Taraflar arasındaki "tapu iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bor Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın reddine dair verilen 23.6.1989 gün ve 1985/165 E - 1989/223 K. sayılı
kararın incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 14. Hukuk Dairesi`nin 7.03.1991 gün ve 1990/5397 - 1991/2310 sayılı kararı; ( ... Davacı hazine vekili, 870 sayılı parselin kayıt fazlasını da içerdiğini, fazla kısmın meradan açıldığını, iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek tapunun iptalini, mera olarak sınırlandırılmasını istemiştir. Yerel Mahkeme kesin hükmün varlığından bahisle davayı reddetmiştir. Oysa Bor Tapulama Mahkemesinin 1978/44 esas, 1982/91 karar sayılı ve 29.12.1982 tarihli kararı ile Yargıtay 7. Hukuk Dairesi`nin 27.4.1983 tarihli kararı kişiler arasındaki itiraza ilişkindir. Hazine ile doğrudan ilgisi olmayan, ayrık bir çekişme nedeniyle verilmiş kararlar olup tapulama yasasının komisyonların çalışma tarzı ile ilgli usuli konularını içermektedir. Bu sebeple anılan kararlar kesin hüküm sayılarak davanın reddi yoluna gidilemez. İşin esası incelenerek hüküm kurulması gerekir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için, önce görülen dava ile, bu itirazın ileri sürüldüğü davada, taraf ve müddeabih birliği yanında davada dayanılan maddi vakıalar olarak anlaşılması gereken sebep birliğinin de bulunması gerekir. Oysa somut olayda önce görülen ve tamamen uyuşmazlığın çözümlenmesinde izlenmesi gereken yola ilişkin olarak ilke niteliğindeki bozma kararı ile bozulan davada, dayanılan maddi vakıalarla, temyize konu davada ileri sürülen maddi vakıalar arasında bir birliğin bulunmadığı duraksanmayacak kadar açık bir olgudur.
O itibarla Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.