 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/626
K: 1992/648
T: 11.11.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bucak Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.12.1990 gün ve 407-592 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.5.1991 gün ve 5306-8035 sayılı ilamı:
(... Kadının doğurgan olmaması tek başına boşanma sebebi oluşturmaz. Vajinadaki cinsel ilişkiyi engelleyen olgunun tıbbi müdahale ve tedavisinin mümkün olduğu Tıp Fakültesi Hastahanesi raporunda belirlenmiştir. Davalının tedaviyi kabul etmediği yönünde bir delil yoktur. Aksine davacının davalıyı tedavi ettirmediği ifade edilmiştir. M.K. 134/1-2 maddesi şartları oluştuğunu gösteren başka bir delil yoktur. Davanın reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasına dayalı 3444 sayılı Kanunla değişik M.K.nun 134. maddesinden kaynaklanan boşanma istemine ilişkindir.
Bu sebebe dayalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için eşler arasındaki evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının kanıtlanması gerekir. Oysa, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı kadının cinsel organının, cinsel birleşmeyi engelleyici bir yapıya sahip bulunmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyelerince verilen 25.5.1990 gün ve 64 sayılı raporda, davalıda vaginal agenezi saptandığı vurgulanmış ve vaginoplasti operasyonu sonucu seksüel fonksiyonunu kazanabileceği belirtilmiştir. Davalının tedaviyi kabul ettiği, ancak davacı kocanın kendisini tedavi ettirmediği yolundaki ileri sürüşüne davacı tarafından karşı çıkılmamıştır. Yine özellikle belirtmek gerekir ki, Özel Daire bozma kararında da açıklandığı üzere, kadının doğurgan olmaması başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilemez.
Bu itibarla, olayda M.K.nun 134/1-2 maddelerinde öngörülen koşulların oluşmadığına işaretle davanın reddedilmesi gereğine değinen ve Hukuk Genel Kuruluncada benimsenen bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 11.11.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.