Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/13-801
Karar No: 1994/58
Tarih: 16.2.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • SÖZLEŞMENİN YORUMU (Adi Ortaklık İçin Yapılan Masraflara Diğer Ortağın Katılmak Zorunda Olup Olmadığı)
  • ADİ ORTAKLIK (Yapılacak Masrafların Artırılması İçin Sözleşmeyle Öngörülen Mutabakat Şartının Yorumu)
  • İSTİRDAT DAVASI ( Adi Ortaklık İçin Yönetici Ortağın Zorunlu Olarak Yaptığı Masraflar )
  • ORTAKLARIN MUTABAKATI ŞARTI ( Yorumlanması )
 
818/m.1,2,520,525,527
743/m.908
 
DAVA : Taraflar arasındaki "istirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 30.4.1992 gün ve 675-314 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 16.12.1992 gün ve 7102-8807 sayılı ilamı:
( ... Davacı vekili; İzmir Otogar tesislerinin müvekkili Belediye Başkanlığı ile davalı kurumun yarı yarıya ortak mülkü olduğunu, inşaatın yapılması ve tesisin işletilmesi ile ilgili esasları ihtiva eden 30.1.1970 tarihli sözleşmenin halen yürürlükte bulunduğunu, 1990 yılı brüt gelirin 4.616.630.487 TL. olduğunu, buna karşılık 2.108.646.516 TL.lık işletme gideri yapıldığını, kalan 2.507.983.971 TL.nin ikiye bölünerek davalı kuruma 1.253.991.986 TL. ödendiğini ancak davalı kurumun masrafları % 20 kabul ederek brüt gelirden % 20 masraf tutarı 923.326.197 TL.yı çıkartıp bakiye 3.693.304.390 TL.nin ödenmesi için icra takibi yaptığını ve takip konusu paranın davalı kuruma ödendiğini, sözleşmesinin 17,18,19,20 ve 21. maddeleri uyarınca tahsil edilen paranın haksız olduğunu ileri sürerek müvekkili Belediye Başkanlığının ödediğini 592.660.209 TL.nın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, isteğin sözleşme hükümlerine aykırı bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme'ce, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında mevcut otogar işletmeciliği adi ortaklığı sözleşmesinin 19 ve 21. maddelerinde her ay gelirin % 20'sinin işletme masrafları olarak ayrılıp bankaya yatırılacağı ve geriye kalan miktarın her yıl kar olarak ortaklar arasında yarı yarıya taksim edileceği hükme bağlanmıştır. Aynı sözleşmenin 19. maddesinde ise % 20 oranını aşan masraflar için taraflar mutabakatının sağlanması gerektiği açıklanmıştır. Davacı Belediye adi ortaklığın yönetici ortağı olup 1990 yılında otogarın badana ve boyası ile memur ve işçi ücretlerinin artması nedeni ile gelirin % 20'sini aşan miktarda masraf yapılmak zorunda kalındığını, bu masraflardan da davalı ortağın sorumlu tutulması gerektiğini ve karın buna göre paylaşılmasının doğru olduğunu bu nedenlerle icrada davalıya fazladan ödemek zorunda kaldığı 592.660.209 TL.nın iadesini istemiştir. Davalı S.S.K. ise sözleşme hükümlerinin açık olduğunu, yıllık gelirin % 20'sinden fazla masraf yapılamıyacağını, buna muvafakatlarının bulunmadıklarını ve bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşme hükümlerinin yorumundan kaynaklanmaktadır. Adi ortaklık sözleşmesinin 19 ve 21. maddelerinde giderler brüt gelirin % 20'sinin ayrılacağı öngörülmüş ise de aynı sözleşmenin gene 19. maddesinde % 20 oranını aşan masraflar için iki tarafın mutabakata varmaları gerektiği belirtilmiştir. Yani diğer bir ifadeyle hiç bir fazla masraf yapılamıyacağı öngörülmemiş aksine fazla masraf için sadece mutabakat şartı aranmıştır. Şayet ortaklığın konusu ve amacına göre davacı yönetici ortağın yaptığını iddia ettiği masrafların gerçekten yapılması zorunlu masraflardan olduğu anlaşıldığı takdirde davalı ortağın bu masraflara da katılması gerekir. Aksi halde ortaklığın yürütülebilmesi ve gelir sağlaması mümkün değildir. Diğer taraftan davacı Belediye bir kamu tüzel kişisi olup otogar işletebilmesi Belediye yönünden de bir kamu hizmeti niteliğindedir. Bu hizmetin gereği gibi yerine getirilmesi de zorunludur. Davalı S.S. Kurumunun da bu durumu bilerek ortaklığa girdiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca mahkeme'ce yapılacak iş, davacının yaptığını iddia ettiği masrafların neler olduğu ve bunların gerçekten 1990 yılı içerisinde fiilen yapılmış olup olmadığı ve yapılmış ise bu masrafların otogar işletmesinin gerektiği zorunlu giderlerden olup olmadığı bu işlerden anlıyan uzman bilirkişiler aracılığı ile tespit ederek şayet işletmenin zorunlu kıldığı masraflardan ise taleple de bağlı kalınarak bu masraflardan dolayı davalıyı hissesi oranında sorumlu tutmaktan ibarettir. Mahkemenin bu yönlerden hiç bir inceleme ve araştırma yapmadan yazılı gerekçeyle davalın reddine karar verilmiş olması usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 16.2.1994 tarihinde ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, Belediye davalı ile ortak olduklarını, bu ortaklık hükümlerine göre, tüm tesisten elde edilecek brüt gelirin % 20 sinin işletme, tamir ve bakıma ayrıldıktan sonra geriye kalanın taraflar arasında 1/2 oranında taksiminin gerektiğini, 1990 yılına ait brüt gelirin 4.616.630.487 TL olduğunu, işletme giderinin ise 2.108.646.516 liradan ibaret bulunduğunu, işletme gideri çıkarıldıktan sonra geriye kalan 2.507.983.971 liranın yarısının davalıya ödenmesine rağmen, davalının 4.616.630.487 liranın % 20'sinden sonraki yarıyı olmak amacıyle icraya başvurduğunu ve icra da kesinleştiğinden, aradaki fark olan 592.660.209 lirayı tahsil ettiğini, bu miktarın fazladan ve icraca zorla alındığını belirterek iadesini istemiştir.
Yerel Mahkemenin davanın reddi biçiminde ki kararı özel daire'ce, davacının iddia ettiği masrafların gerçekten yapılması zorunlu kanıtlandığı taktirde, davalının da bu giderleri katılması gerektiği düşüncesi ile karar bozulmuştur.
Taraflar 30.1.1970 günlü sözleşme ile adi şirket hükümlerine tabi bir ortaklık kurmuşlardır. Sözleşmenin 19. maddesinin aynın "Tesisten elde edilecek brüt gelirin % 20'si işletme bakım ve idare masraflarını karşılamak üzere her ay ayrılır" dedikten sonra, bu giderlerin neyi kapsadığı kapsamlı bir biçimde açıklanır ve devamla aynı maddenin son fıkrasında "... % 20 karşılıkla yapılamayacak masraflar veya büyük tamir ve tadiller için iki tarafın ayrıca mutabakata varmaları şarttır." kuralı getirilir. Sözleşmenin 21. maddesinde de, işletme için ayrılan % 20 gider çıktıktan sonra geriye kalan gelirin 1/2 oranında paylaştırılacağı belirtilmiştir.
Şu durum itibariyle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözü edilen sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Çünkü sözleşmenin hükümleri yorumu gerektirmiyecek ölçüde açık ve nettir. Taraflar sözleşmenin bu hükmü ile işletmenin tüm giderleri için, brüt gelirin % 20'sini ayırmışlardır. Olağan olmayan bir giderin gerekliliği ortaya çıktığı takdirde, bu hususun ayrıca görüşülüp karara bağlanması, ondan sonra giderin yapılıp yapılmayacağı sonucuna varılacağı kararlaştırılmıştır. Bu kurallar varken, Yasa hükümlerine başvurmak düşünülemez. Nitekim; sözleşme 1970 yılında yapılmış davacı bu güne kadar sözleşme ile bağlı kalarak, şimdiki uyuşmazlığa konu olan olay gibi bir sorun yaratmamıştır. Bir düzen içinde ortaklık sürdürülürken, 1990 yılı için, fazla masraf yaptığını belirterek, sözleşmenin 19 ve 21. maddesindeki açık kuralı gözardı ederek, fazla gider yaptığından bahisle davalının ortaklık payından kesinti yapmak yoluna gitmiştir. Sözleşme, o denli dikkatli hazırlanmışki, % 20'yi aşan bir gider çıktığı takdirde, işleten sıfatıyle davacının bu konuda davalıya bilgi vermesi, onu görüşmeye davet etmesi gerekli ve zorunludur. Taraflar bu zorunluluğu sözleşmede, "şarttır" kelimesi ile ifade etmişlerdir. Doğaldır ki, insan yaşamında, işlerin yürütülmesinde, acil bir sorun olabilir. Mücbir bir neden, taraflarca öngörülmeyen bir konu olabilir. somut olayda bu varsayım da yoktur. Varlığı iddia dahi edilmemiştir.
