Hukuki.NET

T.C. 
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/17-755
Karar No: 1994/33
Tarih: 2.2.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ ( Gerçek malikin araştırılması )
  • ZİLYETLİKLE İKTİSAP
 
3402/m.30/2,13,18,38,34
 
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındakı "kadastro teşbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ŞABANÖZÜ Kadastro Mahkemesi'nce davanın reddine taşınmazın dava dışı Hazine adına tesciline dair verilen 28.5.1992 gün ve 109-27 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 11.2.1993 gün ve 13270-1139 sayılı ilamı;
( ....Mahkeme'ce taşınmazın 1960 yılından bu yana terk edilen bir yer olup taraflar yararına zilyedlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddi ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Adına tescil kararı verilen Hazinenin tutanağa itirazı olmadığı gibi yargılama sırasında da davaya katılmamıştır. 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 50.maddesi gözetilerek ek taraflar yararına zilyedlik mülk edınme koşullarının oluşmadığı düşüncesi ile davanın reddine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmiş ise de, 3402 sayılı Kadastro Yasa'sının 30/2 maddesinde ancak üç ayrık haide hakimin gerekli gördüğü delilleri toplayarak taşınmazın gerçek hak sahibi adına tesciline karar vereceği hükme bağlanmıştır Bu ayrık haller dışında başka bir nedenle gerçek hak sahibi adına tescil kararı verilmesine olanak yoktur. Davada, Yasa'da sözü edilen üç ayrık hallerden hiçbirisi mevcut değildir. Hal böyle olunca iddiasını kanıtlama yükümlülüğü davacıya düşmektedir. Davacı iddiasını kanıtlayamadığı takdirde mahkemece davanın reddine ve taşınmazın komisyon kararı gibi tapuya tesciline karar verilmek gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı olduğu şekilde karar verilmesi tsabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece öncekı kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kadastro tespitine itirazdır.
Dava konijsu taşınmaz, kadastroca kazandırıcı zamanaşımı zilyetlıği esas alınmak suretiyle 9 kişi adına tesbit edilmiş, bu tesbite, adına 1/9 pay verilen Musa G...'nun mirasçısı Mehmet G... tarafından komisyon nezdinde, taşınmazın yalnızca kendi miras bırakanı Musa'ya ait olduğu yolunda yaptığı itiraz kabul edilerek, çekişme konusu yer Musa mirasçıları olan davalılar adına paylı olarak tesbit edilmiştir.
Davacı ilk kadastro tesbitinde ölü olduğundan bahisle adına 1/9 pay bırakılan Hüseyin Göbütlüoğlu'nun mirasçısı Osman G... ise, süresinde komisyon kararına yaptığı itirazla komisyon kararının iptalini ve çekişmeli taşınmazın tesbit gibi tescilini talep etmiştir.
İlk tesbit maliklerinin 1960 yılında taşınmazdaki zilyetliklerini terk ederek başka bir köye göç ettikleri ve 1983 tesbit tarihi itibariyle de kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının kendileri yönünden oluşmadığı mahkemenin kabulündedir.
Somut olayda çözümlenmesi gereken sorun, böyle bir durumun meydana gelmesi halinde, mahkemece re'sen dellilerin toplanıp değerlendirilerek davada taraf bulunmayan Hazine lehine hüküm kurulup, kurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu, mülga 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun kadastro mahkemelerince gerçek hak sahibinin araştırılıp belırlenmesine olanak sağtayan geniş kapsamlı 54. maddesi paralelinde bir hüküm taşımamaktadır.
Bu hükme 3402 sayılı Yasa'nın 30.maddesinde, 3 hal ile sınırlandırılarak yer verilmiştir.
Bu haller, kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile yerel mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tesbiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğunun anlaşılmasıdır.
Temyize konu davada ise, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/11. maddesinde öngörülen ves hakimin re'se luzum gördüğü diğer delilleri toplamasına ve sonuuuna görö hüküm vermesini gerektirecek sınırlı 3 halden herhangi biri mevcut değildir.
SONUÇ : Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
0 halde usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan özel daire bozma kararındaki nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oyçokluğu ile karar verildi.
1 KARŞI OY YAZISI
17. Hukuk Dairesinin H.G.K.daki açıklamasında kişilerin 20 yıllık kazandırıcı zilyetlik süresini doldurmadıklarını, bu yönün Dairece kabul edildiğini bildirmiştir. Bu yönden mahkeme ile Daire arasında görüş aynlığı yoktur. Bu durumda, kamu düzeni He ilgili bulunan bu koşulun gerçekleşmediğini kadastromahkemesi resen nazara alarak taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilebilir. 3402 Sayılı K.K.nun 50.maddesi sadece kişilerin subjektif hakları ile ilgilidir.Taşınmazların zilyetlik yolu ile iktisabı davalarında genel mahkemeler gibi kadastro mahkemeleri iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğini re'sen araştırır. Bu hususta tarafların iddia ve savunmalanyla bağlı değildir. Çünkü bu koşullar kamu düzeni a- macıyla konulmuştur. Çiftçinin topraklandırılaması gibi Devletin en önemli bir görevi ile ilgilidir. Tüm toplumu ilgilendiren bir konudur. Hazinenin davada taraf olup olmadığına ve itirazı bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, iktisap koşullarının gerçekleşmediği anlaşılırsa taşınmazın Hazine adına tesciline kara verilmesi doğru ve yerinde olduğundan, sayın çoğunluğun 3402 sayılı Yasa'nın SO.maddesine da-yanarak Hazine adına tescile karar verilemiyeceği yolundaki görüşe katılmıyorum.
M.Sadrettin Aykonu

15.H.D.Bşk. KARŞI OY YAZISI
Yüce Genel Kurul'ca benimsenen Özel daire bozma ilamında öngörüldüğü şekilde taraflar arasında görülmekte olan davada 3402 sayılı Kadastro Kanunun 30/2 maddesi hükmünde öngörülen aynk halin bulunmadığı, davacının davasını ispat edemediği açıklanarak mahkeme'ce davanın reddine, komisyon kararı gibi tescile karar verilmesi açıklanmıştır. Taraflar arasında görülmekte olan davada zilyetlik yoluyla davacı ve davalı yararına iktisap koşullarının gerçekleşmediği,yerel mahkemenin topladığı delillerle belirlenmiş, yuksek özel daire tarafından toplana deliller yeterli görülmuş, Yüce Genel Kurulcada yeniden delil toplanması ' cihetine gidilmiştir. Yüce Genel Kurulunda kabul ettiği gibi taraflar arasındaki uyuşmazlıkta 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/2. maddesi hükmunde öngörülen ayrık haller bulunmamaktadır. Ancak, kadastro kanunları gerçek hak sahibinin aranmasına imkan lanımaktadır. Bu imkan bazı kadastro kanunları ile çok geniş tutulmuş, bazı kadastro kanunlarında ise dar tutularak sınırlandırılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanuna göre bir taşınmaz hakkında kadastro tesbitinin yapılması sırasında ne gibi işlem yapılacağı diğer bir anlatımla taşınmazın malikinin yada kim olduğunun nasıl belirleneceği 3402 sayılı Kadastro Kanunun 13. ve takip eden maddelerinde açıklanmış; bu maddeleri takip eden 3402 sayılı Kadastro Kanunun 18.maddesi hükmünde de 13. ve müteakip maddelerde açıklandığı şekilde maliki yada mülkiyeti belirlenmediği takdirde, bu durumun ortaya çıkması halinde taşınmazın hazine adına tesbit edileceğini hükme bağlamıştır. Somut olayda kadastro tesbiti sırasında davacı ve davalı hazır olarak taşınmazın başında bulunmuş olsalardı ve zilyetlik durumu mahkemenin topladığı ve takdir ettiği deliller gibi belirlenmiş olsaydı dava konusu taşınmaz 3402 sayılı Kadastro Kanunun 18.maddesi hükmünce adına tesbit edilecek, taraflarca açılan davalarda ret edilecek, böyle gerçek hak sahibi belirlenmiş olacaktı. Kanunun kadastro teknisyenlerine, kadastro ekibine verdiği imkanı ve hakkı bu kişilerin yaptığı işlemlerden doğan uyuşmazlıkları çözümlemekle görevli kadatro mahkemelerine, kadastro hakimlerine vermediği, diğer bir anlatımla bu imkanı esirgediği düşünülemez. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 18. maddesi hükmü ile yürüklükten kaldınlan 766 sayılı Tapulama Kanunun 38.maddesi hükmü ile aynı şekilde düzenlenmiştir. Bu durumda yerel mahkemenin taşınmazın taraflar yararına iktisap koşullarının oluşmadığı delillerle değerlendirilerek hazine adına tesciline karar verilmiş olması 3402 sayılı Kadasatro Kanunun . 18. maddesi hukmünce doğrudur. Diğer anlatımla Yüce Genel Kurulca taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmesi gerekçesinin 18-madde olduğu açıklanmak suretiyle oluştumlan kararın onanması gerekir. Kaldı ki, Yüce Kurulun incelemekte olduğu bu davada yerel mahkemece oluşturulan 28.5.1992 günlü 109/27 sayılı karar ile taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmiş, bu hüküm davalılar tarafından kendilerine tebligat yapılmasına rağmen süresinde temyiz edilmemiştir. Aynca, yerel mahkemenin ısrara ilişkin 20.5.1993 günlü inceleme konusu olan hüküm dahi davalılara tebliği edilmiş, taşınmazın hazine adına tesciline ilişkin hüküm davalılarca temyiz edilmemiş, böyle 3402 sayılı kadastro Kanunun 34.maddesi hükmü çerçevesinde davalı taraf ile hazine arasında kesin hüküm meydana gelmiştir. Yüce Genel Kurul benimsediği özel daire ilamına uygun olarak mahkemece hüküm oluşturulduğu takdirde temyiz etmeyen ve hazineye verilmesini kabul eden davalılara komisyon kararı gibi tecile karar veritmek zorunda bırakılan yerel mahkemece haklan olmadığı halde taşınmaz verilmiş olmaktadır. Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılamıyor, sonucu itibariyle doğru olan direnme kararının Onanmasını düşünüyorum.
Hüseyin Örmeci

