 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/110
Karar no : 1994/341
Tarih : 18.05.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma nafaka ve tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 30.9.1992 gün ve 1990/912-1992/725 sayılı kararın incelemesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 9.12.1993 gün ve 1992/13324 E. 1993/1030 K. sayılı ilamı:
(... Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür (M.K. 6). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlardan bir takım ölçülere yer verilmiştir.
a) Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulaması da kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer (Prof. Baki Kuru, Hukuk Muh. Usulü 1968 Sh. 372., Prof. İlhan Postacıoğlu Medeni Yargılama Usulü 1970 Sh. 464., Prof. Necip Bilge Hukuk Yargılamaları Usulü 1967 Sh. 449., Prof. Sahir Ansay Hukuk Usulü 1957 Sh. 248-249., Prof. Saim Üstündağ Huk. Muh. Usulü 1973 Sh. 378., H.G.K.nun 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı kararı, H.G.K.nun 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı).
b) İleri sürdürdüğü bir vakaadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir (Prof. Saim Üstündağ Age. 1973 Sh. 397).
c) İspat yükü daha kolay başarana düşer (Prof. Saim Üstündağ Age. Federal mah. Kararına atfen).
Olayda davacı ziynetlerinin kocasında kaldığını ileri sürmüş, davalı taraf ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer deyimle bunların davalı kadın tarafından zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana düşer. Diğer taraftan ziynetlerin rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi tabiidir.
Kadın evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğu gerçekleşmedikçe yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında dava konusu ziynetlerin evde kaldığını isbat yükü kadına düşer.
Olayda kadın ziynetlerinin götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. O halde ziynetlerle ilgili davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Medeni Kanunun 143/2. maddesi "boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise hakim manevi tazminat namiyle muayyen bir meblağa hükmedebilir" kuralını getirmiştir. Davacı, boşanmaya esas olabilecek ve şahsi menfaatlerine ağır saldırı teşkil edecek harhangi bir olayın varlığını isbat edememiştir. Bu durumda mahkemece kadının manevi tazminat isteğinin reddine karar verilmesinin düşünülmemesi de doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), oybirliği ile karar verildi.