 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1992/2-255
K. 1992/352
T. 27.5.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BOŞANMA
KABAHATSİZ EŞ
MADDİ TAZMİNAT
ÖZET Boşanma yüzünden haleldar olduğu ileri sürülen menfaatler; toplumun genel yapısı, ülke ve yaşam gerçekleri göz önüne alınmak suretiyle ve herhalde evlilik birliğinin sürdüğü dönemde normal koşullar altında, bir eşin diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde makul, ciddi ve sürekli olmalıdır. Kabahatsiz eşin eğitim düzeyi, yaşı itibariyle evlenme şansının kaybetme oranı ve ileri sürülen isteğin başka bir yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
(743 s. MK. m. 143)
Taraflar arasındaki boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Yalova Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 11.12.1989 gün ve 15-966 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 27.9.1990 gün ve 3 059-8653 sayılı ilamı ile; (..Eşlerin süreklilik amacı ile kurdukları evliliğin sürdürülmesi çeşitli nedenlerle mümkün olmadığı zamanlarda boşanma kaçınılmaz olmaktadır. Bu yeni statünün eşlerin ruhsal varlıklarında bir takım etkileri olduğu gibi maddi mal i varlıklarında da etkili olabilmektedir (MK. 143, 144, 146). İşte kanun koyucu boşanmada kusursuz eşin mal varlığında oluşan azalmaları karşılama yükümlülüğünü kusurlu eşe yüklemiştir. Bu arada Medeni Kanunun 143/1. maddesinde, "mevcut ve hatta muntazam b ir menfaati boşanma yüzünden hale Idar olan kabahat sız karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı" olduğu hükme bağlanmıştır. Hakim zararın bu kurallar kapsamı içinde kalıp kalmadığını takdir ve tayin ederken hükm ün unsurlarını dikkate alacağı şüphesizdir. Bu tazminat boşanmayı gerektiren olaylarda kabahatsiz eşin kabahatliden isteyeceği bir giderim olduğuna göre tazminatın kusura dayanan haksız fili tazminatı olduğu kabul edilebilir. Kabahatin hukuki ilişkisinin t araflarından birinin, ilişkinin kendisine yükleyeceği yükümlülüklere aykırı hareketi veya hukuka aykırı bir fili olduğu şüphesizdir.
Böyle olunca Borçlar Kanununun 41 ve müteakip maddelerinde düzenlenen tazminatın dışında 143. madde düzenlemesinin mevzuf bir düzenleme olduğu, buradaki hükümlerin kifayet etmediği halde genel hüküm niteliğinde olan Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Kanun vazıı hangi hallerin mevcut ve hatta muntazar menfaatler olduğunu sıralamıştır. Tarafların evlilik birliği içinde devam eden vaziyetlerinin belirlenmesi, mevcut menfaatlerin belirlenmesi bakımından önem taşır. Eşlerin birbirlerine karşı kanunda gösterilen görevleri yerine getiriş biçimi olayın çözümüne etk ilidir. Birliğin devamı süresince kocanın seçtiği evin niteliği, kar, ve çocukların infak ve iaşesi (MK. 152) eve kadının bakımı (MK. 153), bir meslek veya sanat icrasına müsaade edilip edilmediği (MK. 159), karı koca mallarının idare biçimi (MK. 170-240) ve özellikle kadının aile masraflarına katkısı (MK. 151 ve 190) ortaya konmalıdır. Bütün bu ilişkiler veya benzerlerinde süre gelen cari uygulamadan vazgeçilmesi ile kabahatsiz eşin mal varlığında meydana gelen zararın giderilmesi zorunludur.
Bütün bunlar ın yanı sıra kabahatsiz eşin; muntazar menfaatleri (bir yardım sandığı yararlarından yoksun kalma, karı koca arasındaki mal rejimlerinin erken sona erdirilmesi sebebiyle oradan beklenen yararlar gibi) sebebiyle de maddi zararın doğduğu iddia ve ispat edilebilir.
Davacı, davalının bütün eşyalarını davalı tarafından alınıp verilmemesi, yokluğa düşmesi ve özellikle maddi destekten yoksu kalışı sebebiyle maddi tazminat istemiştir. Yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde evlilik içinde devam eden fiili durum araştırılıp davacının maddi bir zararının olup olmadığı belirlenip, varsa miktar hakkında bilirkişi hesap ve mütalaası alınmak gerekirse, Borçlar Kanununun 42 ve müteakip maddeleri çerçevesinde zarar ve tazminat miktarı takdir olunmak gerekirken, eksik in celeme ile ve genel deyimler gerekçe yapılarak maddi tazminatın hüküm altına alınması doğru bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Dav alı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı iddiasına dayalı boşanma, maddi, manevi tazminat ve nafaka isteklerine ilişkindir. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında direnme kararı yolu ile Hukuk Genel kurulu önüne gelen uyuşmazlık yalnızca maddi tazminat istemi ile ilgilidir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, boşanma ile ilgili olmak üzere istenecek maddi tazminat boşanmanın eki niteliğindedir ve boşanmanın sonucu ile sıkı sıkıya bağlıdır. MK.nun boşanma halinde tazminat başlıklı 143. maddesinde, mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kabahatsiz karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip bir maddi tazminat talebine hakkı vardır hükmü getirilmiştir, görüleceği üzere, maddi tazminatın hüküm altına alınabilmesi i çin, önce bu konuda bir istek ve boşanma yüzünden mevcut, hatta muntazar bir menfaatin haleldar olması ve istekte bulunan tarafın boşanmada kabahatinin olmaması gerekir. Yine burada açıklıkla ifade etmek gerekir ki Bk.nun 41 ve onu takip eden maddelerinde öngörülen maddi tazminat ile boşanma yüzünden kabahatsiz eşin mevcut ve beklenen menfaatlerinin haleldar olması halinde kabahatli eş tarafından kendisine münasip bir tazminat verilmesini düzenleyen MK.nun 143. maddesi ile getirilen maddi tazminat mahiyetle ri gereği yek diğerinden farklıdır. Yasa koyucu her ne kadar belirli koşulların gerçekleşmesi halinde mevcut ve muntazar menfaati haleldar olan eşin uğradığı zarar nedeni ile kabahatli eşten maddi tazminat talep etme hakkı bulunduğunu hükme bağlamış isede, özellikle muntazar menfaatlerin neler olduğunu göstermemiştir. Maddi tazminata esas alınabilecek ve boşanma yüzünden haleldar olduğu ileri sürülen menfaatler, toplumun genel yapısı, ülke ve yaşam gerçekleri göz önüne alınmak suretiyle ve herhalde evlilik birliğinin sürdüğü dönemde normal koşullar altında bir eşin, diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde makul, ciddi ve sürekli olmalıdır. Yine maddi tazminat miktarı belirlenirken, haleldar olduğu ifade edilen menfaatlerin varlığının kanıtlanması yanınd a, kabahatsiz eşin eğitim düzeyi, yaşı itibariyle evlenme şansının kaybetme oranı ve ileri sürülen isteğin başka bir yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesinin gerekeceği de kuşkusuzdur. Bu durumda davacıdan, maddi tazminat isteğine dayanak yaptığı ve boşanma yüzünden halele uğrayacağını ileri sürdüğü mevcut ve muntazar menfaatleri nedeni ile uğrayacağı zarar ile ilgili bilgi alınması ve mevcut delillere göre somut olayın özellikleri gözetilerek yukarıda açıklanan genel çerçeve içeri sinde değerlendirme yapılarak gerektiğinde davacı yararına münasip bir maddi tazminata hükmedilmesi icap eder.
Bu itibarla, belirlenen biçimde bir incelemeye dayanmayan önceki kararda direnilmesi doğru değildir. 0 halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel Daire, bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.. maddesi gereğince ( BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.5.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
|