7.H.D.Bşk.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu taşınmaz, itiraz üzerine kadastro komisyonunca davalılar Fatma G..., Mehmet G... ve Nazik Fukara adlarına tesbitine karar verilmiş; davacı, bu komisyon kararına karşı kendisi ve ilk tesbit malikleri adlarına tescili için dava açmış; Yerel Mahkeme ise, davanın reddine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar vermiştir. Bu karar, yalnızca davacı tarafından temyiz edilmekle, özel dairece "...Davacı iddiasını kanıtlayamadığı takdirde, mahkemece davanın reddine ve taşınmazın komisyon karan gibi tapuya tesciline karar verilmek gerekir...1' diyerek, mahkeme kararını bozmuş ve mahkeme kararında direnmiştir.
Yüksek Özel Dairenin H.G.K.'daki açıklamalarda, davanın taraflan bakımından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının oluşmadığı hususunda Yüksek Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlığın olmadığı anlaşılmıştır. Gerçekten, dosya içeriğine göre; bir ara mevcut olan zilyetlik, yirmi yılı aşkın sürede ve iradi olarak terk edilmiştir.
Sayın çoğunluk, çözümlenmesi gereken sorunu, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleşmemesi halinde, "....mahkemece resen delillerin toplanıp, değerlendirilerek; davada taraf bulunmayan Hazine lehine hüküm kurulup kurulmayacağı noktasında toplanmaktadır..." demek suretiyle, yalnızca bir noktaya hasretmiştir, ki bu sorun, 3402 sayılı Yasanın yürurlüğe girmesinden itibaren sürekli tartışılmaktadır.
Fakat; somut olayda, bundan da öte bir usul sorunu vardır. Yerel Mahkemece, taşınmazın dava dışı Hazine adına tesciline karar verilmiş; bu karar, dayalılar tarafından temyiz edilmemek suretiyle, kabullenilmiştir. Usul kuralları, hükmü temyiz etmeyen kişi lehine, o taraf yararına hükmün bozulmasına elvermez. Davalılar, hükmü temyiz etmediklerine göre, "...Davacı iddiasını kanıtlayamadığı takdirde mahkemece, davanın reddine ve taşınmazın komisyon kararı gibi tapu tesciline karar verilmek gerekir..." görüş ve düşüncesine katılma olanağı yoktur. 3402 sayılı Yasanın 34.maddesi, taraf olmadığı halde, lehine karar verilen şahıs hakkında ( ki burada Hazinedir ) mahkemece verilen hükmün, davada taraf olanlar ile davaya katılanları bağlayacağını öngörmüştür. Olayda, Yasa'nın kesin hüküm başlığı altında yeralan bu amir maddesini aşarak, mahkeme kararını temyiz etmeyen davalılar lehine tescil karan verilemez kanısıyla sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyor; Yerel Mahkeme kararının onanmasını düşünmüyorum.
 
O.Cengiz Yüksel 20.H.D.Üyesi
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini