 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1994/11-254
K. 1995/235
T. 29.3.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAZMİNAT
- TAŞIMASÖZLEŞMESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ (TADİLİ)
- KUR FARKI
KARAR ÖZETİ: Gerek 2929 sayılı Yasanın 45. maddesi ve gerekse de bu hükme benzer düzenleme getiren 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 46. maddesinde, davacı Kurum'un yönetim kurulu başkanı ve üyeleriyle her çeşit personelin, teşebbüsün sermayesini ve kaynaklarını verimlilik ve kararlılık esasına göre değerlendirme ve bu hususta gereken gayret ve sorumluluğu yerine getirmeleri, aksi takdirdemeydana gelen zarardan özel hukuk hükümlerine göre sorumlu tutulacakları öngörülmüş bulunduğuna göre, gerek yönetim kurulu üyeleri bulunan davalılar ve gerekse de teklifin olumlu olduğuna ilişkin yazı imzalayan ve bu suretle de yönetim kurulunun sözkonusu kararları almasında etkili bulunan diğer davalılar, meydana gelen zarardan sorumludurlar.
(2929 s. İDTK. m. 45)
[KHK. - 233 e. (8.6.1984 Ta.) m. 46]
Taraflar arasındaki alacakdavasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi) 'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.12.1990gün ve 1990/203-1850 sayılı kararın incelenmesi davacı A.Ş. ve davalılardan Selahattin, K. Pulat, Faik, Namık, M. Vecit vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 15.10.1992 gün ve 1992/4130-9956 sayılı ilamıyla; (...Davacı şirket tarafından İran'a ihraç olunan şekerin taşınması hususunda dava dışı taşıyıcı firma ile Türk Lirası üzerinden sabit fiyatla (akaryakıt farkları dışında) taşıma yapılmasını Öngören 3.6.1983 tarihli sözleşmenin yapılmasından ve sözleşme uyarınca bir kısım nakliyatın gerçekleşmesinden sonra 28.11.1983 tarihinde, taşıyıcı firmanın geçmişe de şamil olmak üzere kur değişikliklerinin navluna yansıtılması talebinde bulunduğu, bunun üzerine teklifin kabul edilmesini içeren yazıyı imzalayan davalılardan Ömer Faruk, Kıral ve Selahattinin teklifi yönetim kuruluna sunulmak üzere yönetim kurulu başkanına verdikleri ve diğer davalı yönetim kurulu üyelerinin de teklifi aynen benimseyerek sözleşme tadil talebini kabul ettikleri, bu suretle de netice olarak davacı Kurum'un dava dışı taşıyıcı firmaya (1.016.485.939.068) lira fazla ödeme yapmak durumunda kaldığı ihtilafsız olup, ihtilaf, bu tutarın davacı Kurum için bir zarar olup olmadığı, zarar ise davalıların bu zarardan sorumlu olup olmadıkları noktalarında toplanmaktadır. Her ne kadar davalılar sözleşmenin tadili nedeniyle şirketin bir zarara uğramadığını, tadil talebinin kabul edilmemesi halinde ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle Kurumun ve Ülkenin zarara uğrayacağı nazara alınarak tadil talebinin kabul edildiğini savunmuş ve mahkemece de tadil tarihinden sonraki dönem için bu savunmaya itibar edilmiş ise de, davacı Kurum ile taşıyıcı firma arasında imzalanan sözleşme içeriği nazara alındığında, bu savunma ve gerekçeye itibar edilemez. Zira, sözleşmenin taşıyıcının yükümlülüklerini kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi halinde uygulanacak Kurum lehindeki hükümlerinin yanısıra, sözleşmenin 11. maddesiyle de açıkça nam ve hesaba taşıttırılma yetkisi öngörülmüştür ki, bu hükme göre dava dışı taşıyıcı yükümlülüğünü yeni taşımayı kısmen veya tamamen yerine getirmediği takdirde davacı Kurum sözleşmeyi iptal etmeksizin taşıyıcı nam ve hesabına nakliyeyi üçüncü kişilere yaptıracak ve bundan kaynaklanan tutarı da taşıyıcıdan tahsil edecektir. Bu suretle de ihracat aksamayacak ve dolayısıyla da davacı Kurum ve Ülke ekonomisi herhangi bir zarara uğramayacaktır. Kaldı ki talebin kabul edilmemesi halinde, taşıyıcının edimini yerine getirmeyeceği savunma ve iddia da varsayıma dayalıdır. Ayrıca, dava dışı taşıyıcının edimini yerine getirmemesi halinde şirket bir zarara uğrasa dahi bu zararını sözleşme hükümlerine göre taşıyıcıdan tahsil edecektir. Şu halde, bu yöndeki savunma ve gerekçeye itibar edilemez. Kaldı ki, böyle bir imkanın tanınmasının da taşıyıcının ihale koşullarını dolanmasına olanak sağlayacağı tabidir. Bu halde, açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer husus ise, davalıların bu zarardan sorumlu olup olmadıkları hususudur. Gerek 2929 sayılı Yasanın 45. maddesi ve gerekse de bu