 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1993/13-45
K. 1993/153
T. 7.4.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İFANIN KUSURLU OLARAK İMKANSIZ HALE GETİRİLMESİ
GECİKMEDEN DOLAYI KAR YOKSUNLUGU TAZMİNATI
KARAR ÖZETİ Taraflar arasında kira sözleşmesi 15.1.1988 tarihinde yapılmış, kiranın başlangıç tarihi 1.3.1988 olarak gösterilmiş ve süresinin de bir yıl olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin yapıldığı sırada dükkanın başka bir kişinin kirasında olması ve davacıların da bu durumdan haberdar bulunmaları kira sözleşmesinin ifasını mutlak olarak imkansızkılan ve geçersiz hale getiren bir neden olarak kabul edilemez.
Öyleyse, davalılar edimlerini zamanında ifa etmediklerinden dolayı kusurlu sayılırlar. Mahkemece kira sözleşmesinin başlangıcı olan 1.3.1988 tarihinden davanın açıldığı 24.8.1988 gününe kadar oluşan gecikmeden dolayı kür yoksunluğu tazminatına hükmedilmesi gerekir.
(818 s. BK. m. 19, 20, 44, 96, 106)
Taraflar arasındaki ifa ve tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 12.2.1992 gün ve 757-123 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 21.5.1992 gün ve 3277-4734 sayılı ilamıyla; (... Davacı, sözleşmenin ifasını, yani kiralananın teslimini ve teslim edilmeme nedeniyle uğradığı zararının tazminini istemiştir.
Sözleşme kira başlangıcı, 1.3.1988 olarak belirtilmiştir. Sözleşme tarihinde mecurun üçüncü kişinin kirasında olduğu ve mevcut kiracının mecur için yaptığı giderlerin davacı tarafından karşılanacağına ilişkin hüküm sözleşmede bulunmamaktadır. Bu durumda sözleşmede olmayan bir yükümlülük davacıya yüklenemez. Esasen sözleşme sırasında mecurun üçüncü kişinin kirasında olduğu davacı tarafça biliniyor olsa da davalı sözleşmeden doğan yükümlülüklerinden kurtulamaz. Burada BK.nun 19, 20. maddeleri anlamında mutlak bir imkansızlık söz konusu değildir. Öte yandan davanın devamı sırasında tahliyesi sağlanan mecur davacının ifa talebine rağmen davalı tarafından davacıya teslim edilmeyip, üçüncü kişiye kiralanmak suretiyle ak-din ifası imkansız hale getirilmiştir. Bu durumda davalı Bk.nun 96 ve 106. maddeleri gereğince davacının bu durum nedeniyle oluşan zararından sorumludur. Öyleyse mahkemece yapılacak iş mecurun davalı tarafından kiraya verilmek suretiyle akdin ifasının imkansız hale getirildiği tarihten itibaren benzer bir iş yerinin ne kadar zamanda kiralanabileceği bilirkişiye tesbit ettirilip Sözleşmenin başlangıç tarihinden bu tarihe kadar ki davacı kazancından bu döneme ilişkin ödenmeyen kiraların mahsubu yapılmak suretiyle bulunacak tutarın hüküm altına alınmasından ibaret olmalıdır. Dava ifa talebiyle açıldığından akdin ifasının imkansız hale geldiği tarihten önce davacının başka bir yer kiralamasını beklemek objektif iyi niyet kurallarına uygun düşmeyeceğinden BK.nu 44. maddesinin olayda uygulama yeri de bulunmamaktadır. Bu yönler gözetilmeden olaya uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddi, usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılar vekilleri.
Hukuk Genel Kurulanca incelenerek direnme kararının suresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 15.1.1988 tarihinde yapılmış, sözleşmede, kiranın başlangıç tarihi 1.3.1988 olarak gösterilmiş ve süresinin de bir yıl olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin yapıldığı sırada dükkanın başka bir kişinin kirasında olması ve davacıların da bu durumdan haberdar bulunmaları kira sözleşmesinin ifasını mutlak olarak imkansız kılan ve sözleşmeyi geçersiz hale getiren bir neden olarak kabul edilemez. Çünkü, davalı kiralayanlar bu durumu bilerek dükkanı 1.3.1988 günü davacılara teslim etmeyi yükümlenmişlerdir. Bu taahhüt geçerli olup, davalıları bağlar. Davalılar, ihtara rağmen edimlerini yerine getirmediklerinden dolayı, davacılar 24.8.1988 günü. açtıkları dava ile hem kiralananın kendilerine teslimini hem de fazla hakları saklı kalmak üzere, teslimin gecikmesinden ve sözleşmenin yerine getirilmemesinden dolayı uğradıkları zararın giderilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davacıların tanık dinlenmesine açıkça muvafakati olduğu tesbit edilmeden, davalıların tanıkları dinlenmiş ve tanıklardan Niyazi; davacıların, dükkanın içindeki kiracının çıkması halinde sözleşmenin yerine getirileceğini ve bu şekilde davacılar ile davalıların anlaştıklarını bildirmiş ise de; davalıların bu yolda bir savunmaları bulunmadığı gibi, esasen bu şekildeki bir anlaşma, yazılı kira sözleşmesinin aksini gösterdiği ve davacıların açık muvafakatı da bulunmadığından, tanıkla ispatı mümkün değildir.
Öyleyse, davalılar edimlerini zamanında ifa etmediklerinden dolayı kusurlu sayılırlar. Ne var ki, kira sözleşmesinin başlangıcı olan 1.3.1988 tarihinden davanın açıldığı 24.8.1988 gününe kadar oluşan gecikmeden dolayı bu davada hüküm kurulabilir. Çünkü her davada, davanın açıldığı tarihe kadar gerçekleşen maddi olgular hüküm altına alınabilir.
Bu nedenle, bozma kararındaki gerekçe doğru olmakla birlikte, davanın açıldığı tarihten sonra gerçekleşen gecikme olgusu ile yine dava devam ederken 1.6.1990 tarihinde davalıların dükkanı bir üçüncü kişiye kiraya vermeleri ile ortaya çıkan ifanın kusurlu olarak imkansız hale getirilmesi olgusundan dolayı bu davada tazminata hükmedilemez.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece 1.3.1988 tarihinden 24.8.1988 gününe kadar gerçekleşen kar yoksunluğu tazminatına hükmedilmesi gerekir.
Direnme kararında, davacıların zararlarının doğmadığı da açıklanmış ise de; davacılara ait dükkanı konfeksiyon ticareti yapmak üzere kiraladıklarından, kendilerinin aynı zamanda diğer iki dükkanda da ticaret yapmakta olmaları, hiç zararları doğmadığını göstermez. Çünkü davacıların normal olarak kiraladıkları bu dükkanda da ticaret yapıp kazanç sağlayabilecekleri kuşkusuzdur.
Bu itibarla, yukarıda belirtilen gecikme süresine ilişkin olarak tazminatın kapsam ve miktarının neden ibaret olabileceği bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O halde direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S o n u ç Davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.4.1993 gününde, oybirliğiyle karar verildi.