Hukuki.NET

T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E. 1992/1-347 K. 19921394 T. 24.6.1992
Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DERDESTLİK İTİRAZI
KESİN HÜKÜM
DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI
DAVANIN AÇILMASINDA HUKUKİ YARARIN BULUNMASI
İSTİHKAK DAVASI
MÜDAHALE VEYA T
ECAVÜZÜN ÖNLENMESİ DAVASI
 
ÖZET
Derdestlik itirazının yasaya konuluş nedeni (kesin hükümde olduğu gibi) aynı davanın yeniden açılıp görülmesinde davacıların hiçbir hukuki yararlarının bulunmamasıdır. Gerçekten HUMK.nun 187. maddesinde ifade edilen derdestlik ile kesin hüküm arasında ayniyet bulunmaktadır. Aralarındaki tek fark, derdestlikte davanın devam etmesine karşın, kesin hükümde davanın sonuçlanmış olmasıdır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda ilk itiraz niteliğiyle yer alan derdestliğin, kesin hükü
mde olduğu gibi olumsuz dava şartı olarak kabul edilmektedir.
 
MK.nun 618. maddesinde deyimini bulan mülkiyet hakkı sahibine; birisi istihkak davası, diğeri de müdahale veya tecavüzün önlenmesi davasını açabilme olanağı vermektedir.
 
Kuşkusuz; ilk davadan dolayı verilebilecek karar; çekişmeli yerin davalılara ait tapu kaydının kapsamında olduğunu belli edecektir. Oysa, ikinci davadan ötürü verilebilecek karar, mülkiyet hakkı ile zilyed üzerinde yaratılan yararlanmayı engelleyici davranışı "muarazayı" önley
ecek nitelikte (lazım-ül icra) bir hüküm sonucunu da taşıyacaktır. Var olan dava hakkı ve hukuki yarara karşın, derdestlik itirazı koşullarının gerçekleştiğini kabul etmek mümkün değildir.
(743s.MK.m.618)
(1086 s. HUMK. m. 187)
Tarafl
ar arasındaki "men'i müdahale" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Hafik Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 16.7.1991 gün ve 1990/152-1991/85 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üz
erine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 28.2.1992 gün ve 1819-2429 sayılı ilamı ile; (... Hükmüne uyulan bozma ilamında, öncelikle yetki durumunun incelenmesi, sonra da yetkili mahkemece derdestlik itirazının nazara alınması gerektiğine değinilmiştir.
 
H
afik Asliye Hukuk Mahkemesi'nin yetkili olduğu saptandıktan sonra derdestlik itirazının kabulüyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
 
HUMK.nun 187. maddesinde ifadesini bulan derdestlik ile kesin hüküm arasında ayniyet bulunmaktadır. Aralarındaki tek fark, derdestlikte davanın devam etmesine karşın kesin hükümde, davanın sonuçlanmış olmasıdır. Her ikisinde de, unsurlar, tarafların hukuki sebebin ve müddeabihin aynı olmasıdır. Ancak, Koyulhisar Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dava ile temyize konu
davanın tarafları da aynı olmadığı gibi, hukuki sebebi de değişiktir. Bu durumda, derdestlik itirazının reddiyle işin esasına bakılması gerekirken, mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
Temyiz eden: Davacılar vekili.
 
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlığın, tarafların karşılıklı olarak açtıkları davalardan ötürü derdestlik itirazı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği; diğer bir deyişle derdestlik yönünden süresinde yapılan itirazın, eldeki davalar için hukuki sonuç doğurup doğuramayacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
 
Bilindiği üzere, davacı yada davacıların dava haklarına sahip olmaları yeterli değildir. Bundan başka,
davanın açılmasında hukuki bir yararın bulunması da gerektir. Buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechtsschutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır. Derdestlik itirazının yasaya konuluş nedeni (kesin hükümde
olduğu gibi) aynı davanın yeniden açılıp görülmesinde davacı veya davacıların hiçbir hukuki yararlarının bulunmamasıdır (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: 1, Sh. 885). Gerçekten HUMK. nun 187. maddesinde ifade edilen derdestlik ile kesi
n hüküm arasında ayniyet bulunmaktadır. Aralarındaki tek fark, derdestlikte davanın devam etmesine karşın, kesin hükümde davanın sonuçlanmış olmasıdır. Öğretide bazı yazarlar, yabancı hukuk sistemlerinin (İsviçre, Almanya ve Avusturya'nın) Yasal düzenlemel
erine değinerek,. HUMK. muzda ilk itiraz niteliğiyle yer alan derdestliğin, kesin hükümde olduğu gibi olumsuz dava şartı olarak kabul edilmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk bulunduğunu bildirmektedirler (B. Kuru, age., Cilt: 1, Sh. 886).
 
