 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/1-474
K: 1992/601
T: 21.10.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Mülkiyet hakkı sahibinin amacı )
- MÜLKİYET HAKKI SAHİBİNİN AMACI ( Elatmanın önlenmesi )
- İSTİHKAK DAVASI
743/m.618
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "meni müdahale" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elazığı 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.9.1991 gün ve 1990/242-199/381 sayılı kararın incelenmesi davalılar tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 14.2.1992 gün ve 13771-1562 sayılı ilamı:
( ... Mahkemece, dosyaya ibraz edilen uzman bilirkişi kurulunun raporuna değer verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, anılan raporda çekişmeli taşınmazın arazideki konumunun belirlenmiş olmasına karşın, elatmanın nasıl ve kimin tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin olarak bir açıklamaya yer verilmiş değildir. Bilindiği üzere gerek doğrudan gerekse dolaylı yoldan elatma iddiaları fiili bir duruma yöneliktir. Hal böyle olunca, bu tür iddiaların açıkça kanıtlanması gerekir. Öyle ise, yanlardan delilleri istenmek suretiyle elatmanın nasıl ve kim tarafından gerçekleştiği açıkça saptanarak, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilip, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosya daki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, M.K.'nun 618. maddesine dayanan müdahalenin önlenmesi isteğine ilişkin olup; yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki sebebe dayanmadan elinde bulundurandan istemesine imkan veren davadır. Bu tür dava, zilyetliğin kurulmasını sağlar. Buna tatbikatta, Medeni Kanun'un ( yasa maddesinin ) metninde de yazılı olduğu gibi istihkak davası ( actio reivindicatio ) adı verilir. Mülkiyet hakkının hakimiyet kurma yetkisini kullanan malike tanıdığı ikinci dava ise, zilyetliğini hukuki sebep olmadan bozan herkese karşı böyle bir hareketi durdurmak; gidermek ve önlemek için açtığı ve tatbikatta müdahalenin veya tecavüzün önlenmesi davası olarak adlandırılan öğretide de ( actio negatario ) denen davadır. Bu dava hakkı, zilyetliğini kaybetmemiş olan malike verilmiştir. Her ne suretle olursa olsun, mal kullanılırken haklı bir sebebe dayanmayan rahatsız edici hallerin giderilmesini sağlamak için müdahalenin önlenmesi ( actio negatario ) davasını açmak zarureti doğabilir. Hemen belirtmek gerekir ki, müdahale yenilendikçe veya sürüp gittikçe mal sahibi hakkın koruyabilecek ve müdahalenin önlenmesini isteyebilecektir (H.G.K. 26.6.1992 tarih 1992/1-347 Esas, 1992/394 sayılı kararındaki benzeri açıklamalar yönünden Bkz. Yargıtay Kararları Dergisi, Eylül-1992, Sayı 9 ). Esasen, davada mülkiyet hakkı sahibinin neyi amaçladığının ( davasının niteliğinin ) belirlenmesi, yapılacak soruşturmanın çerçevesini ve kurulacak hükmün biçimini de ortaya koyacak; böylece, Yerel Mahkeme kararı yerine getirilmesinde ( infazında ) kuşkuya yer bırakmayacak bir içerikte kazanacaktır.
Somut olayda, davacının verdiği dava dilekçesi müdahalenin ortaya çıkış şekli bakımından yeterli bir açıklamayı içermediği gibi; yalnızca davacıya ait kadastral çap kaydının uygulanmasını yansıtan ve kaydın zemindeki kapsamını belli eden uzman bilirkişinin raporundan da taşınmaza ya da belli bir bölününe ne zaman, kimin tarafından ve ne suretle müdahale edildiğini anlayabilmek olanağı yoktur.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi.