Hukuki.NET

T.C. YARGITAYHukuk Genel KuruluE: 1992/789K: 1993/126T: 31.03.1993
Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.12.1991 gün ve 1991/318-941 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine; (... Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.12.1990 gün ve 1990/7982-8470 sayılı ilamında, "karara dayanak yapılan bilirkişi raporu kendi içinde çelişkileri olup, hüküm kurmaya yeterli olmadığından, yeniden seçilecek uzman bilirkişi kurulunca banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılması" gerekçesi ile karar bozulmuş ve bozma ilamına uyularak yeniden oluşturulan bilirkişi kurulunca verilen rapor doğrultusunda davanın kabülüne karar verilmiştir. Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda bilirkişiler, "vade tarihi olan 23.9.1987 tarihinde ödenen 532.258.880 lira ile, ayni tarihte alındığı belirtilen 414.758.800 TL ve 117.500.000 TL. toplamı 532.258.800 liralık Hazine bonosu karşılığı olduğu damgası vurulmadan, alıcı ve satıcı kimlikleri belirlenmeden düzenlenmiş ve dayava dayanak yapılan belgenin kıymetli evrak olmadığı vurgulanarak, bu belgenin taraflar arasında kurulan vedia akdinin muhafaza makbuzu olduğu, vediayı kabul edenin malı (parayı) iade için makbuzun kendisine teslimini istemek zorunda bulunduğunu, saklama belgesini almadan malın iadesi gerektiği durumda ise, malı iade suretiyle teslim alanın imzasız ile düzenlenmiş bir iade belgesi alması gerektiğini, bu durumda Bankanın belge içeriği parayı davacıya ödediğini kanıtlayamadığını, 20.4.1988 vade tarihli Hazine bonolarının vade tarihinde 649.900.000 TL. nominal değere ulaşarak bu tarihten sonra faiz getirmesininde sözkonusu olmayacağını" belirtmişlerdir. Mahkemece bu görüş aynen benimsenmiştir. Oysa, mahkemece re'sen araştırma ilkesinin uygulanmadığı bir davada davacı, davasındaki hukuki olayların koşullarının ve unsurlarının gerçekleştiğni ispat etmelidir. Somut olayda ispat yükümlülüğü davacıya düştüğünden, davacının iddiasına dayanak yaptığı hukuki işlemleri, daha açık bir ifade ile, Bankada kendisinin repo işlemi yaptığını ve bunun sonucu bankadan alacaklı bulunduğunu kanıtlamak zorundadır. Şayet davacı ispat yükümlülüğünü yerine getirmemiş ise, artık davalının ödeme definin ispatı aranmaksızın davacının reddine karar vermek gerekir. Davacının ortağı ve yönetici bulunduğu iki şirket mevcut olup, davacının dayandığı belge tarihine yakın tarihlere bu şirket ile Banka arasında repo işlemleri yapıldığı gerek bozmadan önce alınan, gerekse bozmadan sonra yapılan bilirkişi incelemeleri sonucu verilen raporlardan anlaşılmaktadır. Davaya konu olan repo ile ilgili hukuki işlem üzerinde kısaca durmak gerekir. Hazinenin kısa vadeli iç borçlan ma için çıkardığı faizli bonoları ihale sonucu satın alan bankaların müşterileri ile bu bonalar hakkında yapıtıkları repo işleminde, genelde Hazine bonosu müşteriye teslim edilmeksizin, bankada müşteri adına muhafazsaya alındığına dair bir belge düzenlenmekte ve bu belge vedia aktine konu malı temsil etmektedir. Repo işlemindeki vade sonunda, müşteri tarafından belgenin iadesi ile kendisinden daha önce alınan bono bedeli ve repo süresince işleyen faiz tutarı Banka tarafından ödenmektedir. Yapılan bütün bu işlemler Banka kayıtları dışında tarafların güven esasına göre cereyan etmekte olup, verilen repo (bono muhafaza) belgesine dayanmaktadır. Bu belge kıymetli evrak niteliğinde kabul edilemez ise de, vedia akdinin ispatı aracıdır. Olayımızda, davacının dava dayanağı olarak ibraz ettiği belge ise "vade uzatım belgesi'dir. "... vadeli Hazine bonolarının aynı şartlar dahilinde 23.9.1987 tarihen kadar uzatılarak" sözcüklerini içermekte olup, repo işlemi sırasında verilmesi mütad ve gerekli olan bono muhafaza belgesi değildir. Açıkça vade uzatım belgesi olan bu belge, daha önce yapılmış v ebono muhafaza (repo) belgesi verilmiş repo işlemi için yapılmış vade uzatımına ilişkindir. Reponun uzatılan vadesi sonunda bono bedeli ile faizine müşterinin yedindeki bono saklama (reopo) belgesi ile Bankadan tahsili mümkün bulunmakla müşteri yedinde kalan süre uzatım belgesinin hukuki niteliğini itibariyle bir alacağı temsil ve kanıtladığı kabul edilemez. Şu halde iki belge söz konusudur. Biri