 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/545
Karar No: 1993/750
Tarih: 01.12.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 13.7.1992 gün ve 691-631 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi üzerine;
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 8.12.1992 gün ve 8429-9541 sayılı ilamı:
(.. Davacı, davalının sahte imzayı içeren iki adet bonoyu icra takibine koyduğunu, ihtiyati haciz sırasında çevresine küçük düşmemek için 348.000 TL. ödeyip, bakiyesini de muhtelif tarihlerde ödediğini, bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığını, haksız yere ödediğini ileri sürerek, 4.782.000 TL.nin icra masrafları ve gecikme bedeli ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davacının ihtiyati haciz aşamasında borcu ve imzayı kabul ettiği, ödemeden itibaren 1 yıl içerisinde de dava açılmadığını, zamanaşımı süresinin geçtiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme'ce, 4.782.000 TL.nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle Yasa'ya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - HUMK.nun 309. maddesi gereğince bilirkişi vasıtasıyla imza incelemesine gerek görülmesi halinde, mahkeme'ce önce iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile resmi belgelerden olan yazıların araştırılıp bunların tatbikatta esas tutulması gerekir. Bu nedenle öncelikle dava konusu borç senetlerinin tanziminden evvel, davacı borçlunun imzası bulunan resmi veya özel belgeler olup olmadığı taraflardan sorulmak ve varsa bunlar celbedilmelidir. Şayet bunlar yoksa, o takdirde, borç senetlerinin düzenlendiği tarihten sonra davacı borçlunun resmi veya özel bir belgede imzası varsa, o belgelerdeki imzalar esas alınmalıdır. Şayet borçlunun bu şekilde bir imzası bulunmadığı veya bulunup da, kafi derecede incelemeye esas tutulamadığı takdirde, bilirkişi tarafından terkip olunacak ibarelerle imzasını inkar eden borçluya yazı yazdırılarak bunların imza incelemesinde esas alınması gerekir. Mahkeme'ce, bu sıraya uyulmadan sadece davacı borçluya mahkeme huzurunda attırılan imzaların incelemeye esas alınması ve bu inceleme sonunda borç senedindeki imzanın davacıya ait olmadığı yolundaki bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi usul ve Yasa'ya aykırı olup bozmayı gerektirir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) 1.12.1993 tarihinde oybirliği ile karar verildi.