Öte yandan; MK.nun
618. maddesinde deyimini bulan mülkiyet hakkı, sahibine iki türlü dava açabilme olanağını vermektedir. Bunlardan biri, mülkiyet hakkı sahibinin, malını hukuki bir sebebe dayanmadan elinde bulundurandan istemesine imkan veren davadır. Bu dava, zilyedliğin
kurulmasını sağlar. Mülkiyet hakkı son bulmadıkça malikin malının kendisine verilmesine dair dava hakkı sürüp gider. Buna tatbikatta, Medeni Kanunun metninde de yazılı olduğu gibi, istihkak davası (actio rei vindicatio) adı verilir. Mülkiyet hakkının hakim
iyet kurma yetkisini kullanan malike tanıdığı ikinci dava ise, zilyedliğini hukuki sebep olmadan bozan herkese karşı böyle bir hareketi durdurmak; gidermek ve önlemek için açtığı ve tatbikatta müdahale veya tecavüzün önlenmesi davası olarak adlandırılan ve
öğretide (actio negatoria) denen davadır. Bu dava hakkı, zilyedliğini kaybetmemiş olan malike verilmiştir. Davacı mala zilyed değilse, anılan davanın konusu olamaz ve bunun yerine istihkak davasının açılması gerekir. Her ne suretle olursa olsun, mal kulla
nılırken haklı bir sebebe dayanmayan rahatsız edici hallerin giderilmesini sağlamak için müdahalenin önlenmesi (actio negatoria) davasını açmak zarureti doğabilir. Müdahalenin mutlaka yararlanmaya (intifaa) mani olma şeklinde ortaya çıkması da gerekmez. Ta
sarruf hakkının derecesine itiraz dahi müdahalenin önlenmesi davasını haklı kılabilir (Bkz., Dr. Suad Bertan, AynT Haklar, Cilt: 1, Sh. 279 vd.).
 
Somut olayda davalardan ilki Gökdere Köyü Tüzel Kişiliğince davalı gerçek kişilerin yaylanın bir kısmına sürüp ekerek tecavüzde bulundukları iddiası ile açılmıştır. İlk davaya tapu kaydı ile karşı koyan ve davanın reddini savunan davalı kişiler sonradan açtıkları ikinci davada, tapulu taşınmazlarına önceki davayı açan köyün müdahalesinin önlenmesini istemişlerdir.
 
He rne kadar, Özel Daire bozma kararında taraflar yönünden de ayniyet bulunmadığı şeklindeki bir ibareye yer verilmiş ise de, her iki davanın taraflarının aynı olduğu sonucuna varılmaktadır. Esasen, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bu konu (taraflarda ayniyet) bakımından farklı bir görüş ifade edilmiş de değildir.
 
Ancak, yukarıda yapılan açıklamalar karşısında görülmekte olan davalardan ilkinde verilebilecek kararın, ikinci davada verilebilecek kararı gereksiz hale getireceği yada ikinci davada verilebilecek kararla aynı sonuçları sağlayabileceği söylenemez. Kuşkusuz ilk davadan dolayı verilebilecek karar, çekişmeli yerin davalılara ait tapu kaydının kapsamında olduğunu belli edebilecektir. Ne var ki, sonuç olarak davanın reddi ile yeti
nilecektir. Oysa ikinci davadan ötürü verilebilecek karar, davayı açan davacıların yerine getirilmesini isteyebilmelerine imkan sağlayacak ve mülkiyet hakkı ile zilyedlik üzerinde yaratılan yararlanmayı engelleyici davranışı "muarazayı" önleyecek nitelikte
(lazım-ül icra) bir hüküm sonucunu da taşıyacaktır. Bu itibarla, ikinci davanın yasal dayanağı bulunduğu gibi, açılmasını haklı kılan hukuki yarar da vardır. Var olan dava hakkı ve hukuki yarara karşın, derdestlik itirazı koşullarının gerçekleştiğini kabu
l etmek mümkün değildir.
 
O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da değinilen gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.6.1992 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini