 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kumlu
E. 1993/13-41
K. 1993/145
T. 7.4.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YABANCI PARA BORCU
AYNEN ÖDEME
VADE GUNÜNDEKİ KUR
KARAR ÖZETİ:Yabancı para borcunun "aynen" veya "buna benzer bir şart" ile ödenmesi öngörülmüşse, bu yabancı para borcu aynen veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası olarak ödenir.
Eğer böyle bir şart yok ise, 2311.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 sayılı Yasa ile BK.nun 83. maddesine eklenen fıkra uyarınca, anılan tarihten sonraki ilişkilerden doğan yabancı para borçlarında, bu borcun vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası olarak ödenir.
(818 s. BK. m. 83 ve 105)
(3095 s. Faiz K. m. 4)
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 30.1.1992 gün ve 116-24 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 8.10.1992 gün ve 7241-7643 sayılı ilamı ile; (... Davacı taraf süresinde v6rdiği dilekçe ile karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Taraflar arasında düzenlenen 23.2.1990 günlü sözleşmenin 4. maddesinde satış gerçekleşmediği takdirde satıcının ödediği paranın gen verileceği yazılıdır. Bu şartın paranın mark olarak aynen iade edileceği şeklinde olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Nitekim, mahkemece de böyle kabul edilmiş ve bu karar davalı tarafından temyiz edilmemiştir. Sözleşme tapulu taşınmazın satışı ile ilgili olduğundan ve resmi şekilde düzenlenmediğinden geçersizdir. Taraflar geçersiz sözleşme nedeniyle aldıklarını geri vermek durumundadırlar. Davacı otel satın almak için Mark ödemiş gen alırken de mark olarak istemektedir. Akit Mark üzerinden vaki olmuştur. Borçlar Kanununun 23.11.1990 gün, 3678 sayılı Kanunla değişik 83. maddesi hükmüne göre (yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini isteyebilir). Davacı ödeme günündeki Türk Parası karşılığını talep ettiğine göre anılan madde hükmü uyarınca 220.000 Mark'ın ödeme günündeki Türk Parası karşılığının ödetilmesine karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeden temerrüt tarihindeki kur üzerinden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken yanılma sonucu onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davacının karar düzeltme talebi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılarak mahkeme kararı bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, Mark'ın aynen iadesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki, 23.2.1990 tarihli sözleşmeden, Mark'ın aynen geri verileceği anlaşılmaktadır. Çünkü bu sözleşme ile, davacının, davalılara satış bedeli olarak ödediği para Batı Alman Markı olup, tapu verilmediği takdirde paranın, yani Mark'ın geri verileceği öngörülmüştür. Tapulu taşınmazın satışı ile ilgili olan bu adi yazılı sözleşme geçersiz olduğundan ve tapu da verilmediğinden, davacının ödediği 220.000 Mark'ın aynen iadesi gerekir. Borçlar Kanununun 83. maddesinin 2. fıkrasında; "akit, tediye mahallinde kanuni rayici olmayan bir para üzerine varit olmuş ise aktin harfiyen icrası "aynen ödemek" kelimeleri veya buna muadil sair tabirat ile şart edilmiş olmadıkça borç vadenin hululü günündeki rayiç üzerinden memleket parasıyla ödenebilir" denilmiştir. 1983 yılında kabul edilen 28 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve ondan sonraki kararnamelerle dövizle tasarruf serbest bırakıldığından, sözleşmede öngörülen aynen iade koşulu geçerli olup davalıları bağlar. Borçlar Kanununun 83. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre sözleşmede aynen ödemek veya bu anlama gelen diğer sözler ile şart edilmemişse, yabancı para borcu, vade günündeki kur üzerinden Türk Parası ile ödenebilir. Aynen ödeme koşulu bulunmayan sözleşmelerde, yabancı para borcunun ve de günündeki kur üzerinden Türk Parası ile ödenmesine imkan veren bu hükmün, uygulamada, yabancı para alacaklıları aleyhinde sonuçlar doğurduğu görüldüğünden, 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 sayılı Kanunun 29. maddesiyle Borçlar Kanununun 83. maddesine bir fıkra eklenerek; yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının, bu borcun vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini isteyebileceği, kabul edilmiştir. Bu hüküm, yabancı para borcunun aynen ödenmesi şart edilmeyen sözleşmeler hakkında getirilmiş bir hüküm olup;' aynı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince, 23.11.1990 tarihinden önceki ilişkilerden doğan ve o tarihte halen görülmekte olan davalar hakkında uygulanamaz. Bu davadaki hukuki ilişki 23.2.1990 tarihinde kurulmuş ve dava 24.4.1990 tarihinde açılmış olduğundan, 83. maddeye 3678 sayılı Kanunla eklenen fıkra hükmünün davada uygulama yen yoktur. Ancak, sözleşmede aynen ödeme koşulu öngörüldüğünden ve bu koşul, sözleşmenin yapıldığı tarihte ve bugün dahi geçerli olduğundan, Mark'ın fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini isteyebilmek için, ek fıkra hükmüne dayanmaya gerek yoktur. Davacı, Mark'ın aynen ödenmesini istemekle, fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini istemiş demektir. Davalılar, 220.000 Mark'ı aynen veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödemek suretiyle borçlarından kurtulabilirler.
Davacı, Mark'ın aynen iadesi ile birlikte ihtar tarihinden itibaren faize de hükmedilmesini istemiştir. Gerek Borçlar Kanunda gerekse 3095 sayılı Kanunda sadece Türk Parası borçlarında temerrüt faizi öngörülmüştür. 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 2678 sayılı Yasanın 30. maddesi ile
3095 sayılı Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4. maddesinden sonra gelmek üzere 4/a maddesi eklenerek; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankaların in o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağı hükmü getirilmiş ise de; aynı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince bu hükmün, 23.11.1990 tarihinden önceki ilişkilerden doğan ve halen görülmekte olan yabancı para ve fa~ iz alacaklarına ilişkin davalarda uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle davada ayrıca yabancı paranın temerrüt faizine hükmedilemez. Aynı geçici maddede alacaklıların bu Kanuna ve Borçlar Kanununun 105. maddesine göre munzam zarar talep etme hakları saklı tutulmuş ise de; davacı, faiz talebi dışında ayrıca ve somut olarak herhangi bir şekilde zarara uğradığını iddia ve ispat etmemiştir.
Bu gibi davalarda, talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki rayice göre Türk Parası karşılığı üzerinden ilam harcının ve avukatlık ücretinin hesap edilmesi gerekir.
Mahkemece, 220.000 Batı Alman Markı'nın aynen veya fiili Ödeme tarihindeki efektif kur üzerinden Türk Parası karşılığının davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç: Davacı temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.4.1993 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
3678 sayılı Kanun 14.111990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme 232.1990 tarihinde yapılmıştır. Davacı, söz konusu Kanunun geçici 1. maddesi uyarınca davada BK.nun 105. maddesine göre munzam zarar isteyebileceğine göre direnme doğrudur. Genel Kurul Kararı 4avalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka da aykırıdır.
Tahir ALP
2. Hukuk Dairesi Başkanı