 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1993/12-404
K. 1993/553
T. 06.10.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "takibe itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nazilli İcra Tetkik Mercii'nce davanın reddine dair verilen 30.10.1991 gün ve 1991/135 E., 1991/206 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 23.6.1992 gün ve 562-8603 sayılı ilamı ile; ( .. Borçlunun itirazı red edildiğine ve alacaklının da istemi bulunduğuna göre, İİK.nun 169/a maddesinin 6. fıkrası gereğince alacaklı lehine inkar tazminatına hükmetmek gerekirken bu hususta karar verilmemiş olması isabetsizdir.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Kambiyo senedine dayanılarak aleyhinde icra takibine girişilen borçlu Hasan, İcra Tetkik Merciine başvurarak, takibe konu senedin "şart" içermesi nedeniyle bono vasfını kaybettiğini ileri sürüp, icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Tetkik Merciince, davanın reddine dair verilen karar, esas yönünden davacı
( borçlu ) vekili, temyize cevap dilekçesi ile de, İİK.nun 169/a hükmüne göre % 40 tazminata hükmedilmesi gerektiğine değinilerek davalı alacaklı ) tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairesince, borçlu vekilinin temyiz itirazları reddedilmekle beraber alacaklı vekilinin temyizi yönünden merci kararı oyçokluğu ile bozulmuştur. Ancak Tetkik Merciince, İİK.nun 364/2. maddesi uyarınca cevapla temyiz imkanı bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca yapılan müzakerede bir kısım üyelerce Tetkik Mercii kararlarına karşı cevapla temyizin mümkün olmadığı, diğer bir anlatımla HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 433. maddesinin Tetkik Mercii kararlarına karşı uygulanamayacağı ve dolayısıyle süresinde temyiz etmeyen davalı ( alacaklı ) yönünden kesinleşen kararın, Yargıtay'ca bozulamayacağı görüşünün ileri sürülmesi üzerine, öncelikle bu durumda mercice direnme kararı verilip verilemeyeceği ön sorun olarak ele alınmıştır.
Belirtmek gerekir ki temyiz edilen kararın süresinde temyiz edilip edilmediği, temyiz edenin temyize yetkili olup olmadığı, Yargıtay dairelerine doğrudan doğruya gözönünde tutulması gerektiği gibi, Mahkemeleri de süresi geçen temyiz isteklerine dayanan temyiz ilamlarına uyma zorunluluğu yoktur. Zira, Mahkeme, HUMK.nun 429. maddesinde düzenlenen yetkisini kullanırken bozma kararının, usule uygun olup olmadığını da gözönünde bulundurmak durumundadır. Yargıtay'ın yerleşmiş İçtihatları da bu yolda olduğundan Tetkik Merciinin sözü edilen konuda direnebileceğine oyçokluğu ile karar verilmiştir. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 1.10.1975 gün 630/1052 ve 10.3.1982 gün 1496/256 sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir. Daha sonra Tetkik Mercii kararlarına karşı HUMK.nun 433. maddesinde öngörüldüğü üzere cevapla temyizin mümkün olup olmadığı hususunun müzakeresine geçilmiştir. Yine ifade edilmelidir ki İcra ve İflas Kanununun "Temyiz" başlıklı 364. maddesinin, ikinci fıkrasında, takip hukukuna müteallik temyizin, HUMK.daki şartlar dairesinde yapılacak hükmüne yer verilmiş olması, usul Yasasının öngördüğü temyize başvurma yollarının Tetkik Merci kararları yönünden de uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Kaldı ki benzer hüküm içeren İş Mahkemeleri Yasasının 15. maddesine ilişkin olarak çıkarılan 16.6.1975 gün ve 6/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, HUMK.nun 427. maddesinin ikinci fıkrasındaki temyiz sınırının İş Mahkemesi kararları hakkında da uygulanması öngörülürken, kararın gerekçesinde, "İş Mahkemeleri Kanunununda salt ayrık ( İstisnai ) hükümler düzenlenmiştir.. İş Mahkemeleri Yasasında açıklık bulunmayan hallerde, HUMK.nun hükümlerinin uygulanmasının gerektiği" belirtilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının açıklanan gerekçesinin, İcra Tetkik Mercii kararları için de geçerli olduğunun kabulü yerinde olacaktır. Zira İİK.nun 363-366. maddelerinde salt ayrık hükümler düzenlenmiştir. Açıklık bulunmayan sözkonusu durumda ise HUMK.nun hükümlerinin uygulanması icap ettiği ve dolayısıyla Usulün 433. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün Tetkik Mercii kararları yönünden de, uygulama olanağı bulunduğunu kabul etmek gerekir. Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 6.10.1993 gününde oyçokluğu ile karar verildi.