Bir an için %20'yi aşan giderin işletmenin genişlemesine harcandığı, davalının da bundan yararı bulunduğu düşünülebilir. Nevarki, davalı bunu istemiyorsa, onun yararına ondan daha fazla düşünmek ve bundan dolayı da yapılan bu ek giderlere katılmasının gerekli olduğunu söylemek, yaşamın olağan akışına ters düşer. Taraflar ve özellikle sözleşmedeki ilkeyi koyarken, işletmeyi belli bir düzeyde tutmak istemiştir. Davalı bir kamu kuruluşudur. Dava konusu işletmenin mevcut düzeyde yürütülmesinin uygunluğunu kabul etmiştir. Buna uymak zorunludur.
Tüm buna karşı, davacı sözleşme kuralları dışına çıkarak bir harcama yapmışsa, bunları iyi niyetle yapmadığı kabul edilerek MK.nun 908. madndesindeki kural gereğince, ancak ve ancak zaruri masrafların bedelini isteyebilir. Davacı da böyle bir iddiada bulunmadığına göre, yerel mahkemenin red kararı doğrudur. Çünkü davacı, böyle bir giderden söz etmemiştir. Ayrıca yaptığı harcamalarla ilgili davalıya sözleşmede yer almasına karşın hiç bir başvurusu olmamıştır. Belki başvurulsaydı, davalı ortaklığın feshi yoluna gidebilirdi diye düşünmek gerekir. Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin red kararının onanması gerekli iken, çoğunlukla verilen bozma kararına katılamamaktayım.
KARŞI OY YAZISI
Taraflar karşılıklı serbest iradeleri ile 30.1.1970 tarihli sözleşme yaparak adi ortaklık kurmuşlardır. Amaç, İzmir Otogar Terminalinin İşletilmesidir. Sözleşmede, işletmenin çalıştırılması için gereken şartlar belirlenmiş bunun yanı sıra yapılacak masraflar için özel hükümler konulmuştur. Özellikle 19. maddesinde "tesisten elde edilecek brüt gelirin %20'si işletme, tamir bakım ve idare masraflarını karşılamak üzere her ay ayrılır" denmiş ve 1970 yılından bu yana ihtilafsız uygulana gelmiştir. Diğer yandan masrafların % 20 ile karşılanamıyacağı halde de düşünülerek "... bankada mevcut % 20 karşılıklı yapılamıyacak masraflar ve büyük tamir ve tadiller için iki tarafın ayrıca mutabakata varmaları" şartı konulmuştur. Davanın konusunu da % 20'yi aşan masraflarda davalının muvafakatı aranıp aranmıyacağı teşkil etmektedir. Davalı İzmir Büyükşehir Belediyesi %20'yi aşmasına rağmen davalı SSK'dan MUVAFAKATINI TALEP ETMEMİŞ ve daha önce yapması gereken hesap verme işlemlerinden olan hesap dökümünü yaparak 3 ayda bir davacının ilgili servisine göndererek onay almadan 1990 yılı sonunda elde ettiği brüt gelir 4.616.630.487 TL.'dan yapılan 2.108.646.516 TL. masrafı indirerek çıkan hesabın yazısını SSK'na göndermiştir.
Davacı SSK yapılan masrafların % 20'yi aştığı ve kendisine hesap verilerek mutabakatı alınmadığından bahisle % 20'yi aşan masraflardan sorumlu olmayacağını açıklayıp kesilen masrafın % 20 dışında kalan kısmını talep etmektedir.
