 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/416
Karar No: 1993/782
Tarih: 08.12.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "alacağın masaya kaydı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.11.1990 gün ve 1989/4337 Esas, 1990/4710 Karar sayılı kararın incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 6.6.1991 gün ve 2646-3770 sayılı ilamı ile; (..1 - Davacı kurum prim alacağının esası ile birlikte iflas masasına kayıt tarihine kadar işlemiş gecikme cezasının da kaydını talep etmiştir.
Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre gecikme cezasi faiz niteliğindedir. İcra İflas Yasası 196. maddesine göre iflastan sonra dahi faizi istenebilir ise de, bu miktar masaya kaydolacak alacak içerisine dahil edilemez. zira, iflas tarihinden sonraki işleyen faizin iflas masasınca yapılacak tasfiyeden sonra bakiyeden ödenmesi gerekir.
O halde, mahkemece davacı kurumun iflas tarihindeki alacak ile o zamana kadar işlemiş faizin iflas masasına kaydı gerektiğinden bahisle karar verilmesi ve iflastan sonraki faizin tasfiyeden artan bakiyeden ödenmesi gerektiğinin belirtilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : 1 - Davacı vekili Avukat Fahrettin Ozan
2 - Davalı İflas İdaresi Memurları
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildikleri anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, iflas tarihinden itibaren tahsil yada tasfiyenin kapanması tarihine kadar tahakkuk edecek gecikme zammının, masada sıra cetveline kaydedilip edilemiyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, S.S.Kurumu'na ait prim alacaklarının vadesinde ödenmemesi halinde, 506 sayılı S.S.K. Kanununun 80. maddesinde uygulanması öngörülen ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 22.11.1991 tarih, 5/4 sayılı kararına göre, iflas tarihinden sonra da işlemeye devam edecek olan gecikme zammı, hukuki niteliği itibariyle prim borcunun fer'isi bir ödence olup, iflas hukuku yönünde İ.İ.K.'nun 195. maddesinde ifadesini bulan ana borç sayılamaz. Müflisin alacaklıları arasında yapılacak paylaşıma esas olmak üzere aynı Yasanın 232. maddesine göre iflas idaresince düzenlenecek sıra cetveline, ancak anılan Yasanın 195. maddesi hükmünce, iflas tarihine kadar işleyen gecikme zammı, faiz ve yapılmış masrafların ana paraya ilavesi sonucu oluşan alacaklar ile, 197. maddede yazılı şarta bağlı alacaklar kayıt edilebilir. İflas tarihinden sonra işleyecek olan ana alacağın fer'isi bulunan gecikme zammı, sıra cetveline kayıt edilemez. Bu kabulün doğal sonucu olarak da iflas süresi içinde gerçekleşen gecikme zammı ile ilgili ödemenin, Yasanın 196. maddesi hükmü doğrultusunda kesinleşen sıra cetvelindeki paylaşımından sonra varsa bakiyesi üzerinden yapılması mümkün olabilir.
Bu durumda, açıklanan gerekçelerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda, gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 8.12.1993 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı SSK, prim alacağına ilaveten tahsil veya tasfiyenin kapanması tarihine kadar yürütülmesi gereken "gecikme zammı"nın da sıra cetveline kaydedilmesini istemiştir.
Mahkemece dava kabul olunmuştur.
Daire'ce (11.H.D.); gecikme zammının asıl (ana) alacak olmadığı, temerrüt faizi niteliğinde bulunduğu, faiz ödemelerinin ise ana paralar ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapılacağı, bu durumda davacı SSK alacağının "İİK 196. maddesi hükmünce değerlendirilmesi gerektiği", (ana) alacak olarak sıra cetveline kayıt ve kabulünün doğru olmadığı ifade edilerek hüküm bozulmuştur.
Israr üzerine de, hüküm bu defa Hukuk Genel Kurulu'nda tekrar bozulmuştur.
Konunun çözülebilmesi için 3494 s.k. ile İİK.196. maddesinde yapılan ve 25.11.1988 tarihinde yürürlüğe giren değişikliği gözönünde tutmak gerekir. 3494 s.k. değişikliğinden önce madde matlabı (faizlerin kesilmesi) şeklinde olup madde açıkça "rehin ile temin edilmemiş bütün alacakların faizleri müflise karşı işlemez" şeklinde iken 3494 s.k. değişikliği ile madde matlabı sadece (faiz) haline, metin ise "iflasın açılması ile birlikte, iflas masasına giren alacaklarda faiz işlemeye devam eder" haline getirilmiştir. Görülüyor ki, maddede yapılan değişiklikle faizler de masanın pasifine (müflisin borçlarına) dahil edilmiştir. Sıra cetveli ile de masanın pasifi (müflisin borçları) tesbit edileceğine göre cetvelin kesinleşeceği güne kadar hesap edilecek faizlerin de, talep halinde, cetvele geçirilmeleri gerekir.
Gecikme zammı ise faizden ayrıdır (Bkz. Anayasa Mahkemesi, 8.6.1965-1971/34-72; Danıştay İçt.Brl.K.3.7.1989-1988/5-3; Yargıtay HGK. 1.11.1989-1988/11-768/566; 1.11.1989 1988/12-837/567; 13.12.1989-1988/11-706/661). Faizlerin işlemeye devam edeceğine dair İİK. 196 değişikliği yapılmasa idi bile gene de gecikme zammının cetvele yazılması bu durumda gerekiyordu; çünkü İİK.196. maddesi gecikme zammını değil ondan ayrı olan faizi düzenlemişti 3494 s.k. ile İİK.196. maddesinde yapılan değişiklikle faizin dahi iflasla kesilmediği, devam ettiği ve bu durumda cetvele yazıldığı bir yerde gecikme zammının haydi haydi cetvele yazılmasına engel hiçbir hüküm yoktur.
Bir diğer bakımdan da, masada toplanmış olan paraların alacaklılara paylaştırılabilmek için pay cetvelinin ve son hesabın yapılması (İİK.247-253). bunun için de sıra cetvelinin sıhhatli olarak kesinleşmesi lazımdır. Faizleri, gecikme zamlarını içermeyen, bunları da hesaba katmadan kesinleşen bir sıra cetveli, pay cetveline esas alınamaz ve "masa"nın aktif pasifinde doğru sonuca ulaşılamaz.
Her ne kadar Daire bozmasında gecikme zammının asıl (ana) alacak olmadığı, temerrüt faizi "niteliğinde" bulunduğu gibi bir yorumdan gidilmiş ve "İİK 196 maddesi hükmü gereğince değerlendirilmesi" denilerek açık olmayan bir sonuca varılmış ise de sıra cetveline yazılacak alacaklar arasında artık asıl (ana) alacak, fer'i (tali) alacak gibi bir tefrik kalmadıktan başka "niteliğinde" gizli benzetmelerle bir hak kaybına sebebiyet vermek de hukuken mümkün değildir.
Kaldı ki SSK alacakları da imtiyazlı devlet alacakları arasındadır (İİK 206/5. sıra - Baki Kuru, İflas ve Konkordato Hukuku, Ank. 1971, s.252). Bu hali ile de SSK gecikme zammı alacağının, İİK.196/son maddesine tabi olmadan öncelikle ödenmesi ve bu niteliği itibariyle de cetvele yazılması gerekmektedir.
Davacı talebinin 506 S.K.mad.80'e dayandığı buna göre gecikme zammının prim borcu tahsil veya iflasın tasfiyesine kadar devam edeceği, faiz de olmadığından İİK.196. maddesinin olayda aleyhe uygulanamayacağı yolundaki mahalli mahkeme gerekçesi de doğrudur.
Özetlenen gerekçelerle davanın kabulüne, davacı SSK gecikme zammı alacağının da sıra cetveline yazılması gerektiğine dair hüküm ve ısrar kararı doğru olup onanması gerekirken bozulmasına dair çoğunluk kararına karşıyım.