 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1992/1-98
K. 1992/195
T. 25.3.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAŞKIN İNŞAAT
- ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL'
- TAPU İPTALİ VE TESCİL
ÖZET : İyi yada kötü niyete ilişkin sav veya savunma def'i değil itiraz niteliğinde olduğu için mahkemece doğrudan araştırılması gerekir.
(743 s. MK. m. 2, 651)
Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi, kal' (tapu iptali, tescil)" davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesi)nce esas davanın kabulüne ve karşı davanın reddine dair verilen 25.4.1990 gün ve 619-249 sayılı kararın incelenmesi davalı (karşı davacı) Mehmet tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 29.1.1991 gün ve 9077-926 sayılı ilamiyIe; taşkın yapı sahibi karşı davacı Medeni Yasanın 651/2. maddes ine tutunarak temliken tescil isteğinde bulunmuş ve yapılanmada iyi niyetli olduğunu savunmuştur. Bilindiği üzere, iyi yada kötü niyete ilişkin sav veya savunma def'i değil itiraz niteliğinde olduğu için mahkemece doğrudan araştırılması gerekir. Gerçekten öngörülen yasal koşulların oluşması halinde Medeni Yasanın 651/2. maddesi uyarınca temliken tescile de karar verilebileceği kuşkusuzdur. Ancak, bunun için temliken tescil koşullarının özellikle iyi niyet koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeterince a raştırılıp açıkça ortaya konulması zorunludur. Somut olaya gelince binanın bütünü itibariyle toplam değeri ile taşkın kısmın konum alanı bedeline ilişkin bilirkişi raporları çelişkili olduğu gibi iyi yada kötü niyet sav ve savunması yönünden hiç araştırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca, öncelikle iyi niyet koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin yanların tanıklarının da dinlenmesi suretiyle araştırılıp açıkça belli edilmesi ve bundan sonra öteki yasal koşulların ele alınarak değerlendirilmesi gerekirken n oksan soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere binanın yıkımına karar verilmesi doğru değildir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı (karşı davacı) Mehmet.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taraflar, çap komşusudur. 35 parsel maliki Mehmet'in, kendi parseline yaptığı binasının, 31 parsel maliki Zühtü'nün taşınmazına tecavüzlü bulunduğu hususu, uzman bilirkişi aracılığıyla yapılan çap uygulamasıyla kesin olarak saptandığı gibi, bu husus taraflar arasında da tartışma konusu değildir.
Yine, uyuşmazlık konusu olmayan bir husus da, 31 parsel sayılı taşınmazı Zühtü'nün kayden satın aldığı tarihte parseline tecavüzlü binanın mevcut bulunduğudur.
31 parsel sayılı taşınmazı 3.8.1987 tarihinde iktisap eden Zühtü, 6.10.1988 günü çapa dayanarak, parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği ile temyize konu davayı açmıştır.
Bu dava görülmekte iken de, taşkın yapı sahibi 35 parsel maliki Mehmet, 18.9.1989 tarihinde, elatma davacısının taşınmazına tecavüzlü bulunduğu keşfen saptanan binasını, iyi niyetle inşa ettiğini ve bina değerinin oturduğu zemin değerinden fazla bulunduğunu, yıkımının aşırı zarar doğuracağını ileri sürerek muhik bedel karşılığı bu kısmın adına temliki isteğiyle dava açmış ve davalar birleştirilerek birlikte yürütülmüştür.
Yer sahibinin, kayda dayanarak taşkın yapı sahibi aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davasına karşı, taşkın yapı sahibince MK. nun 651. maddesine dayanılarak temlik isteğinde bulunulması halinde, istekler niteliği gereği yekdiğeriyle bağlı ve içiçe olmaları nedeniyle ancak bir likte değerlendirilerek çözüme ulaşılabilir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu'nun 12.1.1955 gün, 22-13 sayılı kararında da; taşkın yapı sahibinin, yer sahibince aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım davasında, karşılık dava açmasına gerek olmaksızın; savunma yo luyla MK.nun 651. maddesine dayalı temlik isteğinde bulunabileceği hükme bağlanmıştır. Kaldı ki olayda taşkın yapı sahibince temlik isteği aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım davasında savunma yoluyla ileri sürülme miş, harcı verilerek açılan ayrı davaya konu yapılmıştır.
Bu durumda, öncelikle çözüme ulaştırılması gereken sorun, MK.nun 651. maddesinden kaynaklanan ve eski malike karşı kullanılması mümkün olan hakkın, taşınmaza daha sonra malik olana karşı da ileri sürülüp sürüleme yeceğidir.
