 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/69
K: 1992/204
T: 25.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21.12.1990 gün ve 447-1071 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.4.1991 gün ve 2990-7223 sayılı ilamı:
(... Davalı davacı ile evlendiğinde bankada çalışmakta olduğunu, davacının isteği üzerine ayrılmak zorunda kaldığının, boşanma ile bu ayrılıştan kaynaklanan maddi tazminatın ödetilmesini istemiş ise de maddi olgu ispatlanamamıştır. Böyle olunca MK.nun 143/1. maddesi şartları oluşmadığı halde maddi tazminata hükmedilmesi doğru bulunmamıştır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirdiği nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 25.3.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Eşler süreklilik amacı ile kurdukları evliliğin sürdürülmesi çeşitli sebeplerle mümkün olmadığı zamanlarda boşanma kaçınılmaz olmaktadır. Bu yeni statü eşlerin ruhsal varlıklarında bir takım etkiler yaptığı gibi; maddi, mali varlıklarına da etkili olabilmektedir. (MK 143, 144 ve 146). İşte kanun koyucu boşanmada kusursuz eşin mal varlığında bu kapsamda oluşan azalmaları karşılama yükümlülüğünü kusurlu eşe yüklemiştir. Medeni Kanunun 143/1. maddesinde "mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kahatsız karı veya kocanın kabahatlı olaün taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı" olduğu hükme bağlanmıştır. Hakim zararın bu kurallar kapsamında kalıp kalmadığını takdir ve tayin ederken kuralın unsurlarını dikkate alacağı şüphesizdir. Böyle olunca Borçlar Kanununun 41 ve müteakip maddelerinde yer alan düzenleme dışında Medeni Kanunun 143. maddesindeki düzenlemeyi mevsuf bir düzenleme olarak kabul etmek Medeni Kanunun 143. maddesi hükümlerinin kifayet etmediği hallerde Medeni Kanunun 5. maddesi göndermesinden yararlanarak Borçlar Kanunun hükümlearinden yararlanmak gerekmektedir.
Kanun koyucu hangi hallerin mevcut ve hatta muntazar menfaatler olduğunu sıralamamıştır. Tarafların evlilik birliği içinde devam eden vaziyetlerinin belirlenmesiyle mevcut menfaatler ortaya çıkar.
Eşlerin birbirine karşı kanunla gösterilen görevleri yerine getiriş biçimi olayın çözümüne etkilidir. Birliğin devamı süresince kocaının seçtiği evin niteliği, karı ve çocukların infak ve iaşesi (MK 152) eve kadının bakımı (MK 153). Kadının bir meslek veya sanat icrasına müsaade edilip edilmediği (MK 159). Karı koca mallarının idare biçimi (MK 170-240) ve özellikle kadının ailesi masraflarına katkısı (MK 151-190), ortaya konmalıdır. Bütün bu ilişkiler ve benzerlerinde süre gelen (cari) uygulamadan vazgeçilmesi ile kabahatsız eşin mal varlığında meydana gelen veya gelecek zararın giderilmesi zorunludur.
Bütün bunların yanı sıra kabahatsız eşin, muntazar menfaatleri (bir yırdım sandığı yararlarından yoksun kalma, karı koca mal rejimlerinin erken tasfiyesi sebebiyle oradan beklenen ve mahrum kalınan yararlar gibi) sebebiyle de maddi zararın doğduğu iddia ve ispat edilebilir: Taraflar fiilen 1983'ten beri süren ayrılıktan sonra MK'nun da 3444 sayılı kanunla yapılan değişiklikten yararlanarak boşanmışlardır. Olayda davalının hiç bir kusurunun bulunmadığı bir bankada çalışmakta iken evlendiği ve bir süre sonra ayrıldığı anlaşılmaktadır. Doğaldır ki kadın kocanın kendisine sağladığı sosyal güvenceye ve imkanlara güvenerek işinden yarılmıştır. İşte evlilik süresine mevcut bu menfaatler MK 143. maddesi uyarınca istenebilir.
Kanunda tazminatın miktarı hakkında kesin bir açıklama yoktur. "Münasip bir tazminatın" istenebileceği açıklanmıştır. Münasip tazminata tayin için tarafların sosyal ve ekonomik durumunun belirlenmesi yanında kadının yararlandığı ve davacı kocanın sağladığı imkanların ne olduğu ortaya konmalıdır. Mahkemenin araştırması bu yönden eksiktir. Hüküm bu eksikliğin tamamlanması maksadı ile bozulmalıdır.