 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/244
K: 1992/376
T: 17.06.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "temliken tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tosya Asliye Hukuk Mahkemesine davanın kabulüne dair verilen 26.9.1990 gün ve 1987/431-1990/208 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 9.7.1991 gün ve 1991/277-6591 sayılı ilamı:
(.. Dava konusu taşınmazın davacı ile babası olan davalı tarafından müştereken satın alındığı dilekçede yazılı olduğu gibi tanıklar da aynı hususu ifade etmişlerdir. Bu durumda taşınmazın kendisine ait olduğunu davacının sanmasının bir dayanağı olamaz. Davalı adına tapu alındıktan sonra harici bir anlaşma ile taşınmazın davacıya verildiğine dair yeterli bir delil de bulunmamaktadır. Öte yandan ileride tapunun davacıya devir edileceğine ve davalının bu şekildeki temlik iradesine dair delil de olmadığından, davalı yapılan inşaata ses çıkarmasa dahi Medeni Kanunun 650. maddesindeki iyiniyet unsurunun gerçekleştiği kabul edilemez. Aksine bir görüşle davanın kabulü isabetli görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava M.K. 650. maddesinden kaynaklanan temliken tescil istemine ilişkindir.
Taraflar baba-oğuldur. Davacının, üzerine oturduğu arzdan daha değerli bina inşa ettiğini ileri sürdüğü arsanın, satış bedelinin taraflarca birlikte ödendiği hususu tartışmasızdır.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gösterdikleri ve yeminle dinlenen tanıklardan davacı tanıklarının yalnızca çekişme konusu binayı davacının inşa ettiğini gördüklerini beyan etmelerine karşı, davalı tanıkları, davalı babanın köyde oturduğunu, sürü satarak elde ettiği para ile şehirde oturan davacı oğluna binayı inşa ettirdiğini ifade etmişlerdir. Toplanan tüm delillerden olayda M.K. 650. maddesinde öngörülen koşulların davacı yararına gerçekleştiği kanıtlanabilmiş değildir.
Bu itibarla davanın reddedilmesi gereğine işaret eden, Hukuk Genel Kurulunca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 17.6.1992 tarihinde oybirliği ile karar verildi.