 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1992/102
K: 1992/179
T: 18.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "şuf'a" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küre Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.11.1990 gün ve 1990/29-128 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 19.3.1991 gün ve 3454-3896 sayılı ilamı: (..Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şuf'a hakkını kullanması M.K.nun 2. maddesinde yer alan objektif iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda; Davalı aldığı yeri 10-15 senedir sürüp ektiğini söylemiş davacıda dilekçesinde yukarıda açıklandığı üzere harici ve özel taksimi anımsatan ifadeler kullanmıştır. Gerçekten taşınmaz paydaşlar arasında hukuken geçerli olmasa bile haricen özel suretle eylemli bir taksime uğramışsa malın müşterek kullanma ve idare tarzı ortadan kalkmışsa tapudaki müşterekliğe dayanarak şuf'a hakkı kullanılması objektif iyi niyet kuralı ve şuf'a hakkının amacı ile bağdaşmayacağının düşünülmesi gerekir. Mahkemecede durum araştırılmadan karar verilmiş bulunması bozma sebebi sayılmıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 18.3.1992 gününde oybirliği ile karar verildi.