Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1993/18-778
K. 1993/876
T. 29.12.1993

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
 
TEBLİGAT  
   7201 SAYILI KANUNUN 21. MADDESİNE GÖRE TABLİĞ
   TEBLİĞ İMKANSIZLIĞI
   TEBELLÜĞDEN İMTİNA
 
KARAR ÖZETİ Olayda çözümlenmesi gereken sorun, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olup olmadığıdır. Madde incelendiğinde, iki ayrı halin birlikte düzenlendiği görülecektir:
a) Tebellüğden "imtina edilmesi" (kaçınılması);
Tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine ve-yahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder. Düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu en yakın komşulardan birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
b) Adreste bulunulmaması;
Tebliğ memurunun; adreste bulunmama sebebini; yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tesbit edilememişse tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.
Bu durumda, tebliğ memuru yukarda açıklanan ilkelere uymadığından Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapılan tebligat geçerli değildir. Bu yöne değinen direnme kararı yerindedir.
(7201 s. Tebligat K. m. 21)
[Tebligat Niz.-12059 s. (20.8.1959 Ta.) m. 28]
 
Taraflar arasındaki "kamulaştırma bedel artırımı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Bursa 4. Aslîye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 18.6.1992 'gün ve 155-453 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin, 24.12.1992 gün ve 13418-13166 sayılı ilamıyla; (... Davacılara tebligat, oturduğu köy adresine çıkarılmış olup, getirtilen tebligat mazbatasında "adreste kimse bulunmaması üzerine kapısına ihbarname yapıştırılıp en yakın komşusuna haber verilerek köy bekçisi Salih imzasına tebliğ ettim" ibarelerinin yazılı olduğu görülmüştür. Bu ibarelerden tebligatın Tebligat Kanununun 21. maddesi hükmüne uygun bir biçimde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu tebliğ mazbatasının sahte olduğu ya da gerçeğe aykırı olduğu konusunda hiçbir iddia ileri sürülmemiş olması karşısında tebligatın geçersizliğinin kabulüyle yazılı olduğu şekilde davanın süresinde açılmış sayılması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Davacı İbrahim'in, Bursa Merkez, Hasanköy Aşağılan Mevkii'ndeki 316 parsel numaralı taşınmazından 1017 m2.'sinin irtifak hakkı, B  Boru Hattı Tesisleri için kamulaştırılmış ve adı geçenin oturduğu köy adresine gönderilen kamulaştırma kararı ve eklerinin, (adreste kimse bulunmaması üzerine kapısına ihbarname yapıştırılıp en yakın komşusuna haber verilerek köy bekçisi Salih imzasına) şerh verilerek tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bu şekli ile tebliğ işleminin 7201 sayılı Kanunun 21. maddesine göre yapıldığı açık bir olgudur.
 
Davacı vekili, tebligatın usulüne uygun olmadığını ileri sürerek, davacının "ıttıla tarihi"nin, 18.2.1992 bulunduğunu belirtmekte ve bunun sonucu olarak, 20.2.1992 tarihinde ve süresinde açtıkları davanın esası incelenerek kamulaştırma bedelinin 38.000.000.- TL. daha artırılıp, 38.101.700.- TL. olarak tayin ve tesbitine karar verilmesini istemektedir.
 
Yerel mahkemece davanın süresinde olduğu kanısına varılarak istemin esası incelenmiş, Özel Dairenin çoğunlukla verdiği kararda ise, tebligatın usulüne uygun olarak yapıldığı kabul edilerek süresinden sonra açılan davanın reddi gerektiğine işaretle hüküm bozulmuştur.
Olayda çözümlenmesi gereken sorun, davacı İbrahim'e noterlik kanalı ile gönderilen kamulaştırma kararı ve eklerinin, usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, bir başka deyişle 7201 sayılı Kanunun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olup olmadığıdır.
 
Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddede; kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiç birisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Madde dikkatlice incelendiğinde burada iki ayrı halin birlikte düzenlendiği görülecektir. Bunlardan birincisi, kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap adına tebligatı kabul edebilecek olanlardan (muhatapla birlikte oturan ailesi efradı, daimi memur veya müstahdemi vs.) hiçbirisinin "gösterilen adreste bulunmaması", diğeri ise adı geçenlerin 'lebellüğden imtina etmeleri" hususlarıdır.
 
a) Tebellüğden "imtina edilmesi" (kaçınılması):
 
Muhatap veya onun adına tebligatı alabileceği Yasada belirlenenlerin, tebliğ evrakını almaktan imtina etmeleri halinde ne şekilde işlem yapılacağı 21. maddeye paralel olarak Tüzüğün 30. maddesinde düzenlenmiştir.
 
Buna göre, ilgilinin adreste bulunmasına rağmen tebliğ evrakını almak istememesi, işi sürüncemede bırakıp keyfiliğe yol açacağından bir başka deyişle; Tebliğ işlemi muhatabın rızasına terk edilmiş olacağından bu gibi hallerde Tüzüğün 30. maddesi hükmüne göre: Tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi arasından birine ve-yahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder. Tebliğ memuru Tüzüğe ekli iki numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu muhataba duyurmasını mümkünse en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
 
Görüldüğü üzere tebellüğden çekinme halinde muhatap veya onun adına tebliğ yapılabilecek kimselerin tebligat adresinde bulunmaları sebebiyle yapılacak işlem, Tüzüğün 30. maddesinde belirlenenden ibarettir. Tebligat parçasının incelenmesinde tebellüğden imtina edildiğinin açıklanmış olması halinde maddede yazılı olanlara tebliğ evrakının bırakılıp bırakılmadığının iki numaralı f işin kapıya yapıştırılıp yapıştırılmadığının ve en yakın komşuya veya yöneticiye ya da kapıcıya haber verilip verilmediğinin denetlenmesi sonucu hakim, tebligatın geçerli olup olmadığını tesbit edecektir.
 
b) Adreste bulunulmaması:
 
Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT. memurunun ne şekilde davranacağı Tüzüğün 28. maddesinde yazılıdır. Buna göre; muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kumlu ve meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap Ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tesbit edilememişse, tebliğ evrakı, çıkaran merci'e geri gönderilir.
 
Anlaşılacağı üzere Tüzüğün 28/2. maddesinde, muhatabın ölmüş olması veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresinin tebliğ memurunca tesbit edilmemiş bulunması halinde tebliğ evrakının iade edileceği yazılıdır.
 
Tebligat görevlisinin, tebligat adresinde hiç kimseyi bulamaması ve kendilerine tebligat yapılabilecek kimselerin de o adresi terk etmeleri durumunda, bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır. Eski adresin üzeri çaprazvari bir biçimde çizilir. Yeni adresin tebliğ memurunun tevzi bölgesi içerisinde olması halinde tebligat bu adrese yapılır, yeni adresin aynı PTT. merkezinin diğer bir dağıtım bölgesinde veya başka bir PTT. merkezinin mıntıkası içinde bulunması durumunda ise tebliğ evrakı yeni adrese tebliğ sağlanması için tebliğ memur tarafından bağlı olduğu merkeze geri verilir.
 
Muhatabın veya onun adına kendisine tebligat yapılabilecek olanların adreste bulunmamaları halinde, tebliğ memuru, "adreste neden bulunulmadığını" bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak tevsik etmesi gerekir.
 
Burada Tüzüğün 28. maddesi, PTT. memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevini yüklemiştir. PTT. memuru bu tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği için ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu suretle yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın adreste bulunmamakla beraber, orada ikamet ettiği, fakat tevziat saatlerinden sonra adrese geldiği beyan edilirse, bu takdirde 2 numaralı f işin kapıya yapıştırılması, komşuya haber verilmesi ve tebliğ evrakının zabıtaya veya muhtara bırakılması işlemlerine geçilebilecektir.
 
