 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/58
K: 1992/175
T: 18.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edremit Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.12.1990 gün ve 285-746 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 25.4.1991 gün ve 4289-3711 sayılı ilamı:
(.. Dava, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda yapılan ihalenin bozulmasına ilişkindir. Davacı, (mahkemenin de kabul ettiği üzere) ehliyetsizliği belgelerle sabit olan eşi Saadettin Üstünkaya'ya vekaletname vererek onun ihaleye katılmasını sağlamıştır. Mahkemece, bu durumun iyiniyetle bağdaşmayacağı belirlenerek dava reddedilmiştir.
Oysa, davacının eylemi, resmi görevlileri boş yere işgal nedeni ile kamu, bu yüzden zarara uğrayan kişiler varsa tazminat nedeni ile özel hukuk alanında sonuçlar doğurur. Onunla vekili arasındaki ilişkiye gelince; ehliyetsizle yaptığı vekalet sözleşmesi ve ihalede ehliyetsiz kişi bulunduğu için ihaleyle oluşan bağlantılar hükümsüz sayılır. Hükümsüz olan ihaleye ise davacının kötüniyetli olması bakımından geçerlilik tanınamaz. Öyleyse dava kabul edilmek üzere mahkeme kararı bozulmalıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, paydaşı bulunduğu taşınmazda ortaklığın satış suretiyle giderilmesine ilişkin olarak verilen mahkeme kararı nedeniyle, satış memuru aracılığı ile yapılan ihaleye, vekil olarak katılan eşinin, temyiz kudretine haiz olmadığını ileri sürerek ihalenin feshini istemiştir.
Gerçekten M.K.nun 15. maddesine göre, kanunda gösterilen ayrık haller saklı kalmak üzere, mümeyyiz olmayan şahsın tasarrufu hukuki bir hüküm ifade etmez. Bir tasarruf zamanında temyiz gücünden yoksun bulunduğu anlaşılan kişinin, o tasarrufunun hüküm taşımayacağı iddiasının kabulü için, bunu dava eden vasiye, bundan başka karşı tarafın kötü niyetini dahi kanıtlamak yükü yükletilemiyeceği de 11.6.1941 gün ve 1941/4-21 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Yine anılan İnançları Birleştirme Kararında, mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan akidin bunu bilmeyerek iyi niyetle hareket etmiş olmasının M.K?nun 15. maddesinin mutlak ve kat'i sarahati karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufuna hukuki geçerlik sağlayamayacağı da açıkça vurgulanmıştır. Ancak, somut olayda Edremit Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunca davacının eşi vekili'nin normal biri olduğunun belirtilmesi bir yana, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalının 3 öğretim üyesi tarafından düzenlenen rapor da içeriği itibariyle, vekilin ihale tarihinde tam ehliyetsiz olarak kabulüne elverişli nitelikte değildir. Davacının 28.3.1990 günü düzenlenen vekaletname ile kendisini vekil tayin edip, adına ortaklığın giderilmesi ihalesine iştirake yetkili kıldığı kocasının, 15 gün sonra katıldığı ihaleyi takiben onun ehliyetsizliğini ileriye sürmesinin düşündürücülüğü ortadadır. Kaldı ki ihale konusu taşınmazı davacı kullanmakta, diğer paydaşı buradan yararlandırmamaktadır. Bütün bu hususlar gözetildiğinde, olayda davacının vekil tayin edip yetkili kıldığı eşinin, temyiz kudretinden yoksun olduğunu ileriye sürmesini diğer olgularla birlikte nazara alındığında MK.nun 2. maddesinde ifadesini bulan iyiniyet kuralı ile de bağdaştırmanın mümkün olamıyacağı kuşkusuzdur.
Bu itibarla, yerel mahkemece de mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmesi doğrudur. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onammalıdır.
SONUÇ : Davacı vekili temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, yapılan ikinci görüşmede 18.3.1992 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.