 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/935
Karar No: 1994/194
Tarih: 06.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; KARTAL 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 15.9.1992 gün ve 1989/839-1992/491 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18.2.1993 gün ve 1992/9478-1993/1349 sayılı ilamı:
(.. Davacı, dava konusu taşınmazın 775 sayılı Yasa gereğince Belediye'ce kooperatife tahsis edildiğini, 1971 tarihinde davalıların murisi kardeşi Salih ile birlikte kooperatiften bu arsayı satın aldıklarını, Almanya'da işçi olarak çalıştığı sırada 20 yıllık yasal sınırlama nedeniyle taşınmazın tapusunun kardeşi Salih üzerine tescil edildiğini, taşınmaz üzerine ortaklaşa emek ve para katkısı ile apartman yaptıklarını, kısıtlama süresinin dolduğunu, şimdiye kadar ferağın verilmediğini ileri sürerek, bina değerinin yarısını teşkil eden 100.000.000.- liranın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, aralarında mülkiyeti nakleden bir sözleşme olmadığını, davacının sadece verdiğini isteyebileceğini bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme'ce, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ile davalıların murisi kardeş olup, 94 parsel numaralı taşınmaz üzerindeki binanın birlikte yapıldığının tanık ve diğer delillerle ispatı mümkündür. Mahkeme'ce, iddianın yazılı delille ispat edilmesi gerektiği yolundaki gerekçe usul ve Yasa'ya uygun değildir. Mahkemenin kararının dayandığı 5.2.1947 günlü ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, binanın müştereken yapıldığına dair iddianın tanıkla ispatına engel değildir. Çünkü, binayı müştereken yapan kardeşlerin birbirinden senet almaları usule göre zorunlu değildir. Bu durumda, tarafların gösterdikleri tanıkların ifadeleri ve ibraz edilen mektuplar ve diğer deliller birlikte değerlendirilerek, dava konusu binayı davacı ile davalıların murisinin birlikte yapıp yapmadıkları tesbit edilerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın yazılı delille ispatı gerektiğinden bahisle reddine karar verilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Güvene dayanan inançlı sözleşmelerde ve yine geniş anlamda bu sözleşmelerin bir türlü bulunan takma ad (nam-ı müstear) davalarında, iddianın yazılı delille kanıtlanması 5.2.1947 gün 20/6 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Davacıda temyize konu davada, yasal engel nedeniyle tamamı davalı kardeşi adına tapuya tescil edilen dava konusu taşınmaza ait tapunun yarı payının iptali ile adına tescilini istemiştir. Ayna yönelik olarak ileri sürülen bu iddianın 5.2.1947 gün 20/6 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda incelenip çözüme ulaştırılması gerekeceği kuşkusuzdur. Ancak, davacı usulüne uygun biçimde davasını ıslah etmiş ve çekişmeli taşınmaz üzerindeki evi davalı kardeşi ile birlikte masraf yaparak inşaa ettiklerini ileri sürerek davasını giderlerinin davalıya ödetilmesi isteğine dönüştürmüştür.
Üzerinde bulunduğu ana gayrimenkulün mütemmim cüzü olarak ona tabi olan evin bedelinin beraber ödenerek birlikte inşa edildiği iddiasının bir vakıanın tesbitine yönelik olmakla tanıkla ispatı mümkündür.
Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 6.4.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.