Bu itibarla, Tüzüğün 28. maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (ya da muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu "tevsik edilmeden" Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir.
 
Özetlenecek olursa, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapılacak tebliğ işleminin geçerliliği, PTT. memurunun yapacağı tahkikata göre muhatabın bu adreste bulunduğunun tesbitine ve bu işlemi tebligat parçasına yazarak maddede belirtilen kişilere imzalatmasına bağlıdır. Gerekli tevsik işlemi Hakimin denetimini sağlayacak ve muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacaktır.
 
21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi iki numaralı fişin (ihbarnamenin) kapıya yapıştırıldığı tarihtir (Madde: 21/son cümle). Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, PTT. memurunun yukarıda yazılı araştırmayı mutlaka yapmasına ve muhatabın o anda adreste olmamakla birlikte tevziat saatlerinden sonra geldiğinin tevsik edilmesine bağlıdır. Eğer, açıklanan durumu beyan eden ilgililer imzadan çekinirlerse, PTT. memuru çekinme nedeniyle, araştırma sonucunu kendisi imzalamakla yetinecektir.
 
Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 13.10.1965 gün ve 2/793-360 sayılı ve 16.9.1991 gün ve 7/2371-604 sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.
 
Bu durumda, tebliğ memuru yukarıda açıklanan ilkelere riayet etmediği için 7201 sayılı Kanunun 21. maddesine göre yapılan tebligat usulüne uygun bir tebliğ işlemi olarak değerlendirilemez. Bu yöne değinen direnme kararı yerindedir. Nevar ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden dosya gerekli tetkikat için Özel Dairesine gönderilmelidir.
 
S o n u ç Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü mahkemenin, davacıya yapılan tebligatın usulsüzlüğüne değinen direnmesi yerinde ise de, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 22.12.1993 günlü ilk görüşmede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 29.12.1993 günü yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
KARŞI OY YAZISI
 
Hukuk Genel Kurulu Kararında, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi ile Tüzüğün 28. ve 30. maddelerine göre yapıldığı bildirilen tebligatın, Tüzüğün 28. maddesinin birinci fıkrasındaki usule riayet edilmediği için geçersiz olduğu kabul edilmiştir.
 
Tebligat mazbatasının üzerinde, özel satırında bir kuşe olarak yazılı olan 5.5.1987 tarihli meşruhat aynen şöyledir: "Adreste kimse bulunamaması üzerine kapısına ihbarname yapıştırıldı, en yakın komşusuna haber verilerek köy bekçisi Salih imzasına tebliğ edildi. "Çoğunluk, bu ibarenin, tebligatın usulüne uygun yapıldığının kabulüne yeterli olmadığını, tebliğ memurunun, Tüzüğün 28. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen tahkik ve tevsik işlemini yerine getirmediğini ileri sürmektedir.
 
Tüzüğün sözü edilen fıkrasında, "kendisine tebliğ yapılacak kimse ve yukarıdaki maddeler mucibince muhatap namına tebligat yapılacak kimselerden hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memuru adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel   tahkik ederekvaki olacak beyanı tebliğ mazbatasına yazıp altını imzalatır..." hükmüne yer verilmiştir. Tebliğ memurunun bu tahkikat ve belgelendirme işlemini yapmakla yükümlü olması için, "gösterilen adreste bulunmama" halinin doğması gerekir. Maddenin sonradan gelen fıkralar hükümlerinden, gösterilen adreste bulunmama" deyiminden, gerçekte tebligatta yazılı adresin muhatabın adresi olmamasının kastedildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten bu fıkralarda öngörülen durumlar: Muhatabının ve yakınlarının muvakkaten başka bir adrese gitmiş olmaları, daimi olarak adresi terketmemeleri, muhatabın bir yeni adrese gitmiş olması ya da ölmesi halleridir. Bu durumlar varit olduğunda bunların belirlenip tebliğ mazbatasına geçirilmesi lazımdır.
 
