 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/499
Karar No: 1993/720
Tarih: 17.11.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "çalışma süresinin tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şenkaya Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 17.12.1991 gün ve 1991/196-226 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 15.10.1992 gün ve 1992/3256-9381 sayılı ilamı:
(.. Taraflar arasındaki temeldeki uyuşmazlık, davacı sigortalının yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı Kurum, önce yaşlılık aylığına hak kazanması nedeniyle, sigortalıya 1986 yılında aylık bağlanmış, daha sonra, davacının 1967-1979 dönemi çalışmalarının bordrolarda gözükmemesi nedeniyle yaşlılık aylığının iptaline karar vermiştir. Davacı sigortalı ise, yaşlılık aylığına hak kazanacağı inancı ile bu kerre, 1960-1970 dönemi sigortasız geçen sürelerinin saptanmasını talep etmiş, Mahkemece de istemi aynen hüküm altına almıştır.
Oysa, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere, davalı Kurum, davacının 1960-1967 dönemi için niza çıkarmamış, bu dönemin dışındaki sürelere yönelik iptal işleminde bulunmuştur. Kurumun uyuşmazlık çıkarmadığı süreler yönünden davacının bu tür dava açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle, öncelile, taraflardan; uyuşmazlık konusu süreyi açık biçimde saptamak, bu sürelere ilişkin delilleri değerlendirmek, gereğinde uzman kişi aracılığı ile inceleme yaptırmak ve sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile, uyuşmazlık dışı ve sonuçta davacının sigortalılık sürelerine etkisi olmayacak dönemin hüküm altına alınması usul ve Yasa'ya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık davacı sigortalının yaşlılık aylığına hak kazanmış bulunup, bulunmadığından kaynaklanmaktadır.
Davacı, kendisine kurumca yaşlılık aylığı bağlanmasından sonra bunun, iptaline karar verildiğini ileri sürerek, yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığının kanıtlanmasına esas olmak üzere 1960-1970 yılları arasında davalı işverene ait işyerinde çalıştığının tesbitini istemiştir.
Mahkeme'ce, davacının iddiası doğrultusunda ikame ettiği ve dinlenilen soyut içerikli tanık sözlerine itibarla davanın kabulüne karar verilmiştir.
Oysa, öncelikle belirtmek gerekir ki, hizmet tesbitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği, Yargıtay'ın yerleşmiş İçtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 sayılı Kanun'un 79/8. maddesi olan bu tür davalarda, öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği, ya da çalıştıklarının Kurum'ca tesbit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu Yasal koşul oluşmuşsa, işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabildiği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinden bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek, tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu, böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra, ücret konusu üzerinde durulmalı, tesbiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıcı sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun m:288'de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Kanun m: 3/B ve D'de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda, ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır.
Davalı Kurumca davacıya bağlanan yaşlılık aylığı ise 1967-1979 yılları arasında yeterli sürede çalışmanın rastlanılamadığı gerekçesi ile iptal edilmiştir. 1960-1967 yılları arasındaki hizmet tesbiti de talep edilmiş, durumdadır. Belirtilen süre içerisinde işverence davacı hakkında müteaddit işe giriş bildirgeleri verilmiştir. Bu hal davacının, işverene ait işyerinde devamlı değil aralıklı çalıştığı izlenimini vermektedir. Bu hususun da yeterince araştırılmasının icabettiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca mahkemece, açıklanan esaslar çerçevesinde yeterli bir araştırma içermeyen eksik inceleme ile 1960-1970 yılları arasında çalışma yapıldığının tesbitine ilişkin davanın tamamının kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
O halde usul ve Yasa'ya uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429 maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.11.1993 tarihinde oybirliği ile karar verildi.