 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/211
K: 1992/332
T: 13.05.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "kat mülkiyeti Kanununa göre gerekli tedbirlerin alınması ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 5.6.1990 gün ve 1990/633-669 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.9.1991 gün ve 833-8879 sayılı ilamı:
(..Davacı dava dilekçesinde ayrıca şahsi menfaatlerinin de haksız olarak saldırıya uğradığını iddia ederek bu konuda delil göstermiş ve manevi tazminat isteminde bulunmuş olduğuna göre, bu iddiaya ilişkin delillerin de toplanmasından sonra karar verilmesi gerekirken noksan inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davalı yöneticinin 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa aykırı davranışlarının önlenmesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kuruluna intikal eden, taraflar arasındaki uyuşmazlık yalnızca manevi tazminat istemiyle ilgilidir.
Davacı, kat mülkiyetine tabi taşınmazda yönetimce, ortak giderden payına düşen bedeli tamamen ödediği halde davalı yöneticinin kendisini diğer apartman sakinlerine karşı borcunu ödemekten kaçındığı şeklinde tanıtıp küçük düşürdüğü, apartmanın değişen dış kapı anahtarını yalnız kendisine vermediğini, kapıcıya talimat vererek günlük gazete ve ekmek servisini dahi yaptırmadığını, bir yerde apartmandaki ortak yaşantıdan kendisini tamamen dışlamak suretiyle kişilik tecavüzde bulunduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili 13.11.1991 günlü, bozma kararından sonraki ilk oturumda, davacının iddiasında dayandığı olayların tamamen gerçekleştiğini kabul ettiklerini bildirmiştir. M.K.nun 24, B.K.nunm 49. maddelerinde şahsiyet haklarından söz edilmiş ve bunlara saldırı halinde manevi tazminat istenebileceği hükme bağlanmıştır. Ancak yasada şahsiyet hakkından söz edilmekle birlikte, bu kişisel değerlerin nelerden ibaret olduğu açıklanmamıştır. Yasa, koyucu bunların belirlenmesini yargıya bırakmıştır. Bu gün kabul gören belirlemeye göre kişisel değerler (varlıklar) üç ana grupta toplanmaktadır. Birincisi bedensel bütünlüğe ilişkin maddi varlıklar (yaşam-sağlık), ikincisi ruhsal (manevi) varlıklar (onursaygınlık-özgürlükler), üçüncüsü ise mesleki ve ekonomik değerlerdir. B.K.nun 49. maddesine göre de kişilik hakkına saldırı nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişisel hakka saldırı tek başına yeterli değildir. ayrıca olayda hukuka aykırılık, kusur, zarar ve illiyet bağı unsurlarının da gerçekleşmesi zorunludur. M.K.nun 24/2. maddesinde de (değişik) şahsiyet hakkı ihlal edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına veya Kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüzün hukuka aykırı" olacağı kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince; davalının gerçekleştiğini aynen kabul ettiği olaylar itibariyle davacının şeref ve haysiyetine (onur-saygınlık), hukuka aykırı biçimde tecavüzde bulunulduğunu kabulü gerekir. Hukuk Genel Kurulu'nun 20.3.1991 gün 617-137 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiş durumdadır. O itibarla davacı yararına M.K.nun 24 ve BK.nun 49. maddeleri uyarınca uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi icap eder.
Bu husus gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 13.5.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.