Maddenin son fıkrasında ise, muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler o adreste bulundukları halde "tebliğ yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30. maddeye göre muamele yapılır" denilmektedir. Görülüyor ki birinci fıkradaki "adreste bulunmama" deyimi, son fıkradaki tebliğ yapılacağı sırada orada mevcut olmama halinde değişik bir keyfiyettir. Muhatap adreste bulunuyor, ancak kısa bir süre için; komşuya, çarşıya, tarlaya, kahveye gitmiştir. İşte bu nedenle, yani birinci fıkradaki "gösterilen adreste bulunmama" hali söz konusu olmadığı için anılan fıkradaki tahkik ve tevsik işlemine gerek yoktur. Çünkü tahkik ve tevsik işlemleri "gösterilen adrese bulunmama" haline münhasır olup, son fıkradaki "adreste bulunma" halini kapsamaz.
 
Bu durumda tebliğ memuru, muhatabın adresinin, tebliğ kağıdında yazılı adres olduğunu saptamış ancak tebliğ yapacağı sırada onu bulamamış olduğu için bu keyfiyeti tebliğ mazbatasına geçirmekle yetinerek, 30. madde uyarınca tebligatı gerçekleştirecektir. Yani olayımızda olduğu ve tebliğ mazbatasında yazıldığı gibi, adreste kimse bulunmadığını yazacak, bulduğu köy bekçisine evrakı verecek, imzasını alacak, 2 numaralı örneği kapısına yapıştıracak ve en yakın komşusuna haber verecek, mazbatayı da imzalayacaktır. Adres muhataba ait olmakla beraber kendisinin o an için yerinde bulunmaması halinde yapılacak işlem budur. Adresinde bulunan muhatabın ölmediği, başka adrese muvakkaten gitmediği, adresini terketmediği halde bu hususun menfi yönden tebliğ mazbatasına geçirilmesinin anlamı ne olabilir ki. Muhatabın adreste bulunduğu, ancak tebliğ anında orada bulunmadığını ifade eden ibare ve köy bekçisinin imzası, yukarıda sayılan hallerin olmadığının kanıtı değil midir?
 
Maddi olayımızda 4avacı muhatap, kendisinin tebligat çıkarılan adreste oturmadığını, tebligat anında adreste olduğu halde tebligatın kendisine yapılmadığını ileri sürmemiş; aksine o adreste oturduğunu ifade etmiş, tebligat evrakının kendisine köy bekçisi tarafından verilmediğini iddia etmemiş, mücerret bizzat kendisine ve birlikte oturduğu kişilere tebligat yapılmadığı için tebligatın geçersizliğini savunmuştur. Oysa bilinmektedir ki, Tebligat Kanununun 21ve Tüzüğün 30. maddeleri uyarınca yapılan tebligatta geçerlidir. Nitekim tebligatta buna göre yapılmıştır.
 
Tüm bu olguların, dava dosyası içeriğinden anlaşılmasına, tebligatın geçerliliği, hadise şeklinde ele alınıp tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda mahkemece incelenmiş olmasına ve tahkikatın hiçbir aşamasında belirtilen bu olguların aksine bir iddiada bulunulmamasına rağmen 28. maddenin birinci fıkrasında öngörülen davacı muhatabın başka bir adrese muvakkaten veya daimi olarak gidip gitmediği, adres değiştirip değiştirmediği ve ölüp ölmediği konularında tebligat memurunun tahkikat yapıp bu hususları tebliğ tutanağına geçmediği gerekçesi ile tebligatın geçersiz kabulü, bizce yasa ve tüzüğün amacını aşan maddi olayla kabili telif olmayan bir sonuçtur.
 
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle, Tebligat Kanununun 21 ve Tüzüğün 30. maddeleri uyarınca yapılan tebligat tüm şekil koşullarını da içermekte olup geçerli olduğundan, bunun aksine sonuca varan çoğunluk kararına karşıyız.
Sait REZAKI Alpaslan NAZLIOĞLU
18. Hukuk Dairesi Başkanı 8. Hukuk Dairesi Üyesi
 
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini