 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1992/5-423
K. 1992/705
T. 25.11.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR DÜZELTME
KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI DAVASI
HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
ÖZET 2942 sayılı Yasada, 30 günlük hak düşürücü sürenin ancak 13. madde gereğince yapılan tebligatla işlemeye bağlıyacağı açıkça belirtilmiş olup, bu hükmün yorum yolu ile genişletilmesi ve tebliğ dışında başka yollarla 13. maddede eki bilgi ve belgelerin öğrenildiğini ileri sürmek, yasanın açık hükmüne ve yasa koyucunun amacına aykırı düşer.
(2942 s. Kamulaştırma K. m. 13, 14, 25)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla (İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)nden verilen 2.10.1991 gün ve 658-704 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 22.4.1992 gün, 1992/5-169 esas, 1992/270 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı ile diğer mirasçılara miras bırakanlarından kalan İzmir-Konak, 2. Karantina Mahallesi'nde bulunan ve tapunun 6778 ada ve 31, 32, 33, 34, 35 parsel numaralarında kayıtlı taşınmazların, imar planında açık pazar yeri olarak ayrıldığından, davalı Konak Belediye Encümeni'nin 4.3.1986 günlü ve 1245 sayılı kararı ile kamulaştırılmalarına karar verilmiş ve Belediyece, kamulaştırma bedellerinin bankaya yatırıldığı ve mali klerine noter kanalı ile tebligat yapıldığı halde tapuda ferağ verilmediği ileri sürülerek, Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesine göre taşınmazların Belediye adına tescili için 19.9.1986 tarihinde mahkemeye başvurulmuştur. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahk emesi'nin 4.12.1986 tarih ve 1986/685-927 sayılı kararı ile; Kamulaştırma Kanununun 13. maddesine uygun tebligat yapılmadığı ve aynı Kanunun 17. maddesindeki şekil şartının tamamlanmadığı anlaşıldığından, Belediyenin tescil isteminin reddine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 10.9.1987 günlü ve 8493-14052 sayılı kararı ile onanmak ve karar düzeltme istemi reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
Bundan sonra davacı vekili, İzmir-Konak Belediye Başkanlığına verdiği 24.4.1989 tarihli dilekçe ile, kamulaştırma evrakının kendilerine tebliğini istemiş ve 30.5.1989 tarihli dilekçe ile de, kamulaştırma evrakının tebliğinden sonra tezyidi bedel davası açmak ve faiz talep etmek hakları saklı kalmak üzere, kamulaştırma bedelinin kendil erine Ödenmesini istemiştir. 24.4.1989 tarihli dilekçenin altına Belediyece, 25.4.1989 tarihli yazı ile (acele tebliğe çıkartılması) kaydı düşülmüştür. Kamulaştırılan taşınmazların tamamı, Belediyenin muvafakatı ile 4.5.1989 tarihinde, mirasçılar arasında yapılan taksim nedeniyle davacı adına tapuya tescil edilmiştir. İzmir Merkez ilçe Belediye Başkanlığı'nın, 5.6.1989 tarihli cevabi yazısı ile söz konusu taşınmazların kamulaştırma bedellerinin Ödenebilmesi için, tapuda Belediye adına ferağ verilmesi gerekt iği bildirildiğinden, davacı tarafından 12.7.1989 tarihinde tapuda ferağ verilmiştir.
Daha sonra Belediye tarafından, İzmir 2. Noterliği aracılığıyla kamulaştırma evrakı, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde takdir edilen bedele karşı dava açma hakkı bulunduğu belirtilerek, 10.8.1989 tarihinde davacıya tebliğ edilmiştir. Davacı, 18.8.1989 tarihinde kamulaştırma bedelinin artırılması için bu davayı açmıştır.
Mahkemece; kamulaştırma bedelinin artırılmasına karar verilmiş, davalı Belediyenin temyizi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin, 29.4.1991 günlü ve 9434-13998 sayılı kararı ile; kamulaştırılan taşınmazların ferağının verilmiş olmasının tebliğ işlemi yerine geçeceği ve ferağ günü ile davanın açıldığı gün arasında 30 günlük hak düşürücü süre geçirilmiş olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, sonradan yapılan tebliğ günü esas alınarak davanın süresinde açıldığı kabul edilerek kamulaştırma bedelinin artırılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekç esiyle mahkemenin kararı bozulmuştur.