satın alma anında verilen saklama belgesi, diğeri de vadenin uzatılması yolunda taraflar arasında yapılan anlaşma sonunda verilen vade uzatım belgesidir. Bu durumda davaya konu belge; vadenin uzatılıp uzatılmadığı yolunda taraflar arasında çıkan bir çekişmede vadenin uzatıldığını gösteren tam bir delil; vedia akti gerekğince  Hzine bonolarının davacı tarafça satın alındığını gösterene Usul Kanununun 292. maddesine uygun bir yazılı delil başlangıcıdır. Çünkü bu belge, Hazine bonolarının davacıya satılmış olduğuna kesin bir şekilde değil, gerçeğe yakın bir şekilde, ihtimal dahilinide, Yasanın tabiri ile vukuuna delelet eder nitelikte bulunmaktadır. İhtimalin kesinlik kazanması diğer delillerle takviye edilmesi ile mümkün olabilir. Davacı dava dilekçesinde delilerini bildirmiş ve delillerinin bundan ibaret olduğunu 9.3.1990 tarihinde oturumda açıkça belirtmiştir. Davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu delillerin icra dosyası, icra hakimliği dosyası, örnek karar ve düşüncelerden ibaret olup, bunlar yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgeyi takviye eder nitelikte değildir. Yazılı delil başlangıcının tek başına delil vasfı yoktur. Ayrıca davacı son derece ağır bir kanıt yükümlüğü altındadır. Şöyle ki; Son bilirkişi raporunun 10. sayfasında vurgulandığı gibi, davaya konu Hazine bonoları 20.4.1988 tarihinde 649.900.000 bedele ulaşıp, bu tarihten sonra faiz getirmeleri sözkonus değildir. Olayda iki tür vade vardır.Bunlardan birnisi banka ile davacının ibraz ettiği belgedte kararlaştırılan vade tarihi olup, 23.91987'dir. Diğeri ise Hazine bonosunun üzerindeki vade tarihi olup, bu da 20.4.1988'dir. Davacının davalı bankaya gönderdiği ve Hazine bonoları bedelinin ödenmesi talebini içeren noterlik ihtarname tarihi ise 7.7.1989'dur. Bu kadar büyük bir pararının bir sene üç aya yakın bir süre hiçbir faiz alınmadan bankada iki büyük şirket ortağı ve yöneticisi olan davacı tarafça faizsiz bırakılması sözkonusu olmaktadır. Bu hal, normal halin aksini iddia etmenin ötesinde bir davranıştır. Medeni Kanunun 6. maddesi ispat yükü konusunda yetersiz kalması nedeniyle Dokterin ve Yargıtay Kararlarıyla bazı kurallar benimsenmiştir. Bu kurallardan birisi de olağan hal kuralıdır. Hayat deneylerine göre olağan hal, Hazine bonolarını taraflar arasında kararlaştırlan vade tarihinde olmadığı takdirde en geç bonodaki vade tarihi olan 20.4.1988 tarihinde paraya tahvilidir. Davacının bu parayı bir sene üç ay faizsiz bıraktıktan sonra davalı bankadan talep etmeye kalkışması, hayat deneylerine ve olağan hale ters düşer. Bu davranışını haklı kılan nedenlerini davacı taraf açıklamamıştır. Bu nedenlerle davacı tarafın elindeki belgenin, iddiasını kanıtlar ve iddiası hakkında tam bir delil niteliği bulunmadığından, davanın reddine karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının davalı yararına bozulmasına...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca inclenereke direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/son fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara göre, uyuşmazlığın çözümlenmesi "repo" işleminin dayanağı olduğu ileri sürülen 18.9.1987 tarihli belgenin niteliğinin belirtilip (sürenin) 23.9.1987 tarihine uzatılmış olduğuna değinilen (311.690.400 TL) ve (214.000.000 TL.)'lık Hazine bonolarının, vadesinde ulaştıkları bedel üzerinden davacı tarafa (ya da makbuz hamiline) ödenmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Ülkemizde "repo" olarak adlandırılan "Repurchase Agreement", bir geri satın alma ve satma anlaşmasıdır. Reponun konusu belli menkul kıymetler olup satıcının veya alıcının taahhüt altına girmesine göre bu işlem "repo" ve "ters repo" olarak adlandırılmaktadır. Diğer yandan repo işlemi yapmaya yetkili kuruluş, sattığı menkul kıymeti, satış anında taraflarca karalaştırılan ileri bir tarihte ve belli bir fiyatla geri satın almayı taahhüt etmektedir. Repo işlemi ile ilgili olarak, 29.4.1992 tarih ve 3794 sayılı Yasa ile sermaye Piyasası Kanunu'nun 30. maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle "Menkul Kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile alım satımı" bir sermaye piyasası işlemi olarak kabul edilerek anılan kuruluşun işlevleri içine alınmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu da Yasadan aldığı bu yetkiye dayanarak, 31 Temmuz 1992 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan "Menkul Kıymetlerin. Geri Alma veya Satma Taahhüdü ile Alım Satımı Hakkında Tebliği" neşrederek repo ve ters repo işlemi yapmaya yetkili kuruluşlar ile işlem konusu menkul kıymetlerin neler olduğu ve reponun işleyişi hakkında düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeye göre işlem yapmaya yetkili kuruluşların, bu hususta faaliyet izni almış bankalar ile 4. maddede belirtilen aracı kurumlar olduğu, işlem konusu Menkul kıymetlerin ise Devlet tahvilleri, Hazine bonoları ve yine anılan tebliğin beşinci maddesinde sayılan borçlanma senetleri olduğu belirtilmiştir. Söz konusu tebliğde yer alan tanımlarda ise, repo işleminde vadenin ilgili menkul kıymetin itfa tarihini aşmamak üzere serbestçe belirlenebilecek bir süreyi ve repo işlemine konu olan paranın getirisi de, "faiz" değil fakat menkul kıymetlerin alımı ve satımı arasındaki "diğer farkını" ifade ettiği açıklanmaktadır. (Prof. Dr. Seza Reisoğlu-Temmuz 1992 "Bankacılar Dergisi" Yeni Yasal Düzenleme açısından Repo). Sermaye Piylasası Kurulu'nca bu düzenlemeler yapılıncaya kadar, repo işleminin gerekli disiplin ve denetiminden uzak olarak yürütülmüş olduğu bir gerçektir. Ancak düzenleme öncesi dönemde de, işleme konu Hazine bonolarının geri alma taahhüdü ile satışının yapıldığına dair bir saklama makbuzu verildiği ve düzenlenen makbuzda tayin edilen vade ile satışı yapılan ve bankaca muhafaza altına alınan Hazine bonolarının (Menkul Kıymetin) vadede ulaşacağı değer üzerinden bedelinin ödeneceğinin taahhüt edildiği dosyadaki örnek belgelerden anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacı tarafın dayandığı 19.9.1987 tarihli belgede "... satışı yapılan 13.9.1987 vadeli 311.690.400 TL'lık ve yine 14.9.1987 vadeli 214.000.000 TL.lık Hazine bonolarının aynı şartlar dahilinde (vadelerinin) 23.9.1987 tarihine uzatıldığı..." bildirilmektedir. Davacı, davalı bankaya 7.7.1989 tarihinde keşide ettiği ihbarname ile söz konusu belgede belirtilen Hazine bonolarının vadelerinin 23.9.1987 tarihine uzatılmış olduğunu bildirerek bedellerinin ödenmesini talep etmiş, bu sebeple giriştiği icra takibine davalının itirazı üzerine İcra Tetkik Merciine vaki başvrusunda da aynı hususu yinelemiştir. Ancak, Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada ise bu kez, 18.9.1987 tarihli repo işlemi sonucu Hazine bonosu aldığını ancak davalı bankanın 7.7.1989 tarihli ihtara ve 20.7.1989 tarihinde giriştiğini icra takibine rağmen bono bedellerini ödemediğini ileri sürmüştür. Banka defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, 18.9.1987 tarihi belgede vade uzatım tarihi olan 23.9.1987 tarihinde söz konusu Hazine bonolarının ulaştığı değer olan 532.258.000 TL.nın Barka Genel Müdürlüğü Menkul Kıymetler Grup Müdürlüğüne borç kaydedildiği ancak bono bedellerinin kime ödendiğinin belirlenmemiş olduğuna değinilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, Sermaye Piyasası Kurulunca 1992 yılında çıkarılan tebliğe kadar, repo işlemleri sebebiyle verilen belgelerin hamiline düzenlendiği ve saklama makbuzunun ibrazı halinde ödemenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, 18.9.1987 tarihli belgede miktarları belirtilen Hazine bonolarının vadde ulaştığı değer üzerinden karşılığının; repo işlemi sırasında düzenlenen saklama makbuzunun ibrazı üzerine ödendiği 18.91987 tarihli belgenin ise vade uzatım belgesi olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan, vadeden sonraki dönemde, davalı bankanın alacaklı bulunduğu, icra takiplerine muhatap olduğu bildirilen davacının, 23.9.1987 tarihinden yaklaşık bir yıl on ay sonra bono bedellerinin ödenmemiş olduğunu ileri sürerek tahsili isteği ile davalı bankaya başvurması da hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Bu nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul vea yasaya aykırıdır. O halde direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ: : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 31.3.1993 gününde BOZULMASINA oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini