 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/21
Karar No: 1993/129
Tarih: 31.03.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.7.1991 gün ve 1990/2155-1991/2148 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine; (... Davacı, 1983 yılında işe girdiğini, bir süre usta yanında çırak olarak çalıştığını, sonra fiilen usta yardımcısı olarak görev yaptığını, onu takiben yine fiilen usta olarak çalıştığını, buna göre kendisine atölye ustası derecesi olan 7-13 derece karşılığı ücret ödenmesi gerektiği halde, çıraklara ait 2-7 derece ücretin verildiğini ileri sürerek, fiilen yaptığı usta ücreti ile çıraklık ücreti arasındaki farkla ilgili olarak geriye doğru beş yıllık alacak ve hizmet primi talep etmiştir.
Davalı ise, davacının 1984 yılında çırak sınavını kazanması üzerine çıraklar için öngörülen derece karşılığı ücretin verildiğini, usta olabilmesi için sınava girmesi gerektiğini, usta yardımcılığı sınavına 1990 yılına girerek yedekte kazandığını, sırası geldiğinde sınav sonucu kazandığı ünvanın kendisine verileceğini, atölye tamir işçisi olarak çalıştığını, bunun karşılığının da ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Gerçekten dosyadaki belgelerden davacıya, işe alındıktan bir süre sonra 22.10.1984 tarihinde yapılan çıraklık sınavında başarı sağlaması üzerine pozisyon cetvelinin 2-7 derece karşılığı olarak çıraklık ünvanın verildiği, aslında bunun atölye tamir işçiliği olduğu bu ünvanı da çalışmakta iken 1.3.1984-28.2.1991 tarihleri arasını kapsayan işletme TİS'nin 13. maddesi uyarınca açılan sınava girdiği ve bu sınavda usta yardımcılığı pozisyonunu yedekte kazandığı ihtilaflı sürede usta ünvanına sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Esasen, davacının sınav sonucu usta ünvanını aldığına dair bir iddiası yoktur. İstediği, fiilen usta olarak yaptığı işin karşılığı ücretin verilmesi ile ilgilidir. Bu durumda çözümlenmesi gereken sorun; usta ünvanına sahip olmadığı halde fiilen usta ünvanına sahip bir kimsenin yaptığı iş yapıp yapmadığı ve fiilen usta işini yapmış olsa bile ustalara verilen ücreti talep edip edemeyeceğidir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ustalık ünvanı, o ünvanın sorumluluğunu üstlenmeyi emrinde çalışanlara iş verebilmeyi, denetleyebilmeyi ve gerekli olan diğer görev ve yetkilere sahip olabilmeyi gerektirir. Ücrette buna göre tesbit edilmek icabeder. Ünvanın gerektirdiği sorumluluklara, görev ve yetkilere sahip olmayan bir kimsenin o işi fiilen yapmış olması kendisine aynı ücretin verilmesi zorunluluğunu doğurmaz. Bu bakımdan davacı, usta ünvanına sahip olmamasına rağmen fiilen ustalık işini yapmış olsa bile, kendisine ustalar için öngörülen ücretin verilmesini isteyemez. Gerek davalı genel müdürlük işçi pozisyonları kitapçığında ve gerekse TİS'lerin de öngörülen düzenlemelere göre ve yaptığı iş itibariyle davacının durumunu atölye tamir işçisi tanımı içinde görmek icabeder. Böyle olunca da, iddia yerinde olmayacağından davanın reddine karar vermek gerekir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yagıralama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) 31.3.1993 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
İş Hukuku ve emeğin korunması ilkeleri göz önünde tutulmak ve ayrıca, işverenin usta olmayan bir kişiye daha az ücret ödemek suretiyle fiilen usta pozisyonunda çalıştırmak ve böylece haksız kazanç sağlamasını önlemek için yerel mahkeme kararının doğru olduğu düşüncesindeyim.Bu nedenle çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.
Bilal Kartal
4. Hukuk Diresi Üyesi