 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/191
K: 1992/291
T: 29.04.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Doğanşehir Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.12.1990 gün ve 187-264 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2.12.1991 gün ve 1646-16444 sayılı ilamı:
(.. Davacı, dava konusu taşınmazda murise ait ismin düzeltilmesini talep etmiştir. Bu durumda davacı dışşında kalan diğer mirasçıların da bulunup bulunmadığının anlaşılması için davacıdan miras bırakanına ait mirasçılık belgesi istenmesi, terekeye iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup da davacıdan başka mirasçı var ise bunların da davaya katılmalarının sağlanması ya da yöntemine uygun biçimde muvafakatlarının alınması veya M.K.nun 581. maddesi uyarınca miras ortaklığına bir mümessil tayin ettirilerek onun huzuru ile yargılamaya devam edilmesi ve böylece kamu düzenine ilişkin dava şartı yerine getirildikten sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken bundan zuhul ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüüldü:
KARAR Dava, kadastroca davacının şagil olduğu belirtilmek suretiyle davalı Hazine adına tesbit ve tescil edilen dava konusu 55 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, miras bırakan babadan kaldığı ileri sürülerek, eklemeli zilyedliğe dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, tek mirasçı olduğunu ileri sürmediği gibi, çekişmeli yerin varsa mirasçılar arasında yapılan taksim sonucu bağımsız olarak kendisine isabet ettiğini de iddia etmemiştir. Aksine davacı, taşınmazın babasından intikalen kendisine kaldığı savında bulunduğuna göre, doğum tarihi de gözetildiğinde, murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin iştirak halinde olduğu anlaşılmamaktadır.
Bu tür mülkiyet rejimine tabi olan taşınmazlarla ilgili olarak hissedarlardan biri tarafından dava açılabilirse de, ancak tüm mirasçıların davaya iştirak etmeleri, ya da muvafakatlarının sağlanması, yahut miras şirketine tayin edilecek bir mümessil aracılığıyla yürütülebilir. Bu yön, davanın görülebilirlik koşuludur.
Bu itibarla yerel mahkemece, Özel Dairenin M.K.nun 581. maddesi uyarınca açıklanan dava şartının yerine getirilmesi gereğince işaret eden bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde, usul ve yasaya uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı BOZULMASINA, 29.4.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.