 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/329
K: 1992/369
T: 17.06.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "eşya alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 9.10.1991 gün ve 223-446 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.12.1991 gün ve 13084-15591 sayılı ilamı:
(.. Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür. (M.K.6). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlardan bir takım ölçülere yer verilmiştir.
a) Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulaması da kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer (Prof. Baki Kuru, Hukuk Muh. Usulü 1968 Sh.372, Prof. İlhan Postacıoğlu Medeni Yargılama Usulü 1970 Sh. 464, Prof. Necip Bilge Hukuk Yargılamaları Usulü 1967 sh.449, Prof. Sabri Sahir Ansay H.Muh.Usulü 1957 Sh. 248-249, Prof. Saim Üstündağ Hk.Muh.Usulü 1973 Sh.378, H.G.K.nun 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı kararı, H.G.K.nun 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı).
b) ileri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir (Prof. Saim Üstündağ Age. 1973 Sh.397).
c) İspat yükü daha kolay başarana düşer (Prof. Saim Üstündağ Age.Federal Mah.Kararına atfen).
Olayda davacı altın ziynet eşyalarının kocasında kaldığını ileri sürmüş, davalı taraf ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı kadın tarafından zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan altın ziynet eşyalarının rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlıyan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi tabiidir.
Kadın evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğu gerçekleşmedikçe yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında altın ziynet eşyalarının evde kaldığını isbat yükü kadına düşer.
Olayda kadın altın ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Hal böyle olunca altın ziynet eşyalarının evde kaldığını düşünmek mantık dışı olur. Davacının delilleri bu ziynet eşyalarının veya elinden zorla alındığını isbata yeterli olmadığına göre yapılacak iş; davacının kocasına ant yöneltme hakkı bulunduğu hatırlatılıp sonucu uyarınca uyuşmazlığı çözmekten ibarettir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek sorumluluk kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 17.6.1992 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.