 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/819
Karar No: 1994/75
Tarih: 16.02.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.10.1991 gün ve 374-422 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
KARAR : Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 4.3.1993 gün ve 6232-1623 sayılı ilamı:
(... Davacı tarafından açılan davada, düzenlenmiş ve yedinde bulunan senedin davalılarca meşru olmayan yollardan daha açık bir anlatımla hırsızlık yoluyla ele geçirildiği iddia edilmiş olmasına göre HUMK.nun 294. maddesi hükmünce iddianın şahitle ispatına imkan bulunmaktadır. Mahkemenin bu yönü gözetmekden ve noksan tahkikatla davayı reddetmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı iddiasında, alacaklısının Firdevs Gökarca, ciro yoluyla eline geçirenin diğer davalı Cemal Pala olduğu beş adet bononun, davalı Firdevs'in Mehmet Pala adlı kişi ile birlikte yaşamasının güvencesi olarak kendisinin de müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile Firdevs'e verdiklerini iddia etmiştir. Senetlerin ahlaka adaba ve hukuka aykırı olduğunu bu nedenle geçerli olamıyacağını belirtmiştir. Diğer bir anlatımla geçerli bir borç ilişkisinden kaynaklanmadığı ifade edilmiştir. Devamla bu özelliği ihtiva eden senetleri Firdevs'e vermiş ise de, sonradan o bana bunları geri verdi, emekli cüzdanımda durmakta iken bir ara kaybolduğunu öğrendim. Durumu anlattığımda "borçlu da biziz, alacaklıda biziz" dediler. Sonradan icraya koymuşlar, aslında bu senetler, "batıl karşılığı olmayan senetlerdir" biçiminde iddiada bulunarak borcu olmadığının tesbitini istemiştir.
Görüldüğü gibi davacı senetlerin bedelini ödedim, bende iken yeniden davalıların eline geçmiştir demiyor. Batıldır, geçersizdir diyor ve nedeninide belirtiyor.
Cumhuriyet Savcılığına verdiği uzun dilekçede de, ödedim demiyor. Aynı iddiaları ileri sürüyor.
Şu durum itibariyle, yaşamın normal akışına göre senetlerin alacaklı elinde olması doğaldır. Davacının iddia ettiği gibi, bir an için bu senetler davacı eline geçse somut olay itibariyle bunların ödeme veya davalı alacaklının alacağından vazgeçtiği nedeniyle davacıya iade edildiği iddia edilmediğine dosya kapsamından da bunun aksini gösteren hiç bir delil ve emare bulunmadığına, esasen davacının dayanmadığı ileri sürmediği bir hususun varmış gibi kabulünün de düşünülemiyeceğine göre, halli gereken sorun bu senetlerin geçerli olup olmadığını saptamaktan ibaret olmalıdır. Davalı bu hususun kendisi için önemli olduğunu kurtulma nedeninin bunun kanıtlanmasına bağlı bulunduğunu iddia ediyor. Yoksa "davalıya ödedim ve alacağından vazgeçip bunu iade etti" de demiyor. Gerçi vazgeçti demesi de onu bu somut olay itibariyle tanıkla kanıtlayamaz.
Davacı iddiasını kanıtlamak için tanık göstermiştir. Tanıkları hangi konuda dinleteceğini 22.11.1990 günlü dilekçesinde "tanıkları senetlerin Firdevs'e beraber olduğu kişinin evden kovmaması için güvence olarak verildiğini kanıtlamak amacı ile dinleteceğini" belirtmiştir.
Bu husus zaten mahkemenin ve dairenin kabulündedir. Davacı ben ödedim senetleri geri aldım demediğine göre, senetler ha alacaklısı elinde ha borçlu davacı elinde olmuş sonuç değişmeyecektir. Bu nedenle bu somut olayda HUMK.294. maddesi gereğince tanık dinlenmesi sonuca etkili değildir ve dinlenmesi de gerekmemektedir. Yerel mahkeme ısrar kararında bu hususu açıkça belirtmiştir. Zaten bu tanıklar ceza dosyasında da dinlenmiş ve senetlerin veriliş amacı belirtilmiştir.
Şu durumda yüce mahkemenin yapacağı iş, bu senetlerin geçerli olup olmayacağını tartışmaktan ibaret olmalıdır. Bu durumda sözü edilen senetle borçlusunun iddia ettiği gibi ahlaka aykırı bir amaç için verildiği sabit olduğuna göre bunların iadesinin istenemiyeceği düşünülerek hükmün onanmasının gerektiği sonucuna varılmalıdır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler ve dosyada somut olay itibariyle sorunun çözümü için tanık dinlenmesi gerekmemektedir. Tanıkların söyleyeceği husus davalıların alacaklılık durumuna engel değildir. Bu nedenle yerel mahkemenin davanın reddine dair kararında direnmesi yerindedir. Kararın onanması gerektiği düşüncesi ile çoğunluğun bozma gerekçesine katılamamaktayım.