Sözleşme, iki tarafın birbirine uygun irade beyanları sonucu ortaya çıkan bir borç ilişkisidir. İçindeki kurallar ise genel veya özel mahiyette yani subjektif veya objektif mahiyettedirler. Subjektif mahiyette olanlar bir kereye mahsus olarak uygulanabilir olduğu halde objektif genel mahiyetteki kurallar sözleşmenin devamı sırasında ortaya çıkabilecek aynı nitelikteki olaylara uygulanır ve sözleşmenin nihayetine kadar sürer. Dava konusu 19 ve 21. madde ve bunları tamamlayan maddeler bu tarife giren genel ve objektif nitelikte bir kuraldır. Bu kural nedir? Tesisin elde edeceği brüt gelirin % 20'sinin her ay bankaya yatırılması ve bununla masrafların karşılanmasıdır. Bu sınırın aşılması halinde diğer ortağın muvafakatının alınması kuralı da bunu tamamlayıcı bir şart olarak konmuştur. Konulan bu ŞART olağan masraflar ile olağan üstü zorunlu masraflar için bir köprüdür Davalı Belediye, yönetici ortak olarak, davacı bankaya yatırılan % 20 nisbetindeki para ile sınırlı olarak kendi başına masraf yapabilir. Bunun dışına taşan masraflar olağan üstü, zorunlu masraflar olup davalıya hesap verilmesi ve onun muvafakatı alındıktan sonra yapılması gereken masraflardır. Davalının bu masrafları yapabilmesi için köprü olan muvafakat şartını kullanması gerekir. Zira bu masraflar SSK'nun pasif hanesine kaydedileceğinden onun muvafakatı sözleşmenin 19. maddesi gereğidir. Davacı SSK'nun, sözleşmeden kaynaklanan, denetim ve kontrol hakkı elinden alınamaz. Davalı Belediye işte bu şarta uymamış ve masraflar % 20'yi aştığı halde kendisine düşen hesap verme ve mutabakat alma vecibesini yerine getirmemiştir. Batı yorumcularının açıkladığı gibi "sözleşme" tarafların kanunu"dur. Her iki tarafın mutlak surette uyması zorunludur. Aksi halde sözleşmeye aykırı hareketin getireceği neticelere katlanması gerekir. Olayımızda davalının yapması gereken şey öncelikle davacıya hesap vererek masrafların artmasındaki zorunlu sebepleri açıklayıp mutabakatın alması, alamadığı takdirde sözleşmeyi fesh ile mahkemeye müracaat suretiyle hakimin yorumunu sağlamasıdır. Ancak bu aşamada yapılan masrafların neler olduğu 1990 yılı içinde fiilen yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise otogar işletmesinin gerektirdiği zorunlu giderlerden olup, olmadığının araştırılması gerekcek idi. Zira, boşluk olarak kabul edilebilecek nokta burada olup sözleşmede bu husus hüküm altına alınmamıştır. Henüz bu safhaya gelinmeden, muvafakat alınmadan, davacıya sözleşme ile tanınan hak teslim edilmeden onun nam ve hesabına işlem yapılması onun sözleşme iradesine aykırıdır. Zira tarafların iradesi sözleşmenin kuruluşunu sağlayan ve ayrıntılı olarak muhtevasını belirleyen bir güç niteliğindedir. Hukuk düzeni, sözleşmeye muhtariyet tanınmış ancak sözleşmenin muhtevasını belirlemek serbestisini bir yandan sözleşme, sözleşmede açıkça düzenlenmemiş hususlar hakkında, diğer yandan ise sözleşme muhtevasının hukuk düzeninin sözleşme serbestisi için öngördüğü çerçeveye uygun düşmesini belirleyerek sınırlamıştır. Davaya konu sözleşmede, yasaklanmış bu iki husus da yoktur. Sözleşme muhtevası, hukuk düzeninin temel prensiplerinin bir parçası olarak hakimin müdahalesinin dışında kalır ve hakimin taraflarca formüle edilmiş sözleşme unsurlarına karışması uygun olamaz. Bozma kararı ile tarafların sözleşme ile tayin ettikleri irade alanına girilmesi bir yorum değil müdahaledir. Çünkü kendi koyduğu kurucu etkili bir kuralla sözleşmeyi değiştirip ilgili maddeleri bir tarafa bırakarak ihtilafı sözleşme dışında bir kuralla çözme durumundadır. Bu sebeplerle bozma görüşüne katılmıyorum.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini