 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/595
K: 1992/694
T: 18.11.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : 1- Taraflar arasındaki "kıdem tazminatı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (...) Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 10.4.1992 gün ve 1991/375 1992/125 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 26.5.1992 gün ve 5872-5675 sayılı ilamiyle (.. 1- Borçlar Kanunu'nun 113. maddesine göre asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair feri haklar da sakıt olur. Evvelce işleyen faizlerin talep hakkının mahfuz bulunduğu beyan edilmiş veya hal icabından neşet eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz. Buna göre şayet kıdem tazminatı taksitler halinde ödenirken davacı işleyen faizler için talep hakkının mahfuz bulunduğunu beyan etmemiş ise geçmiş günlere ait faiz talep edilemez. Bu husus üzerinde durulmadan işlemiş faizlere karar verilmiş olması doğru değildir. Bunun re'sen nazara alınması icap eder.
2- Kıdem tazminatının geç ödenmesinden dolayı geçmiş günler faizinin hesabında hizmet aktinin feshi tarihindeki mevduata uygulanan en yüksek 1 yıllık faizin uygulanması gerekir. 1 yıl içinde faiz oranlarında değişiklik olsa bile değişik faiz oranlarına göre hesap yapılmaz. Bu cihet gözetilmeksizin 1 yıl içinde değişen ve davalı aleyhine olan faiz oranlarına göre hesap yapılması doğru değildir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Direnme kararı yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yaşlılık aylığına hak kazanması üzerine iş akti feshedilerek kıdem tazminatı belirlenen ve elinden ibraname alınan işçinin, hak ettiği kıdem tazminatının taksitle ödenmesi halinde işverenden faiz isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı işçiye, işverene ait işyerinde hizmet verdiği yılları itibari ile ödenmesi gereken kıdem tazminatının hesabı doğru olduğu gibi, bu tazminatın davacıya taksitler halinde ödendiği hususu da tartışmasızdır. Yine tartışma konusu olmayan bir yön de kıdem tazminatının akdin feshedildiği tarihte davacıya peşinen ödenmediği gibi, hesaplanan kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesine devam edilirken de davacı işçiden ibraname başlığı altında düzenlenen ve (.. toplu iş sözleşmesinin 22. maddesi gereğince kıdem tazminatı tutarı olan ... TL. aldım, işletmenizde hiçbir alacağım ve de dava hakkım kalmadığını işbu ibranameyi mahiyetini bilerek kendi rızamla imza ettiğimi beyan ve tastik ederim..) metnindeki imzalı belge alınmış olduğudur. Hemen belirtmek gerekir ki asıl borcun ödenmediği ihtilafsız bulunduğuna göre bu belgenin gerçeği yansıtmadığı açık bir olgudur. Gerçekten asıl olan işçinin işyerinde çalışarak hizmet etmesi nedeniyle yıpranması karşılığı geleceğini güvence altına alma amacına yönelik olan kıdem tazminatının yaşlılık aylığını hak kazanması üzerine iş akdi feshedildiğinde kendisine tamamının peşinen ödenmesidir.
Borçlar Kanununun, borçların sukutu başlığını taşıyan 113. maddesinin 1. fıkrasında da asıl borcun, tediye ile veya sair bir suretle sakıt olması halinde feri hakların da sakıt olacağı ilke olarak vurgulandıktan sonra 2. fıkrada evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulduğu beyan edilmiş veya hal icabından anlaşılmış olması durumu feri hakkın isteminde ayrık bırakılmıştır.
Somut olayda faiz alacağına esas teşkil eden kıdem tazminatı davacıya ödenmiş değildir. Ana alacak ödenmediğine göre fer'i hakkın sakıt olması düşünülemez. Ana alacağın taksitler halinde bölüm bölüm ödenmesi durumunda da her bir ödeme sonunda faiz talep etme ile ilgili fer'i hakkın saklı tutulduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur. Bu durumda yerel mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davacının faiz talep etme hakkının bulunduğu kabul edilerek karar verilmesi doğrudur. O halde usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, (...) 18.11.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.