hükme benzer düzenleme getiren 233 sayılı KHK.nın 46. maddesinde; davacı Kurumun yönetim kurulu başkanı ve üyeleriyle her çeşit personelin, teşebbüsün sermayesini ve kaynaklarını verimlilik ve karlılık esasına göre değerlendirme ve bu hususta gereken gayret ve sorumluluğu yerine getirmeleri aksi takdirde meydana gelen zarardan Özet Hukuk hükümlerine göre sorumlu tutulacakları öngörülmüş bulunduğuna göre, gerek yönetim kurulu üyeleri bulunan davalılar ve gerekse de teklifin olumlu olduğuna ilişkin yazıyı imzalayan ve bu surette de yönetim kurulunun sözkonusu kararları almasında etkileri bulunan diğer davalılar, meydana gelen bu zarardan sorumludurlar. Şu halde mahkemece, davalıların anılan eylem ve işlemleri nedeniyle meydana gelen davacı zararı olan (1.016.485.939.068) liranın davalılardan tahsiline karar verilmek gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçelere istinaden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamış, hükmün bu nedenle davacı şirket yararına bozulması gerekmiştir. Kabule göre de, olayda uygulama imkanı bulunmayan BK.nun 44/2. maddesi gereğince zararın tenzili cihetine gidilmesi de doğru olmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı Şeker Fab. A.Ş., davalılardan Faik, Namık, Selahattin, M. Vecit, K. Pulat vekilleri.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Olayda, mahkemenin hükmüne kısmen uyduğu bozma kararları itibariyle davacı T.Şeker Fabrikaları A.Ş. ile dava dışı şirket arasında düzenlenen 3.6.1983 günlü taşıma sözleşmesinde, taşıyıcıya sabit fiyat üzeriden ödeme yapılmasını öngörülmesine karşın, nakliyeci şirketin talebi nedeniyle kur farkı nazara alınarak fazla tediyede bulunulmak suretiyle davacı şirketin zararına sebep olunduğu ve bu zararın olayın özelliği de gözetilerek BK.nun 44/2. maddesi çerçevesinde giderilmesi gerektiği gerek Özel Dairenin, gerekse mahkemenin kabulündedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı şirketin zararının giderilmesinde, davalı yönetim kurulu başkan ve üyeleri yanında, yönetim kurulu üyesi bulunmayan, ancak yönetim kuruluna sunulan raporlar ile taşıyıcının isteğinin uygun bulunduğu belirtilerek kabul edilmesini öneren ve davacı şirketten satış müdür yardımcısı, pazarlama satınalma daire başkanı ve genel müdür yardımcısı olan yönetici diğer davalıların da sorumlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Davacı şirkette görevli bulunan bu davalıların, konularının uzman kişileri oldukları kuşkusuzdur.
Görevleri ile ilgili olarak, aldıkları talimat çerçevesinde Kanaat belirtirken, tüm alternatif halleri de değerlendirerek raporlarını hazırlamaları gerekir. Keza bu kişiler, Özel Dairenin son bozma kararında da belirtildiği üzere gerek 2942 sayılı Yasanın 45. maddesi, gerekse de bu hükme paralel düzenleme getiren 233 sayılı KHK.'nin 46. maddesinde de vurgulandığı üzere, mensubu oldukları teşebbüsün sermayesini ve kaynaklarını verimlilik ve kararlılık esasına göre değerlendirme ve bu hususta gereken çaba ve sorumluluğu yerine getirme yükümlülüğü altındadırlar. Buna aykırı davranışın sorumluluklarını gerektireceği aşikardır. Oysa, bu davalılar yönetim kuruluna sunuşlarını taşıyıcı firmanın isteğini geniş kapsamlı olarak konu ile ilgili sözleşme ve yasa hükümlerini ve alternatif görüşleri belirterek değerlendirme yerine, tamamen tek yönlü olarak düzenlemişlerdir. Hal böyle olunca, yönetim kurulu üyesi bulunmayan davalıların da davacı şirketin uğradığı zarardan yönetim kurulu başkanı ve üyeleri ile birlikte sorumlu tutulmaları gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. Ayrıca da mahkemece, Özel Daire bozma kararına direnme dışında katan Yönetim Kurulu Başkan ve Üyelerinin sorumluluğu yönünden uyularak kendilerini tazminatta yükümlü tutan yeni bir hüküm kurulmuş durumdadır. 0 itibarla dosya, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için de Özel 11. Hukuk Dairesi'ne gönderilmelidir.
Sonuç: Davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ancak bozma hükmüne uyularak kurulan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için de dosyanın Özel 11. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 22.3.1995 gününde yapılan ilk görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 29.3.1995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.