 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/49
K: 1992/171
T: 11.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 6.3.1991 gün ve 86-59 sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.7.1991 gün ve 7410-1024 sayılı ilamı:
(.. Dava, saklı payı zedelemek kastıyla yapılan temliklerin tenkisine ilişkindir. Dava konusu 703 ve 1425 parsel nolu taşınmazların temlikine ilişkin senedin geçerli olduğunun mahkeme kararı ile saptanmış olması saklı payı zedeleme kastının bulunmadığını ortaya çıkaramaz. Kaçırma kastının ortaya çıkarılabilmesi için subjektif ve objektif delillerden yararlanılabilir. Subjektif deliller Kastın ortaya çıkmasına yeterli olmadığı takdirde objektif deliller üzerinde durulması gereklidir. O halde tarafların bu yöne ilişkin delillerinin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; miras bırakanın, davalıya yaptığı temlik sonucu saklı paya tecavüz edildiği iddiasıyla, bunun giderilmesi isteğine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, miras bırakanın çekişmeli taşınmazları davalıya satışına dair, noterden tasdikli 23.1.1963 tarihi senedin geçerli olduğunun saptanmış olması, Özel Daire bozma kararında da işaret edildiği gibi, kural olarak, başlıbaşına temlike ilişkin işlemde saklı payı zedeleme kastının bulunmadığının kabulüne yeterli değildir.
Ne var ki, getirilmiş bulunan tapulama dosyasındaki, birbirine tamamlayıp doğrulayan bilirkişi ve tanık ifadelerinden miras bırakanın, çekişmeli yerleri hacca gitmek için bedelini alarak davalıya sattığı ve satışın bu ihtiyaç nedeniyle yapılmış olup, davacıların saklı paylarını zedeleme kastının bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmesi doğrudur.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacıların temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) yapılan ikinci görüşmede, 11.3.1992 tarihinde salt çoğunlukla karar verildi.