 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/440
K: 1992/597
T: 21.10.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "men-i müdahale ve kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yozgat Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.6.1989 gün ve 1987/592-1989/380 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 27.3.1990 gün ve 13894-4466 sayılı ilamı:
(... Dava elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Kural olarak Yargıtay'daki duruşma aşamasında belge alınmaz ise de, kamu hukukuna ilişkin hususlar bunun dışındadır. İmar uygulamasına ilişkin işlemlerin kamu hukuku ile ilgili bulunduğu kuşkusuzdur. Sözü edilen duruşmada verilen belge ve kayıtlardan, imar uygulaması işleminin tamamlandığı, tapuya yansıtıldığı ve imar çapına dayalı yeni bir mülkiyet durumu oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda yeni oluşan çap ve mülkiyet durumuna göre yerinde yeniden uygulama ve değerlendirme yapılması, ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde uyuşmazlığın komşuluk hukuku ya da idari yargı alanına girip girmediğinin dahi tartışılması zorunludur.
Ayrıca, imar uygulamasına yönelik idari yargı yerinde açılmış bir dava var ise sonucunun beklenmesi gerektiği de açıktır.
Hal böyle olunca, değinilen yönde soruşturma ve inceleme yapılıp, görev yönü de gözetilmek suretiyle tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra ortaya çıkacak durum çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm kurulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar, Yozgat Belediyesi hudutları dahilinde bulunan 328 ada 40 sayılı parseldeki işhanlarının açıldığı kadastral sokağın, davalılar tarafından işgal edildiğini, yaptırmakta oldukları toplu konut inşaatı ile kendilerine ait hanın giriş ve çıkışını kapattıklarını ileri sürmüşler; kadastral yola (sokağa) müdahalenin önlenilmesi ve davalılarca yaptırılmakta olan inşaatın yıktırılmasını istemişlerdir.
Gerçekten, davalılardan Belediye Başkanlığının teşviki ve öncülüğü ile diğer davalı "Toplu İşyeri Yapı Kooperatifince" yaptırılmağa başlanan işyeri kompleksinin, aynı mahalledeki kadastronun 311, 338, 340, 339, 345, 346, 341, 343, 342, 330, 328 ve 329 nolu adalarını ve aradaki kadastral yolları kısmen de olsa içerisine aldığı bu şekliyle ve imar mevzuatına aykırı olarak sürdürülmekte bulunan yapılaşma nedeniyle çekişmeye konu kadastral yolun da işgal edildiği şehircilik uzmanı sıfatını taşıyan bilirkişilerce düzenlenmiş raporla saptanmıştır. Raporda ayrıca, (.. konuya ait yolun işgal edilmiş olmasına rağmen miyyi servetin heder olmaması açısından mevcut binaların davacılara ait varolan hakları gözeterek bir mimari değişiklikle imar planına uygun hale getirilmesi şeklindeki çözüm yollarının aranmasında yarar olabileceği..) görüşüne yer verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, hukuki değerlerini korudukları sürece kadastral paftalar ve çap kayıtları ve bunların sağladığı haklar, elbette dikkate alınacak ve uyuşmazlığın çözümü de kadastral haklara göre belli edilecektir. Ne var ki, kadastral mülkiyet durumu, idari nitelik taşıyan imar parselasyon (şuyulandırma) işlemi ile imarın belirlediği, mülkiyet ve hak durumuna dönüşmüş ise kesinleşmiş imar pafta ve çaplarına bakılarak sonuca gitme zarureti doğacaktır.
Bilindiği üzere, gerek önceden yürürlükte olan 6785 sayılı İmar Kanunun 42/c. gerekse sonradan yürürlüğe giren 3194 sayılı Kanunun 18. maddesinde (..imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri, malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatları aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya Belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmağa Belediyelerin yetkili oldukları..) ifade edilmiştir. Şehircilik açısından ve kamu yararı gözetilerek yapılan idari nitelikteki imar parselasyon işleminin, etkilediği taşınmaz mal sahipleri için subjektif ve kişisel tasarruf niteliğini taşıdığı da açıktır. Bundan ötürü, yasada anılan işlemlerin ilgili taşınmaz mal sahiplerine de duyurulması (tebliğ edilmesi) öngörülmüş ve kişilere idari yargı yerinde dava açabilme olanağı sağlanmıştır.
Somut olayda davalılardan Belediye vekili, encümen karar örnekleri ibraz etmek suretiyle, davacılara ait işhanının bulunduğu 40 sayılı parseli de tamamen kapsamına alan geniş bir sahanın 3194 sayılı Yasa hükümleri uyarınca parselasyona (şuyulandırmaya) tabi tutulduğunu, bu işlemin sonucunun beklenilmesi gerektiğini bildirmiş; temyiz aşamasında da kadastrol mülkiyet durumunun ve kadastrol yolların imar parsellerine ve imar yollarına dönüştüğünü gösteren; diğer bir deyişle yeni oluşumu belgeleyen kayıtları dosyaya getirmiştir.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 21.10.1992 tarihinde oybirliği ile karar verildi.