 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/18-878
Karar No: 1994/139
Tarih: 9.3.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- VAKIF RESULMAL MEVCUDU
- VAKIF EVLADININ ALACAK HAKKI
- KESİN HÜKÜM
- GÜÇLÜ DELİL
743/m.75
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.5.1992 gün ve 1991/226 Esas 1992/353 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı Vakıflar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 20.11.1992 gün ve 1992/10088 - 11590 sayılı ilamı;
( ... Dosya içerisinde bulunan vakıfname örneğinden anlaşıldığına göre vakfeden, vakfettiği 100'lük Osmanlık Altını hesabı ile 80.000 kuruşun gelirini mevlüt okutma, kurban kesme, fakirlere erzak dağıtma gibi hayri hizmetlerin ifasından sonra arta kalan gelirin vakıf evladı arasında taksimini öngörmüş olup, vakıf ve minval üzere devam edip, mütevellisi tarafından yönetilirken yine dosya içerisinde bulunan Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 4.10.1991 gün ve 487/34 - 3 - 2630 sayılı yazısına göre, bu vakıf vakıfnamede öngörülen nitelikte mütevelli olacak kişi kalmadığından Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare edilmeye başlanmış olup, bu tarihte vakfedilen nakitten o tarihte kalan 800 TL. Vakıf Paralar Müdürlüğü'ne yatırılmış Vakıflar Bankası'nın kurulduğu 1954 tarihinde de bu bankaya nemalandırılmak üzere aynen devredilmiştir.
Bu durumda Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilmiş para 10.7.1939 tarihindeki 800 Türkiye Cumhuriyeti Lirasıdır. Nitekim "Vakıflarda intifa haklarının ne suretle tespit ve ita edileceği hakkında 17.7.1936 tarihli Vakıflar Nizamnamesine ek Nizamnamenin 30.7.1978 tarihinde eklenen geçici maddesi hükmünde; mazbut vakıflar arasına alınan vakıfyarın bu işleme tabi tutulduğu tarihteki tespit edilen mevcutları o vakfın adına izleneceği belirtilmiş olduğuna göre, bu vakıftan devralınan bu 800 TL. esas alınarak gelirin hesaplanması (fiilen1954 yılında Vakıflar Bankası'na yatırıldığına göre bu bankadaki nem'ası dikkate alınarak ) ve bu suretle belirlenecek galle fazlasının davacıların payına düşecek miktarının hesaplanması gerekir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporuna dayanılarak Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün devralmadığı açık olan altın hesabı ve o altın miktarının rant'ı dikkate alınarak gelir hesabı yapılmış olması ve buna göre hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden bilirkişiincelemesi yaptırılıp, o esaslara göre bulunacak gelire ve galle fazlasından belirlenecek alacağa hükmedilmesi gerekir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararında direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURUL KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 6.4.1936 gün 2179 sayılı Vakıflar İdaresi yazısında idarenin 508 Vakıf sayısında yazılı kısmeti askeriye başkatibi Ahmet Cevdet Efendi nukudu vakfının vakfiye hülasasında kayıtlı resulmal miktarı ( 800 ) lira olup, muhtelif muhasebeler neticesinde, nema fazlası olarak ( 1358 ) lira ( 85 ) kuruş ilave edildiğinden, rüsulmal mevcudu ( 2158 ) lira ( 85 ) kuruşa ulaştığı açıklanmıştır. Bu itibarla Vakıflar İdaresinin Vakfın mutevellisinin ölmesi dolayısıyla yönetimine emaneten el koyduğu 1936 yılı itibariyle idareye intikal eden vakıf resulmal mevcudu ( 2158 ) lira ( 85 ) kuruştan ibarettir.
Keza Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 4 Nisan 1986 tarih 684 sayılı cevabı yazısında, vakfedenin evladına 1969 yılından itibaren yine vakıf mevcudu altın esasına göre belirlenerek hesaplanan miktarın evlada ödenmesine karar verilmiş ve kararlar onanarak kesinleşmiştir.
Temyize konu dava ile önce görülen davalar arasında, taraf ve davada dayanılan maddi vakıalar olarak anlaşılması gereken hukuki sebep birliği mevcutsa da, müddeabihlerin farklı olduğu aşikardır. Bu durumda HUMK. 237. Maddesi uyarınca, oluşmuş bir kesin hükmün varlığından söz edilmesine olanak yoktur. Ancak, güçlü bir delilin bulunduğu da kuşkusuzdur.
Ne var ki, güçlü delilin aksinin kanıtlanması mümkündür. Kesin hükümle güçlü delil arasındaki en önemli farkta bu noktada toplanmaktadır.
Somut olayda, vakfın resulmal mevcudunun Türk Lirası olarak 1936 yılında Vakıflar İdaresine intikal ettiği ve yine lira esası üzerinden Vakfedenin, evlatlarına, çekişme çıktığı tarihe değin vakfiye çerçevesinde sürekli ödemeler yapıldığına ilişkin cetveller de bu konuda güçlü delilin aksinin kanıtlanmasına elverişli nitelikte kayıt ve belge değerinde bulunduğuna göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Vakıflar İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), oyçokluğu ile karar verildi.