 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/500
Karar No: 1993/725
Tarih: 17.11.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ünye Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 20.12.1990 gün ve 675-656 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.6.1992 gün ve 942-7917 sayılı ilamıyla; (.. Davacı, davalı limited şirketin ortağı olduğunun tesbiti ile kar payının tahsilini istemiş bulunmaktadır. TTK.nun 520. maddesi uyarınca limited şirketlerde payın devri için şirketin pay devrine izin vermesi ve ondan sonra, pay devrinin noterde imza tasdiki suretiyle yapılması gerekmektedir. Mahkemece toplanan delillere ve noter başkatibinin beyanı ile pay devrinin az önce açıklanan şekilde yapılmadığı ve sadece şirketin pay devrine ilişkin kararının onandığı anlaşılmıştır. Bu durumda, pay devrinin TTK.nun 520/son maddesi uyarınca da öngörülen şekilde yapılmadığı ve dolayısıyla geçerli bir pay devrinden söz edilemeyeceğine göre, davacının kendisine ait payı devir etmediğinin kabulü gerekir.
Mahkemece açıklanan bu hususların gözönüne alınmaması doğru görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, davacı K.T.'nin, davalı şirketteki ortaklık payını devir işleminin gerçekleşmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, TTK.nun 520/son maddesinde pay devri veya devir vaadi hakkındaki mukavelenin, yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda, davacının, ortağı bulunduğu davalı limited şirketteki ortaklık payının devrinde yasada öngörülen biçim koşuluna uygun hareket edilmediği tartışmasızdır.
Ancak, şirket genel kurulu, davacının başvurusu üzerine toplanmış ve yine onun talebine uygun olarak ortaklıktan çıkarılmasını, verdiği bonoların kendisine iadesini ve davacı payının diğer ortaklara bölüştürülmesini karara bağlamış ve karar davacı tarafından da imzalanmıştır. İş bununla da kalmamış, taraflar şirket genel kurulunda alınan ve aslına uygunluğu noterce tasdik edilen karar çerçevesinde karşılıklı yükümlülüklerini yerine getirmişlerdir.
Bu durumda, herne kadar, ortaklık pay devri yasada öngörülen biçim koşuluna uygun olarak gerçekleştirilmemişse de, bu konuda alınan şirket genel kurulu kararındaki karşılıklı edimler taraflarca yerine getirilmiş olduğundan, artık ortaklık pay devrinin şekle uygun bulunmadığını ileri sürmenin "çelişkili davranış yasağı"na gireceği ve MK.nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı kuşkusuzdur.
O itibarla, mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmesi açıklanan gerekçelerle doğrudur. O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz ilam harcı peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 17.11.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.