Belirtmek gerekir ki, temlik davacısı tarafından, esas elatmanın önlenmesi isteğinde bulunan davacıya ait 31 parsel içerisinde kalan taşkın yapının, iyi niyetle ve zeminden daha değerli, yıkılması aşırı zarar doğuracak nitelikte yapılmasıyla, taraflara ait 31 ve 35 sayılı parsellerin halen ve gelecekteki malikleri arasında eşyaya bağlı borç ilişkisi kurulmuş olduğundan, 31 parsel de MK.nun 651. maddesinde düzenlenen yasal kısıtlamaya tabi tutulmuş sayılır.
Borçlar Kanununun temel prensiplerinden b iri de, bir borç ilişkisinin ancak taraflarını bağlayıp yükümlülük altına sokmasıdır.
Eşyaya bağlı borç ise, bu ilkeye bir istisna teşkil etmektedir. Bir kimse borçlanma yolunda irade beyanında bulunmuş olmasa bile, sırf eşya üzerinde bi r ayni hakka ve zilyetliğe sahip olduğu için bir edimle yükümlü kılınmaktadır (Şafak N. Erel, Eşyaya Bağlı Borç, Ankara 1982, sh. 1, 5 vd.).
Yine bilindiği gibi, bir taşkın yapı zarureti içinde bulunan taşınmaz mal maliki, MK.nun 619. maddesindeki müte mmim cüz kuralının istisnasını teşkil eden MK.nun 651/2. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde üzerine inşaat taşırılan taşınmaz malikinden olumlu bir edimi yasal ola rak talep etme hakkına sahiptir. Bu talep, ya bir yasal irtifak anlamında ayni bir yapı hakkının tanınmasına, ya da üstüne taşılan toprağın mülkiyetinin devrine ilişkin olur. Yasa, bu durumlarda bir borç ilişkisi kurmaktadır. Bu borç ilişkisinin eşyaya bağlı olma niteliği itibariyle talep hakkı, taşınmazın daha sonraki bir maliki tarafından üzerine inşaat taşırılan taşınmazın yeni malikine karşı da yürürlüğe konulabilir. Yeter ki, MK.nun 651/2. Maddesinin öngördüğü koşullar, taşkın yapının meydana getirildiği anda ilk (asli) malikler arasında gerçekleşmiş bulunsun (K. Oğuzman-Ö. Seliçi, Eşya Hukuku, İstanbul 1978, SH. 483; S. Bertan, Ayni Haklar, Ankara 1976, C. 1, Sh. 645 vd.; S.S. Tekinay, Eşya Hukuku, İstanbul 1978, Sh.).
Bu itibarla, MK.nun 651/2. maddesinde belirtilen koşulların bulunması halinde meydana gelen yasal eşyaya bağlı borç karşılıklı ve iki taraflıdır. Yani, bir taşkın yapı zarureti içinde bulunan taşınmaz maliki; bir yandan taşkın yapının üzerinde bulunduğu toprağın mülkiyetinin devredilmesine ilişkin talebin alacaklısı, diğer yandan bunun için ödenmesi gereken tazminatın borçlusudur.
Bir Federal Mahkeme kararında da belirtildiği gibi, tecavüz edilen arsayı sonradan iktisap eden kişi, Medeni Kanunun 931. maddesine dayanamaz ve tapu kütüğünde yer almayan bir hususun kendisine karşı etkili olamayacağını ileri süremez. O, taşınmazı kanundan doğan kısıtlamalarla birlikte iktisap etmiştir. Böyle hallerde, tapu kütüğüne iyi inançla güvenen kişinin güvencesinin korunması söz konusu olamaz (karar için bakınız, Tekinay, age.sh. 611).
Doktrindeki baskın görüşün bu olması yanında, yargısal kararlarda da aynı ilkeler benimsenmiştir (Hukuk Genel Kurulu'nun 16.5.1984 gün, 388 522 ve 30.10.1991 gün, 485/542 sayılı kararları).
Somut olayda da, içiçe girmiş bulunan ve ancak birlikte çözüme ulaştırılabilecek olan elatmanın önlenmesi, yıkım ve temlik davalarında; elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararının Özel Dairece onanması söz konusu değildir. Nitekim, bozma kararında temlik davas ının dayanağı MK.nun 651/2. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gereği vurgulanmakla birlikte bu inceleme ya pılmadan binanın yıkımı kararının verilmesinin isabetsizliğine işaret edilmiştir.
Hal böyle olunca, açıklanan gerekçelerle Hukuk Genel Kurulu'nca da ay nen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O halde, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: : Davalı (karşı temlik davacısı) Mehmet temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan Özel Daire bozma kararındaki nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.3.1992 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davalı, inşaatı 1980 yılında yaptığını söylemektedir. Davacı, taşınmaz malı 1987'de tapu siciline dayanarak satın almıştır. Davalı, MK.nun 651. Maddesine dayanan şahsi hakkını yeni maliklere karşı dermeyan edemez. Zira, eşya ya bağlı şahsi hak yapı malikine aittir. Mahkemenin taşkın inşaat hakkındaki kararı bu sebeple ve sonucu itibariyle doğrudur.
|