 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/123
K: 1992/239
T: 15.04.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "babalık" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Fatih 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.12.1990 gün ve 201-1241 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.5.1991 gün ve 3514-7612 sayılı ilamı:
(... Davacı ana tarafından açılan ve mahkemece "tabii babalık" doğrultusunda hüküm kuruluna davada, davalı tarafın savunması özellikle ve öncelikle davalının çocuk yapma kabiliyetinin bulunmadığına ilişkindir.
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas kurulunun 1.5.1989 tarihli ve 2297 sayılı ve ayrıca Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 17.8.1990 tarihli ve 96 sayılı raporları kapsamına göre 1987 ve sonraki yıllarda davalının çocuk yapma kabiliyetinin bulunmadığı belirlenmekle beraber dava konusu küçüğün doğum tarihi olan 1985 ve önceki yıllarda bu doğrultuda tıbbi bir belge veya bilginin dosyada bulunmadığı dolayısıyla sonraki yıllarda ortaya çıkan kısırlığın küçüğün ana rahmine düşmesi gereken 1.7.1984 tarihine teşmil edilemeyeceği açıklanmıştır.
Ne var ki davalı tarafça dosyaya ibraz edilen 15.12.1990 tarihli İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve doğum Anabilim dalı öğretim üyelerince hazırlanan özel rapor bilimsel açıklama ve ekleri yabancı literatür münderecatına göre davalının tüm hayatı boyunca ona eşlik eden (Primer üreme organları yetersizliği) sebebiyle doğuştan itibaren hiç çocuğu olamayacağı belirtilmiş ve bu iddianın bilimsel dayanakları açıklanmıştır. Öyle ise mahkemece yapılacak iş dosyanın tümünü yeniden Adli Tıp Kurumu genel Kuruluna göndererek söz konusu özel raporun bilimsel açıklamanın tıbbi ilkelere uygun olup olmadığı ve sonuçta davalının doğuştan veya en azından 1.7.1984 tarihi itibariyle çocuk yapma kabiliyeti bulunup bulunmadığı konusunda ek rapor almaktan ibarettir. Bu yön gözönünde tutulmadan ve bilimsel açıklamanın özünü oluşturan tıbbi iddiaların Adli Tıp Kurumunca tartışılması sağlanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.