Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1994/10-583
K. 1994/854
T. 14.12.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
TESBİT DAVASI
BAG-KUR'LULUK İLKESİ
SOSYAL SİGORTALAR KURUMU KAPSAMINDA SAYILMA
 
KARAR ÖZETİ: Davacı sigortalının, uyuşmazlık konusu dönemden önce başlayıp devam ede gelen Bağ-Kur' buluk statüsünün mevcut bulunduğu ve bu kişinin kamyon taşımacılığı ve nakliyat işletmeciliğinden dolayı, gerek uyuşmazlık konusu dönem öncesi ve gerekse dönem içersinde kendi adına kazanç sağladığı ve bu kazançların, Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında sayılabilecek çalışma ve kazançlarının çok üzerinde bulunduğu, kişinin ekonomik yaşamında, serbest kazançlarının kıyaslanmayacak derecede baskın olduğu, gelir vergisi yükümlülüğünü devam ettirdiği, dosyadaki resmi bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Yani, 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 24,25 ve 26. maddelerinde öngörülen biçimde davacının Bağ -Kur' luluk ilkesi mevcuttur. Hal böyle iken ve 506 sayılı Yasanın 3. maddesinin (F) ve (K) bentleri dikkate alınmadan davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına alınamaz.
(2709 s. Anayasa m. 60)
(1479 s. Bağ-Kur K. m. 24,25,26)
(506 s. SSK. m. 2,3/I(F,K), 6)
 
 
Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kütahya İş Mahkemesi) nce davanın kabulüne dair verilen 28.7.1993 gün ve 36-190 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 2.3.1994 gün ve 9273-3801 sayılı ilamı ile; (...Davacı, Bağ-Kur sigortalılığının, Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılığının 1.9.1986 tarihinde sona erdiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Davacı, 1.2.1985-1.9.1986 döneminde Bağ-Kur' ludur. Bunu kendisi de kabul etmektedir. Sadece 1.9.1986-29.12.1989 arasında Bağ-Kur' lu olmadığı ve prim borcu bulunmadığını ileri sürmektedir. Bu dönemde davalı, dernek kaydı, vergi kaydı ve muhtasar vergi beyannameleri, kazanç bildirimi ve vergi ödemesi mevcuttur. Ayrıca, bu dönemde, 14.9.1987'ye kadar tek başına ve daha sonra da ortağıyla birlikte 14.9.1987-29.12.1989 arasında, kamyon çalıştırdığı belgelenmektedir. O halde bu sürede Bağ-Kur Kanunu m.241c gereğince Bağ-Kur' lu sayılması zorunludur. 506 sayılı Kanunun m.31K uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı sayılmaz. Kütahya Garp Linyitleri Tunçbilek İşletmesi'ndeki çalışmaları, sigortalı çalışma kabul edilemez.
O halde, 1.9.1986-29.12.1989 dönemi için, Bağ-Kur' lu sayılmalı ve bu döneme ilişkin primleri de ödemelidir. İşbu fiili ve hukuki gerçekler gözönünde tutularak davanın reddi gerekirken, kabulü isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacı sigortalının, 1.9.1986-29.12.1989 tarihleri arasında hangi sosyal güvenlik kurumu kapsamında olduğunun saptanması noktasında toplanmaktadır. Mahkeme, davacı sigortalının anılan dönem içerisinde Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında bulunduğunu kabul etmiş, Özel Daire ise, Bağ-Kur' lu olması gerektiğini belirtmiştir.
 
Gerçekten, uygulamada açıkça görüldüğü üzere, bir kimsenin aynı zamanda, birden çok sosyal güvenlik kurumu kapsamına girecek biçimde çalışmalarını sürdürmesi mümkündür. "Çatışan sigortalılık" olarak tanımlayabileceğimiz bu durumda da sigortalının hangi sosyal güvenlik kurumu kapsamında olacağı sorunu ile karşılaşılması kaçınılmazdır. Belirtmek gerekirse, Sosyal Güvenlik Sistemimizde önceleri "sosyal güvenliğin" birden çok sosyal güvenlik kurumunca yerine getirilmesi, yani "çokluk ilkesi" kabul edilmişken daha sonra sigortalının aynı anda bunlardan yalnız birisine tabi olacağı, yani "teklik ilkesi" benimsenmiştir.
 