Yerel mahkemenin Önceki kararında direnmesi ve direnme kararının davalı Belediye vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.4.1992 günlü ve esas 1992/5-169, karar 1992/270 sayılı ilamı ile direnme kararı aynı gerekçe ile bozulmuş ve bu defa davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yukarıda ayrıntıları ile açıklanan dava konusu olayda, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu ile yerel mahkeme arasındaki görüş ayrılığı; kamulaştırılan taşınmazın maliki tarafından kamulaştırma bedelini alabilmek için, tapuda ferağ verilmesi halinde, bedel artırma davası açılması için 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde Öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin, ferağ tarihinden mi, yoksa aynı Kanunun 13. maddesi gereğince yapılan, tebliğ tarihinden itibaren mi, işlemeye başlayacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerek 5. Hukuk Dairesi'nin, gerekse Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararlarında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde bedel artırma davası için Öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin, aynı Kanunun 13. maddesi gereğince yapılacak tebligatla işlemeye başlayacağı ilke olarak kabul edilmekle birlikte; henüz tebligat yapılmadan tapuda ferağ ver ilmesi halinde, (ferağın tebliğ işlemi yerine geçtiği) ve (ferağ ile, tebliğde bildirilmesi gerekli hususların Öğrenilmiş olduğu, bu nedenle 13. maddedeki tebligatla eş anlamda değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca 13. maddeye göre tebligat yapılmasına gerek bulunmadığı) görüşü benimsenmiştir.
Bu hukuksal sorunun çözümünde doğru bir sonuca ulaşabilmek için öncelikle, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun böyle bir yoruma elverişli olup olmadığının incelenmesi gerekir. Çünkü, herhangi bir konuda kanunda açık bir hüküm bulunması halinde yorum yoluna başvurulamaz. Yasada yer alan bir hükmün ilk bakışta anlamı saptanamıyorsa veya birden çok anlama geliyorsa, ancak O takdirde yorum yolu ile O hükmün anlamı saptanmaya çalışılır.
2942 sayılı Yasanın konu ile ilgili 13, 14 ve 25. maddeleri incelendiğinde ise, Kanunda bu konuda herhangi bir boşluk bulunmadığı ve yoruma yer olmadığı görülmektedir. Yasanın 13. maddesinde; kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz malın, 7. maddedeki usule göre tesbit edilen sa hibi, zilyed ve diğer ilgililerden adresi tesbit olunanlara tebliğ edilmek üzere; kamulaştırılacak taşınmaz malın kamulaştırılmasına uygun Ölçekli bir plan veya ölçekli krokisi, kamulaştırma kararı, takdir olunan kıymeti, kamulaştırma karşılığının veya ilk taksidinin Milli Bankalardan birine hak sahibi adına yatırıldığına dair belge, kamulaştırmanın hangi idare yararına yapıldığı ve açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği, bedelin bankaya yatırıldığı tarihden başlayarak, otuz gün içinde notere veril eceği ve noterin on beş gün içinde belgeleri tebliğe çıkaracağı; köy yararına kamulaştırmalarda tebligatın ihtiyar kurulundan en az üç üyenin Önünde yapılacağı ve düzenlenen tutanağın birlikte imzalanacağı, ancak bu şekilde belgelenen tebliğin geçerli oldu ğu; doğrudan tebligat ile birlikte, yukarıda yazılı kararların ayrıca ilan olunacağı; yapılan araştırmalar sonucunda adreslen bulunamayan veya adreslerinde noter aracılığıyla tebligat yapılamayanlara, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28. maddesi gereğince, ilan yoluyla tebligat yapılacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Yasa'nın 14. maddesinde de, kamulaştırılacak taşınmaz malın sahibi, zilyedi ve diğer ilgililerin, noter veya köy ihtiyar kurulu aracılığıyla yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamay anlara tebligat yerine geçmek üzere gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda ve takdir olunan bedel ile maddi hatalara karşı da adli yargıda dava açabilecekleri hükmü yer almıştır.
Gö rülüyor ki, Yasa koyucu, kamulaştırma konusunda tebligata özel bir önem vermiş; 13. maddede yazılı kamulaştırma ile ilgili bilgi ve belgelerin noter aracılığıyla eksiksiz olarak ilgilisinin eline geçmesini sağlamak istemiş ve 30 günlük hak düşürücü sürenin , adresi bilinenlere, ancak bu şekilde yapılacak tebligat ile işlemeye başlayacağını, hiç bir yoruma yer bırakmayacak bir açıklıkla bildirmiştir. Yasanın bu açık hükümleri karşısında, tapuda yapılan ferağ işlemini, 13. madde gereğince yapılmış geçerli bir tebligat olarak kabul etmeye ve 30 günlük hak düşürücü süreyi bu tarihten itibaren başlatmaya olanak yoktur.
Kanunlarda, kısa tutulan hak düşürücü sürelerin hangi andan itibaren işlemeye başlayacağı, yoruma yer bırakmayacak bir açıklıkla gösterilmiştir. Bu hallerin, yorum yoluyla genişletilerek, hakların kullanılması konusunda kararsızlık ve belirsizlik yaratılması, hukukça savunulamaz. 2942 sayılı Yasada da, kamulaştırma gibi Önemli bir konuda, 30 günlük hak düşürücü sürenin ancak 13. madde ger eğince yapılan tebligatla işlemeye başlayacağı açıkça belirtilmiş olup, bu hükmün yorum yolu ile genişletilmesi ve tebliğ dışında başka yollarla 13. maddedeki bilgi ve belgelilerin öğrenildiğini ileri sürmek, Yasanın açık hükmüne ve Yasa koyucunun amacına aykırı düşer. Kaldı ki, tapuda yapılan ferağ işlemi sırasında, 13. maddede sayılan bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edildiğine dair herhangi bir delil ibraz edilmediği gibi, sadece ferağ işlemi, bu maddede sayılan bilgi ve belgelerin öğrenildiğini de göstermez.
Öte yandan, Yasa koyucu bu konuda sadece 13. ve 14. maddeleri koymakla yetinmemiş, aynı Kanunun 25. maddesinde, bu Kanunda yazılı hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işleminin mal sahibi için 13. madde uyarınca yapılan tebligatla, idare için tebligata çıkarmakla başlayacağını, ayrıca vurgulamıştır.
Tapuda ferağ verilmiş olsa bile, bu hüküm gereğince, dava açma süresi gene 13. madde gereğince yapılacak tebligat ile ve idare için de tebliğe çıkarmakla başlıyacaktır.
Diğer taraftan, davacı vekili 24.4.1989 ve 30.5.1989 tarihli dilekçeleri ile kamulaştırma evrakının tebliğinden sonra tezyidi bedel davası açmak hakları saklı kalmak üzere, bankadaki kamulaştırma bedelinin kendilerine Ödenmesini istemiş ve davalı Belediye de 25.4.1989 tarihli yazı ile tebligat yapılmasını kabul etmiştir. Davacı, bu koşullar altında 12.7.1989 tarihinde tapuda ferağ vermiştir. Bundan sonra noterlik aracılığıyla 10.8.1989 tarihinde davacıya kamulaştırma evrakı te bliğ edilmiştir. Tebliğ belgesinde, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde takdir edilen bedele karşı dava açma hakkı bulunduğu da belirtilmiştir. Yapılan bu Tebligat ve Kamulaştırma Yasasının yukarıda açıklanan hükümleri karşısında, davacının, tebliğ ta rihinden itibaren 30 gün içinde dava açmış olması, kanuna ve idareye duyulması gereken güvenin bir gereğidir. Davacıdan başka türlü hareket etmesini, yani ferağ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açmasını istemek, bu koşullar altında mümkün değildir. O layda, dava açma hakkının kötüye kullanıldığından sözetmeye de olanak yoktur. Tapuda ferağ verilmiş olması, idareyi 13. madde gereğince tebligat yapma yükümlülüğünden kurtarmaz. Kanunun açık hükmüne rağmen, bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen idare, davacın ın kötü niyetle dava açtığını ileri süremez.
2942 sayılı Yasanın 15. maddesinde, tebligat yapılmadan dava açılması halinde, bilirkişilerce kamulaştırma bedelinin tayininde, davanın açıldığı günün esas tutulacağı hükmü yer almış ise de; bu hüküm, idare tarafından kamulaştırma işlemleri tamamlandıktan ve tebliğe çıkarıldıktan sonra, herhangi bir nedenle henüz tebligat yapılmadan dava açıldığı takdirde, bu dava reddedilmeyip, ancak kamulaştırma bedelinin, davanın açıldığı güne göre belirlenmesini sağlam ak için sevk edilmiştir. Bu hükümden, 13. madde gereğince tebligat yapılmadan dava açılmasının zorunlu olduğu anlamı çıkarılamaz. Çünkü bu hüküm bilirkişilerce kıymet takdiri ile ilgilidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın 30 günlük hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararının kaldırılmasına ve mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı yerinde görüldüğünden, işin esasına ilişkin temyiz itirazla rının incelenmesi için dosyanın 5. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK.nun 440/4. maddesi gereğince kabulü ile Hukuk Genel Kurulu'nun 22.4.1992 günlü ve esas 1992/5-169, karar 1992/270 sayılı bozma kararının kaldırılmasına, mahkemenin, davanın süresinde açıldığına ilişkin direnme kararı yerinde görüldüğünden, işin esası ile ilgili temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 2 5.11.1992 gününde yapılan ikinci görüşmede üçte iki çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, tapuda ferağ vermek suretiyle 2942 sayılı Kanunun 19. maddesinde tebliğ için öngörülen hususları öğrenmiştir. bu tarihten itibaren 30 gün içinde davasını açmamış, adı geçen Yasanın 14. maddesinde belirtilen hak düşürücü süreyi geçirmiştir. Yasa da tebligatın noter kanalıyla yapılmasının nedeni mal sahibinin kamulaştırmayı ve gerekli unsurlarını öğrenmesidir. Davacı tapu memuru huzurunda kamulaştırmaya takdir edilen bedeli, ne kadar yerini kamulaştırdığını açıkça öğrenmiştir. idarenin sonradan tebligat yapması düşen hakkı geri getirmez. Noter tebligatı PTT. aracılığı ile yapıldığı halde, tapu sicilinde ferağ resmi dairede memur huzurunda yapıl maktadır. Haklar şekle feda edilemez. Yasaları yorumlama Yargıtay'a bırakılmıştır. Yasanın boşluklarını doldurmak için Yargıtay içtihatları çıkarılmaktadır. Kamulaştırma davalarına bakan 18 ve 5. Hukuk Daireleri 2942 sayılı Yasanın yayınlanması tarihinden beri ferağ ile dava hakkının başlayacağını kabul etmiş, Genel Kurul da bunu benimsemiştir. Yargıtay kararlarında zaruret olmadıkça her olayda değişiklik yapılması uygulamacıları tereddüde düşürür.
Yüce Genel Kurulu'nun verdiği kararlara ters karar vermesi için Ülke genelinde içtihadı değiştirecek ekonomik, sosyal, kültürel, hukuksal değişikliklerin olması gerekir. Böyle bir değişiklik olmadığı gibi beş ay önce gerekçeli olarak verdiği kararı değiştirecek hukuksal nedende yoktur.
Çoğunluğun dayandığı Yasanın 25. maddesi her ne kadar hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işleminin mal sahibi tarafından 13. madde uyarınca tebligattan, idare için tebligat çıkarılmakla başlar hükmünün istisnaları gerek daireler gerek Genel Kurul Kararı ile gösterilmiştir. Bunlar paydaşlardan birine tebligat yapılması tapuda ferağ, taşınmaz mala el koyma, sonradan yapılan tebligat gibi hususlardır. Tebligat yapılnıadan da dava açmak mümkündür. Davacı ferağ vermekle dava açmak hakkını da kaz anmıştır. Bu tarihten itibaren hak düşürücü süre başlar. Şayet aksi düşünülür ve tebligat yapılmadan kamulaştırma olmadığı kabul edilirse ortada rıza ile alım satım vardır. Davacının rızası ile sattığı mal için artırma davası açma olanağı da yoktur. Ferağ veren mal sahibinin yerine el konulup yapı yapılmışsa 15 yıl sonra kendisine dava hakkını tanımak hukuk mantığıyla bağdaşmaz.
Yasanın şekil şartına bağladığı hususlarda yorum yapılmayacağı Genel Kurul görüşmeleri sırasında ileri sürülmüştür. Bunun da dayanağı yoktur. Zira, yüce Kurul tapuda taşınmazın bağımsız bölümünün tapu dışı satışının geçerli olduğuna dair tevhidi içtihat kararı vermiş, bazı hallerde yorum yapılabileceğini de teyit etmiştir.
Bu nedenlerle çoğunluk kararına karşıyız. Hüküm bu nedenlerle b o z u 1 m a s ı gerekir.
Ali Haydar KARAHACIOĞU Orhan ÖZGÜREL
Başkan Üye
|