 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/439
Karar No: 1993/554
Tarih: 06.10.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; KADIKÖY 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.4.1991 gün ve 1990/856-1991/351 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 7.4.1992 gün ve 12191-4610 sayılı ilamı;
(.. Davalıların, vekaletnamelerinde davayı kabule yetkisi bulunan, avukatı sondan bir önceki oturumda davayı aynen kabul ettiğini bildirerek bu beyanını imzası ile onaylamıştır.
Buna karşın Usulün 92, 94 ve 95 maddelerine aykırı biçimde yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, pay tapusuna dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, iddiasına dayanak yaptığı pay tapusunu, bayii ve dava dışı şahıslar adına tapulamaca paylı olarak yapılan tapulama tesbitine, Hazinenin itirazı nedeniyle görülmekte olan tesbite itiraz davası sırasında edinmiştir. Ve kaydın, iktisap sütununda da, açıkça bu payı Kadıköy 1. Asliye Hukuk Hakimliğinin 1974/128 sıra numarasında kayıtlı dosyasında devam eden davanın ileride doğuracağı tüm hukuki sonuçları peşinen kabul etmek koşuluyla edindiği şerhi mevcuttur. Ancak Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki itiraz davası Hazine lehine sonuçlanmış ve dava konusu taşınmazların tamamı Hazine adına tescil edilmiş, karar Yargıtay'ca da onanarak kesinleşmiştir.
Davacının bayii aleyhindeki bu hükmün, edinme sebebine göre davacıya da bağlayıcı olduğu kuşkusuzdur.
O itibarla davacının temyize konu davada, iddiasına dayanak yaptığı pay tapusu yönünden subjektif hak ilişkisi bulunmadığından sıfatı mevcut değildir. Davada sıfat ise dava şartıdır. Davaların açıldığı tarihte tüm dava şartlarını haiz bulunması temel bir usul kuralıdır. Nitekim davalı vekili tarafından davaya verilen ilk cevapta da, davacının bu davayı açmağa hakkı bulunmadığı savunulmuştur. Nevar ki bu itiraz üzerine dava sonuçlandırılmamış, aksine yürütülmeye devam olunmuş ve davaya giren yeni vekil davayı kabul ettiklerini bildirmiştir.
Gerçekten kabul, iki taraftan birinin netice,i talebine muvafakat etmesi olup kat'i bir hükmün hukuki neticelerini doğurur. Bu hususlar H.U.M.K.nun 92. ve 95. maddeleri hükümleri gereğidir. Davayı kabul, bir usul işlemidir. Davalının bu husustaki tek taraflı irade beyanının karşı tarafın muvafakatına gerek olmaksızın hakime ulaşması ile hüküm ifade eder ve davayı sona erdirir. Kabul beyanının, tasarruf yetkisine sahip olan kişi tarafından yapılması ve bu beyanda bulunan vekil ise, vekaletnamesinde açıkça yetkili kılınmış olması icabeder. H.U.M.K.nun 95/2. maddesine giren hallerdeki kabul durumunda dava sona ermeyeceği gibi, kamu düzenine aykırı ve kanuna karşı hile olarak nitelendirilebilecek kabuller de, hüküm ifade etmez. Somut olayda, her ne kadar davalı vekili, müvekkili bulunan Türkiye Emlak Kredi Bankasının yan kuruluşu olduğu izlenimi edinilen davalı şirketten aldığı vekaletnamesinde, davayı kabule yetkili kılınmışsa da yukarıda da ifade edildiği üzere davacının davada sıfatı bulunmadığı açık bir olgu olduğu gibi, önceki davalı vekili tarafından da bu husus cevap dilekçesi ile mahkemeye bildirilmiş durumundadır. Buna rağmen sonraki davalı vekilinin davayı kabulü, çekişmeli taşınmazdaki payın temlikini sağlayıcı davalı şirket yönetiminden bir karar almanın ileride doğurabileceği sakıncaları bertaraf etmek için mahkeme kararına sığınmak, yada, İmar Yasasının yasaklayıcı hükümlerinden kurtulmayı gerçekleştirebilmek amacıyla bir yerde kanuna karşı hile olarak değerlendirilmiştir.
Bu durumda mahkemece mevcut delillerin irdelenmesi suretiyle davanın red edilmesi açıklanan gerekçelerle sonucu itibariyle doğrudur. O halde usul ve yasaya ygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 6.10.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.