 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/84
K: 1992/177
T: 18.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. İş Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 6.5.1988 gün ve 1983/279-1988/205 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.11.1988 gün ve 5753-6402 sayılı ilamı:
(.. 1 - Davada; 120010.33.01 nolu Dinçer Gündenli işyerinden bildirilen 1.3.1979-31.1.1980 dönemi ile ilgili çalışmaların gerçek olmadığı gerekçesiyle anılan çalışmalar ve bu dönemde yapılan borçlanma ile ilgili iptal işleminin iptali istenmiştir.
2 - Kurum vekili cevabında; davacının; Dinçer Gündenli işyerinden bildirilen 1.8.1979-30.1.1980 İsmet Özen işyerinden bildirilen 1.11.1973 30.4.1974 Muzaffer Kızılırmak işyerinden bildirilen 1.6.1972-30.6.1973 Nurettin Uysal işyerinden bildirilen 1.12.1978-28.7.1979 Hüseyin Uslu'ya ait işyerinden bildirilen 1.3.1979-1.4.1979 tarihleri arasındaki çalışmaların gerçek dışı olduğunu, bu nedenle bu çalışmalar ve bu dönemde yapılan borçlanmanın iptal edilip bağlanan yaşlılık aylığının kesildiğini belirtmiştir.
3 - Sosyal Sigortalar Kurumu İhtiyarlık Sigortası Dairesi Başkanlığınındavacıya gönderdiği ve dava açılmasına neden olan 19.4.1983 tarih 168420/383755 sayılı yazıda; 1.3.1979-31.1.1980 döneminde 120010.33 nolu işyerinden bildirilen çalışmaları gerçek dışı olması nedeniyle bu çalışmalar ve buna bağlı olarak borçlanmanın iptal edildiği ve yaşlılık aylığının kesildiği belirtilmiş, bu nedenle, dava, bu iptal işleminin iptali için açılmış, daha sonra 2.6.1983 tarih 158684 sayılı yazı, 121130/33, 54722.33.109469.33 ve 68115.33 sayılı işyerlerinden bildirilen çalışmaların iptal edildiği belirtilmiş ve cevap dilekçesinde Dinçer Gündenli işyeri dışında 4 işyerinden bildirilmiş çalışmalarında gerçek olmadığı savunulmuştur.
4 - Davacı tarafından verilen 28.7.1983 tarihli tanık listesinde, hangi işyerinden bildirilen çalışmalarla ilgili olarak tanıkların gösterdiği belirtilmemiş, tanık Hüsnü Başın ve Abdurrahman Güven, Dinçer Gündenli işyerindeki çalışmalarla ilgili beyanda bulunmuşlardır. Bu nedenle Dinçer Gündenli işyerinden bildirilen çalışmalar dışında, iptal edilen diğer dört işyeri ile ilgili çalışmaların gerçek olup olmadığı hususunda taraflardan delilleri sorulup gösterilecek deliller yöntemince toplanıp değerlendirilmeden 4 işyerinden bildirilen çalışmaların gerçek olmadığının kabulü, ayrıca Dinçer Gündenli işyerinden bildirilen çalışmaların gerçek dışı, diğer iptal edilen 4 işyerinden bildirilen çalışmaların gerçek olması ve borçlanmanın geçerli bulunması halinde, davacının yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağının araştırılmaması isabetsizdir.
5 - Dinçer Gündenli'ye ait 120010.33.01 nolu işyeri yasal şekilde Sosyal Sigortalar Kurumuna kayıt ve Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmiştir. Davacının çalışmaları ile ilgili işe giriş bildirgesi ve bordroları verilmiş, primleri ödenmiş, davacı tanıkları çalışma olgusunu doğrulamıştır. Bu işyerinden yapılan bildirimlerin gerçek dışı olduğu konusunda davacıyı bağlayıcı nitelikte mahkumiyet kararı, ya da Müfettişe yapılmış bir beyan ve ikrar bulunmamaktadır. Davacının Dinçer Gündenli'yi tanımadığı şeklindeki Müfettişe vaki beyanı, bu işyerinde çalışmadığının kesin kanıtı niteliğinde değildir. Davacının çalıştığı işyerinin işverenini ve işin niteliğini hatırlamaması, ya da aradan geçen zaman nedeni ile unutmuş olması mümkündür. İşveren Dinçer Gündenli'nin oğlu Ahmet Gündenli hakkında tahakkuk ettirilen prim borcundan ötürü İcra takibi yapıldığından, anılan işyerinin gerçek olmadığının kabulünde hukuki yararı bulunduğu, bu nedenle sadece bu kişinin Müfettişe vaki beyanına dayanılarak çalışmanın gerçek dışı olduğunun kabul edilemeyeceği ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden, eksik inceleme sonucu ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek ve bazı karinelere dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını 23.10.1991 günlü dilekçe ile temyiz başvurusunda bulunup harcını yatıran davacı vekili bu temyiz dilekçesini, 30.12.1991 de Mahkemeye vermiştir. Mahkeme 3.1.1992 tarihli kararla temyiz talebini süre yönünden reddetmiş, red kararını davacı vekili 17.1.1992 de temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda incelenerek red kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, emeklilik işlerine esas olan çalışmaların fiili ve gerçek olduğunun tesbiti, aksi yöndeki kurum işleminin iptali ile yeniden yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma ilamından sonra 23.10.1991 günlü oturumda davanın reddine dair önceki kararda direnilmesine taraf vekillerinin yüzlerine karşı karar verilmiştir. Davacı vekili, yüze karşı tefhim edilen direnme kararının verildiği tarihli dilekçe ile kararı temyiz ettiğini bildirmiş, aynı günlü Hakim havalesi ile kalemce belirlenen 8.000 lira tutara harç pulu dilekçe arkasına yapıştırılıp iptal edilmiş ve harç bedeli İzmir 2. numaralı Adalet veznedarlığına yine aynı gün yatırılmıştır. Bu hususlar kayden belgelendiği gibi gerek davacının gerekse yerel mahkemenin kabulündedir. Ne var ki davacı vekili, süresinde verip harcını yatırdığı temyiz dilekçesini, mahkemeye müracaatla temyiz defterine kaydettirememiştir. Karşı taraf davalı idarenin harcını vererek ücreti vekaletin tahsili için ilamı icraya koyması üzerine davacı vekili, yasal temyiz süresini geçirdikten sonra 30.12.1991 günlü dilekçe ile, önce verdiği temyiz müddeti muhafaza dilekçesini dosyaya ibrazını unuttuğunu bildirmiş, 2.1.1992 tarihinde de gerekçeli temyiz layihasını vermiştir. Hemen belirtmek gerekir ki HUMK.nun 2494 sayılı yasa ile değişik 434. maddesinin 2 ve 3. fıkraları birlikte incelendiğinde harca tabi davalarda, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmesinin ve deftere kaydedilmesinin yanı sıra harcında yatırılması zorunludur. Temyiz tarihinin belirlenmesine ilişkin bulunan 25.1.1985 gün 1984/5-1985/1 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı bir yerde harca tabi olan işlerde temyiz dilekçesinin deftere kaydedildiği tarih ile harcın yatırıldığı tarih arasında fark bulunması durumunda, hangisinin temyiz başvurma tarihi olarak kabulü gerekeceğini hükme bağlamıştır. Özellikle harç paraları mahkeme kalemleri dışında Özel Adalet veznelerinde alınan büyük şehirlerde yalnızca harcın yatırılmış olması, temyiz dilekçesi mahkemeye sunulup temyiz defterine kaydedilmedikçe temyiz başvurusu şartlarının gerçekleştiğinin kabulüne yeterli olamaz. Bu itibarla mahkemecede temyize ilişkin mevcut olgular değerlendirilmek suretiyle süre yönünden temyiz isteminin reddine karar verilmesi doğrudur. O halde usul ve yasaya uygun olan mahkeme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile mahkeme red kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 18.3.1992 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.