 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/429
Karar No: 1993/562
Tarih: 06.10.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 15.10.1991 gün ve 1990/399 E. - 1991/610 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 16.6.1992 gün ve 1992/408-7994 sayılı ilamı ile; (.. Yanlar arasında eser sözleşmesi 30.3.1986 günü düzenlenmiş ve tapuda temlik ertesi gün 1.4.1986 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Bu sözleşmede diğer koşullar yanında anahtar teslimi suretiyle inşaatın bitirilmesi için imarla ilgili her türlü pürüz halledildikten sonra başlamak üzere iki yıllık süre öngörülmüştür.
Dosya içeriğine ve toplanan kanıtlara göre çekişmeli taşınmazlar 1956 tarihli imar planı da yeşil alan içerisinde iken 14.8.1989 günü Belediye Meclisinin onayından geçen imar planında yol, yeşil alan ve konut sahası içerisine alınmıştır. Ancak imar parseli olarak öngörülen konumları birbiriyle ve başkalarının arsası ile şuyulu vaziyettedir. 15 parselde ayrık düzen ve 5 kat, 132 parselde ise bitişik düzen ve 5 kat imar durumu öngörülmüştür.
Davalı kooperatifi kayden edindikten sonra kendisinden beklenenden de fazla imarla ilgili olarak belediye nezdinde sürekli girişimde bulunmuş eski ve yeni imar planında yararlarına değişiklik yapılması için 2.5.1986, 1.8.1986, 4.11.1986 ve 13.9.1989 tarihli yazılı başvurularda bulunmuş ve hepside belediye yönetimince reddedilmiştir.
Ne varki yeni imar planının gündeme gelmesinden itibaren davacı da davalı ile aralarındaki eser sözleşmesinin bozulması yollarını aramış ve bu yolda girişimlerde bulunmaya başlamıştır. Davalı kooperatifin imarla ilgili sorunun çözümü için kendisinden beklenen tüm özen ve çabaları gösterdiği açıktır.
Diğer taraftan dava konusu parsellerde yapılanmanın başlatılabilmesi için 1989 tarihli imar planındaki şuyulu durum giderilerek bağımsız yada paylı imar parsellerinin oluşturulma aşamasına gelinmemiş ve sözleşmede öngörülen imarla ilgili tüm pürüzler çözümlenmemiştir.
Tüm bu durum ve olgular karşısında Borçlar Yasasının 106 ve 107. maddelerindeki koşulların gerçekleştiğinden söz edilemez. Hal böyle olunca, davanın reddedilmesi gerekirken uyuşmazlığın nitelendirilmesinde ve kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, taraflar arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle bedelsiz olarak, davalıya devredilen, dava konusu taşınmazlara ait tapunun, davalı tarafça sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediği iddiasını dayalı, iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Gerçekten düzenlenen 30.3.1986 günlü sözleşmede, taraflar, sözleşme tarihinden yürürlükte bulunan 1956 tarihli İmar Planına göre yeşil saha olarak ayrılmış olan çekişmeli taşınmazların, imara açılması için imar planında yapılması gerekli değişikliğin davalı tarafından sağlanması hususunda anlaşmışlardır. İşin özelliği de gözetilerek bu değişikliğin yapılmasında herhangi bir süre belirlenmemişler, ancak; bu değişikliğin gerçekleşmesi tarihinden itibaren eserin tamamlanması için iki yıllık süre öngörmüşlerdir. Davalının, eser sözleşmesinin akdedildiği tarihten itibaren imar planında gerekli değişikliğin yapılarak onaylandığı 14.8.1989 tarihine kadar sürekli çaba sarfettiği, belediyeye yaptığı ve ısrarla takip ettiği belgenen müteaddit başvurulardan açıklıkla anlaşılmaktadır.
Yine bu değişiklik sonucunda taşınmazlar kısmen inşaat alanına alınmışsa da, kısmende şuyulu durumda bırakılmıştır. Bu durumda sözleşme, davacı arsa sahibine, davalı tarafça ayrıca verilmesi kararlaştırılan yirmi milyon liranın ödenmesi yönünden, imar engeli tam olarak giderilmiş sayılamaz.
Temyize konu dava ise, henüz pürüzleri tam olarak giderilmemekle birlikte, gerçekleştirilen imar değişikliğinden itibaren makul bir süre beklenilmeden açılmıştır.
Açıklanan bu maddi durum karşısında davalının kötü niyetli sayılabilecek bir tutum içerisinde bulunduğunun kabulü mümkün değildir.
Bu itibarla davanın reddini öngören ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde, usul ve yasaya uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.10.1993 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Sözleşme tarihinde,yerin yeşil alan içinde bulunduğu görülmektedir.Davalının 2.5.1986 ve 4.11.1986 tarilhli müracaatlarında da red cevabı almıştır.
Ancak imar planında 13.9.1989 tarihinde kısnmi değişiklik yapılmıştır.Bu değişiklik de davalı tarafından yerinde görülmemiş olacak ki, davalı yine düzeltilmesi için başvurmuştur.
Burada varılacak sonuç şudur, bu sözleşmenin ifa olanağının bulunmadığıdır.Varsyımlara dayanarak, bir sözleşmenin ilanihaye ayakta tutulması düşünülemez.Somut olayda,B.K.nun 20. maddesi uyarlanması bile, 117. maddenin uygulanması düşünülmelidir.Taraflar sözleşmeyi yaparken yerdeki imar durumunu bildikleri için buna katlanmaları özellikle davacı katlanmasını kabul etmek düşünülemez.Sözleşme konusu imkansızca, bunun taraflarca bilinerek yapılmış olması, o konuyu geçerli hale getirmez.Sorun tarafların niyetlerine göre değil sözleşme konusunun,tarafaların iradelerine amaçladıkları yararlarına cevap verip-vermemesine göre çözümlenmelidir.Açıklanan gerekçe ile kararın onanması gerektiği bu nedenle çoğunluğun bozma görüşüne katılmamaktayım.