 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/528
Karar No: 1993/740
Tarih: 24.11.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.3.1992 gün ve 171-99 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22.9.1992 gün ve 5121-10589 sayılı ilamı:
(.. Davacı, iş kazası nedeniyle uğradığı zararların tazmini için açtığı ilk davada fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle 3.000.000 TL. maddi tazminat istemiştir. O davada alınan bilirkişi raporunda davacının maddi tazminat alacağı 91.500.000.- TL. bulunmuştur. Bunun üzerine davacı ikinci davayı açarak bakiye 88.500.000.- TL. istemiştir. Ancak ikinci davasını açarken fazlaya ait hakkını saklı tutmamıştır. Buna rağmen davacının isteği üzerine yeni yürürlüğe giren TİS'i ile getirilen hakların nazara alınmak suretiyle bilirkişiye tekrar hesap yaptırılmış ve maddi tazminat 559.000.000.- TL. olarak tesbit edilmiştir. Davalı bu raporun hesap tarzına itiraz etmiştir. Mahkemece birleştirilen her iki dava nedeniyle davacının "fazlaya ait talebi saklı tutulmak" kaydıyla 91.500.000.- TL.ye karar verilmiştir. Davalı bu kararı temyiz etmiş, dairemizce onanmıştır. Bundan sonra davacı 3. davayı açarak 559.000.000.- TL.nin hüküm altına alınan miktar dışında kalan kısmı istemiştir. Davalı ikinci davada fazlaya ait kısmın saklı tutulmadığını ileri sürmüştür. Mahkemece davalının bu savunması dikkate alınmaksızın 3. davada istenilen miktara karar verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, davacı bakiye 88.500.000.- TL.lık ikinci davasını açarken fazlaya ait hakkını saklı tutmamıştır. Saklı tutmamak suretiyle talebini orada belirtilen miktara hasretmiş demektir. Bu durumda artık başka bir neden göstererek fazlaya ait kısımla ilgili bir dava açamaz. Her ne kadar ikinci dava nedeniyle verilen kararda mahkemece fazlaya ait kısmın saklı tutulmasına dair bir ifade kullanılmışsa da, davacının saklı tutmaya dair bir talebi olmadığından mahkemenin bu ifadeyi kullanmış olması hukuki sonuç doğurmaz. Bu nedenle davacıya bir hak vermez. Keza dairenin onama kararında, sigorta gelirlerinin tenzili ve B.K.nun 43. maddesine göre indirim yapılması hususunun fazlaya ait kısımla ilgili dava açıldığı takdirde nazara alınabileceğine işaret edilmişse de bu husus da davacıya bir hak sağlamaz. Bu nedenlerden dolayı bu davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde aksine hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. maddesi uyarınca duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA),istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.11.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.