktrin ve tatbikatta kabul edilmiştir. Bu yön, yerel mahkeme ile Özel Daire arasında da uyuşmazlık konusu değildir. Hakdüşürücü sürenin başlangıcı ve sonunu madde tespit etmiştir. Maddeye göre, sürenin başlagıcı "hizmetin geçtiği yılın sonu" hitamı ise "mahkemeye başvurma" tarihidir. Öte yandan, hak düşürücü süre; uzamaz, kısalmaz, kesilmez, durmaz ve değiştirilemez.
Davacının hizmetinden geçtiği yılın sonu ile, tespit için mahkemeye başvurduğu tarih arasında, 10 yıllık süre fazlasıyla geçmiştir. Öte yandan, bu davada, işverenin manevi cebri sonucu süresinde dava açılamadığı yolu bir iddia ve kanaatta yoktur.
Bu nedenlerle Özel Daire'nin bozma kararı yerindedir.
Direnme kararını uygun bulan sayın çoğunluğun görüşüne bu nedenlerle karşıyım.
20.04.1994.
Teoman OZANOĞLU
10. Hukuk Dairesi Başkanı