 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/721
K: 1993/37
T: 03.02.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "yurda kesin dönüş şartı aranmaksızın yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 26.11.1991 gün ve 1991/407 E.1991/1292 K. sayılı kararın incelenmesi davalı kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 21.5.1992 gün ve 1991/15633 E.1992/5763 K. sayılı ilamı:
(... Davada, 2147 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan hizmet borçlanması uyarınca, yurda kesin dönüş şartı aranmaksızın, yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti istenmiştir. Mahkemece, istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 60 ve 62. maddelerinin açık hükmü gereğince, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için diğerleri yanında yazılı istekte bulunmak koşulu da getirilmiş bulunmaktadır. Nitekim, sözü edilen 60/H maddesinde, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yazılı istekte bulunmanın şart olduğu vurgulanmış ve sonra gelen 62/1 madde hükmüne göre ise, yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya yazılı istek tarihinden sonraki aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı öngörülmüştür.
Diğer taraftan, dosya içeriğinde yer alan bilgi ve belgelerden açıkça anlaşıldığı üzere, davacının bugüne kadar kuruma, yöntemince verilmiş yaşlılık aylığı bağlanması istemini taşıyan herhangi bir dilekçesi mevcut değildir. Dosyada yer alan diğer dilekçelerinin tümünün ise, sadece 2147 sayılı Yasa'ya göre yapacağı borçlanmanın gerçekleştirilmesi ve sonuçlandırılması ve bu konuda bilgilendirilmesi istemlerine ilişkin olduğu ve en ufak bir aylık bağlanması sözcüğünü ve amacını taşımadığı açık-seçik görülmektedir. Böyle olunca da olayda, yaşlılık aylığı bağlanmasının koşullarından olan yazılı başvuru şartının gerçekleşmediği ve bunun sonucu olarakta, Kurumca bu konuda davacıya yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı gibi sataşmada yaratılmadığı ortadadır.
Bu durumda, mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular, ortada çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlığın bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmek gerekirken, yazılı düşüncelerle kabulü yolunda hüküm tesisi usul ve kanuna aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 3.2.1993 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.