 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/165
Karar No: 1993/503
Tarih: 07.07.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "yoksulluk nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Afyon 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 26.3.1992 gün ve 1991/129 E., 1992/208 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 25.9.1992 gün ve 1992/93-8494 sayılı ilamı:
(.. 1 - Davacı kadının 1988/534 Esas sayılı boşanma dosyasında yoksulluk nafakası talebi olmadığı gibi, boşanmaya ilişkin dava sonucu verilen kararda da bu konuda hüküm bulunmamaktadır. O halde yoksulluk nafakası konusunda taraflar arasında oluşmuş kesin hüküm yoktur. Bu yönün gözönüne alınmaması usul ve kanuna aykırıdır.
2 - Toplanan delillerden davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğü anlaşılmaktadır. Medeni Kanun'un 144. maddesi şartları oluşmuştur. Davacı yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken davanın reddine karar verilmesi de ayrıca bozma sebebidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, M.K.'nun 144. maddesinden kaynaklanan yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Taraflar arasında önce görülen ve boşanmayla sonuçlanan 1988/534 E. sayılı davada, davacı kadının yoksulluk nafakasına ilişkin bir isteği bulunmadığından, mahkemece bu konuyla ilgili bir hüküm kurulmamıştır. O itibarla olayda davacı kadının yoksulluk nafakası isteme hakkının mevcut bulunduğu aşikardır. M.K. yoksulluk nafakası kenar başlığını taşıyan 3444 sayılı yasa ile değişik 144. maddesinde ise, "boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.." hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda getirtilen ve taraflar arasında önce görülen boşanma dava dosyasının tetkikinden, davacı kadının, boşanmada daha ziyade kusurlu olmadığı duraksanmayacak biçimde anlaşılmıştır. Ancak bu boşanma yüzünden davacı kadının, yoksulluğa düşecek durumda bulunduğu kanaat verici biçimde yeterince belirlenememiştir. Bir tanık davacının kendi evinde oturduğunu, çocuklarının kendisine baktığını, diğer bir tanık davacının oturduğu evin oğluna ait olduğunu ifade etmiş, hüküm hakimi ise davacının şehrin en mütena semtinde kendisine ait apartman dairesinde oturduğuna ilişkin gözlemini dile getirmiştir.
Ne var ki, davacının oturduğu evle ilgili tapu kaydı getirtilip tanık ifadelerinin ve aynı mealdeki zabıta cevabı yazılarının sağlık derecesi araştırılmadığı gibi; davacının, oturduğu ev kendisine ait ise değerinin ne olduğu da tesbit edilmemiştir. Oysa, M.K.nun 144. maddesine göre nafaka borçlusunun mali gücü oranında boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eşe nafaka vermesi ilkesi benimsenmiş durumdadır. Bu ilke gereği davalı yönünden bir yerde mali güç oranında yoksulluğun paylaşılması icabeder.
O itibarla açıklanan esaslar çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi icabederken, davalının eski karısı davacıya nafaka ödemesi halinde yoksulluğa düşeceği görüşü ile davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 30.6.1993 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, yapılan ikinci görüşmede 7.7.1993 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yoksulluk nafakası için Medeni Kanunun 144. maddesinde öncelikle iki koşul kabul edilmiştir. 1. "eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmesi", ikincisi ise "ağır kusurlu olmama"dır.
Bu unsurlar dışında, "nafaka borçlusu eşin (koca) ekonomik durumunun yoksulluk nafakası ödemeye uygun olup olmadığı özellikle böyle bir nafakayı ödemekle geçim sıkıntısına düşüp düşmeyeceğinin" araştırılmasının gerekip gerekmediği de tartışılmalıdır. 144. maddede "eşten mali gücü oranında süresiz nafaka istenebileceği" öngörülmüştür; bu kural yukarıda açıklanan iki unsurun gerçekleşmesi durumunda nafaka" yükümlülüğünün kaçınılmaz olacağı anlamına yorumlanmamalıdır. Davalı eş (koca), sürekli yoksulluk nafakası vermekle "önemli derecede geçim sıkıntısına ve yaşama için zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamama durumuna düşecek ise" yoksulluk nafakasıyla sorumlu olmamalıdır.
Davalı, 65 yaşında emeklidir ve ayda 1.800.000 lira emekli maaşından başka hiçbir geliri olmadığı gibi kiralık evde oturmaktadır. Bu durumda bir de nafaka vermesi durumunda kendisi çok büyük geçim sıkıntısına düşmesi söz konusudur.
Ancak mahkeme, bu sorunu yeterince tartışmamış, gerekçelendirmemiş olduğundan "yoksullukla ilgili araştırmaya ilişkin" bozmayı bu yönde ilave edilmeliydi.
Diğer taraftan mahkeme, tarafların ekonomik durumunun araştırılması için "zabıta marifetiyle araştırmasına" karar vermiş ve bu yolda gelen idari bilgileri değerlendirmiştir. HUMK'nun da kanıtların neler olduğu sayılmış (tanık-senet-bilirkişi) olup bir özel hukuk uyuşmazlığında idari tahkikat yolu ile kanıt elde edileceği yolunda bir kural bulunmamaktadır.
Aslında zabıta olarak anılan kolluk kuvvetine, bir özel hukuk uyuşmazlığında yasalara göre verilmiş bir görev de bulunmamaktadır. Kaldı ki elde edilen bu bilgilerin doğruluk derecesi tartışmalı olup denetim olanağı da yoktur. Bu yolla elde edilen bilgilerin değerlendirmeye alınması da bozma nedeni sayılmalıydı.
Bu nedenlerle bozma kararında yukarıda açıklanan hususlar da yer almalıydı.