Çatışan sigortalılık sorunu ise, kimi durumlarda yasalarca açıkça çözüme bağlanmış, kimi durumlarda ise, uygulamada kabul edilen esaslara göre çözümlenmiştir. Görülmekte olan davaya ilişkin olarak; gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemelerle bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik Kurumuna tabi olmasını yasaklamışlar ve sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanımışlardır. 506 sayılı Yasa sistemine göre, bir kişinin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için, hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında, başkaca bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması zorunluluğu vardır. Anılan Yasanın 2. maddesi ve 3. maddesi, 1 (F) ve (K) bendleri bu durumu açıkça ortaya koymuştur, keza 1479 sayılı Yasanın 24. madde 1 ve 11. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için; kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmama koşulu öngörülmüştür. Bu durumda bir kimsenin belirtilen sosyal güvenlik kurumlarından birinin kapsamında çalışmalarını sürdürmekte iken, diğer bir sosyal güvenlik kurumu kapsamına girecek biçimde çalışmaya başlaması önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığını hemen sona erdirmez ve kişiyi yeni alışmalarına göre yeni güvenlik kurumu kapsamına sokamaz. Kişinin önceki sigortalılığı ile ekonomik yaşamı da gözetilerek sonuca ulaşılır. Başka bir anlatımla, kişinin ekonomik yaşamında baskın ve etken olan çalışma düzeni de dikkate alınarak hangi sosyal güvenlik kurumu kapsamında olacağı belirlenir. Öte yandan, bir kişinin hangi sosyal güvenlik kurumunun kapsamında olacağının belirlenmesi yönünden, kişi irade veya tercihinin de rolü bulunmamaktadır. Sosyal güvenlik sistemimiz, "sosyal güvenliği" kişiye bağlı, vazgeçilmez ve devredilmez bir anayasal sosyal hak olarak kabul etmiş ve yasanın gösterdiği koşulların oluşmasıyla sigortalılık ilişki ve statüsünün kendiliğinden meydana gelmesini öngörmüştür. Nitekim Anayasamızın 60., 506 sayılı Yasanın 6. ve 1479 sayılı Yasanın 26. maddelerinde bu ilke açıkça yer almıştır. Kısaca, sosyal sigortalılık ilişkisi, Kamu Hukuku alanında statü hukuku ilişkisi olarak ortaya çıkar.
 
Somut olayda da davacı sigortalının, uyuşmazlık konusu dönemden, önce başlayıp devam edegelen Bağ-Kur' luluk statüsünün mevcut bulunduğu ve bu kişinin kamyon taşımacılığı ve nakliyat işletmeciliğinden dolayı gerek uyuşmazlık konusu dönem öncesi ve gerekse dönem içerisinde kendi adına kazanç sağladığı ve bu kazançların, Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında sayılabilecek çalışma ve kazançlarının çok üzerinde bulunduğu, kişinin ekonomik yaşamında, serbest kazançlarının kıyaslanmayacak derecede baskın olduğu, gelir vergisi yükümlülüğünü devam ettirdiği, dosyadaki resmi bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır, yani 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının yukarıda sözü edilen 24, 25 ve 26. maddelerinde öngörülen biçimde davacının Bağ-Kur' luluk ilişkisi mevcuttur, hal böyle iken ve 506 sayılı Yasanın 3. maddesinin (F) ve (K) bendleri dikkate alınmadan davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına alınamaz.
 
Bu itibarla, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
 
O halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
 
Sonuç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 14.12.1994 günü yapılan ikinci görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini