 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1991/9-338
K. 1991/426
T. 25.9.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
HİZMET AKTİNİN FESHİ
İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI
ÖZET: Sekiz haftalık ihbar önelinin bitim tarihi 23.9.1989' dur. Hizmet sözleşmesinin önel verilerek anılan tarihte sona ereceği içindir ki, davacı işçinin 1.9.1989 tarihi itibariyle gerçekleşen Toplu İş Sözleşmesinin ikinci yıl zamlarından yararlandırılması ve dolayısıyla da ihbar ve kıdem tazminatlarının bu zamlarla oluşan ücret üzerinden hesaplanması gerekir.
(1475 s. İş K. m. 13)
Taraflar arasındaki "ihbar ve kıdem tazminatı"na ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda; (İzmir 3. İş Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 18.7.1990 gün ve 1989/647-1990/940 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 7.2.1991 gün ve Esas 1990/9563, karar 1991/1348 sayılı ilamı ile; "davalı işveren davacıya 28.7.1989 tarihli yazı ile iş akdini ihbar öneli vermek suretiyle feshetmek istemiş, fakat hizmet süresine göre gerçekleşen önel sonunu beklemeden 27.8.1989 tarihinde işine son vermiş, bakiye süre için de ihbar tazminatı olarak kısmi ödemede bulunmuştur. ihbar öneli bütünlük arz eder. Bölünerek uygulama yapılamaz. Bu durumda, işverenin verilmesi gereken yasal ihbar öneli içinde gerçekleşecek olan haklardan sorumlu olması gerekir. Böyle olunca davacının 1.9.1989 tarihli itibari ile toplu iş sözleşmesinin ikinci yılı zammından yararlanması icabeder. Söz konusu ihbarname ve davacının bordroları ihtirazı kayıtsız imza etmiş olması bu haktan yararlanmasını engellemez. Yazılı şekilde aksine düşünce ile davanın reddi doğru değildir" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı; davalıya ait işyerinde 20.11.1984 tarihinden beri çalışmakta iken, hizmet akdinin 28.7.1989 tarihli bildirimle 27.8.1989 tarihinde feshedildiğini, hizmet süresine göre gerçekleşen sekiz haftalık itibar öneli tanınmadığı için ihbar ve kıdem tazminatlarının, işyerinde uygulanmakta olan Toplu iş Sözleşmesi ile 1.9.1989 tarihi itibariyle getirilen ikinci yıl zamları dikkate alınmaksızın ödendiğini ileri sürerek fark, kıdem ve ihbar tazminatlarının davalıdan tahbiline karar verilmesini istemiştir. davalı; 28.7.1989 tarihli bildirimle, işyerinin ekonomik nedenlerle kapatılacağının ve hizmet akdinin 27.8.1989 tarihinde feshedildiğinin tüm işçilere ve bu arada davacıya da bildirildiğini, anılan tarihe kadar ücreti ile iş arama izni ücretinin ödendiğini ve ayrıca 26 günlük ihbar tazminatı peşin verilerek feshin gerçekleştirildiğini, bu nedenle de davanın dayanaksız olduğunu savunmuştur. Yerel Mahkeme, 28.7.1989 bildirim tarihinden 27.8.1989 fesih tarihine kadar geçen 30 günlük ücret ile iş arama ücretinin ve 56 günlük yasal ihbar önelinden geriye kalan 26 gün üzerinden hesap edilen ihbar tazminatı nın davacıya ödendiğini ve davacının da ihtirazı kayıt koymadan bordroyu imza ederek ihbar ve kıdem tazminatlarını aldığını belirterek davanın reddine karar vermiştir.
Tarafların iddia ve savunmalarına ve dosyadaki belge ve bilgilere göre; işyerinin kapatılması nedeniyle davacı işçinin hizmet akdi 28.7.1989 tarihli bildirimle otuz gün önel verilmek suretiyle 27.8.1989 tarihinde feshedilmiştir. Fesih bildirimi, bozucu yenilik doğuran bir hak olup, muhatabına ulaştığı anda sonuç doğurur. Sözleşmenin önel verilmek suretiyle feshedileceği bir kez bildirildikten sonra, artık bu bildirimden dönülerek daha önceki bir tarihte sözleşmenin feshedildiği ve o tarihe kadarki ücretinin ödendiği ileri sürülerek bakiye süre için ihbar tazminatı ödeme olanağı yoktur. Gerek uygulamada ve gerekse öğretide; 1475 sayılı iş Kanununun 13. maddesinin (A) bendinde öngörülen önellerin bütünlük arz ettiği bu nedenle de bunların bölünerek uygulanamayacağı görüşü tartışmasız kabul edilmektedir. Gerçekten ihbar önelleri kamu düzeni ile ilgili olup, buyurucu niteliktedir. Somut olayda, işyeri binasına ait kira akdinin sona ereceği de dikkate alınarak kapatılacağı gerekçe gösterilerek davacı işçinin hizmet sözleşmesinin 27.8.1989 tarihine kadar önel verilerek feshedileceği bildirildiğine göre; davacının geçen hizmet süresine göre sekiz haftalık yasal ihbar öneli bölünmüş ve giderek kısaltılmış olmaktadır. Sekiz haftalık ihbar önelinin bitim tarihi 23.9.1989' dur. Hizmet sözleşmesinin önel verilerek anılan tarihte sona ereceği içindir ki, davacı işçinin 1.9.1989 tarihi itibariyle gerçekleşen Toplu iş Sözleşmesinin ikinci yıl zamlarından yararlandırılması ve dolayısıyla da ihbar ve kıdem tazminatlarının bu zamlarla oluşan ücret üzerinden hesaplanması gerekir.
Ayrıca belirtilmesi gereken bir diğer husus da, davacının ihbar ve kıdem tazminatlarını tamamen almış olduğuna dair ibranameyi düzenlemiş ve bordroları da ihtirazı kayıtsız imzalamış olmasının yukarıda varılan sonucu değiştirecek bir nitelik taşımamasıdır. Davacıya, Toplu iş Sözleşmesinin ikinci yıl zamlarıyla oluşan ücreti üzerinden değil, daha önceki 27.8.1989 tarihindeki daha düşük ücretten tazminatları hesap edilip ödendiği belli olduğuna göre, ibraname ve bordroların bu kapsamlarıyla geçerli olduklarının kabulü gerekir. ibranamenin davacının tüm haklarını kapsamadığı açıktır.
Belirtilmesi gereken son bir nokta da, işyerinin kira akdinin sona ereceği de gözönünde tutularak işverenin serbest iradesiyle kapatılması nedeniyle işçilerin ve bu arada davacının hizmet sözleşmesinin önel verilerek feshedilmiş olmasıdır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin aynı biçimde hizmet sözleşmeleri feshedilen diğer iki işçi tarafından ayrı ayrı açılan aynı konudaki davalarla ilgili olarak daha önce vermiş olduğu 10.9.1990 günlü, 5089-9149 ve 5120-9163 sayılı kararlarında, işyerinin serbest irade veya zorunlu olarak kapatılıp kapatılmadığını dikkate almadan, feshin salt işyerinin kapatıldığından söz edilerek davaların reddine karar verilmesi gerektiği görüşünü benimsemiş olması isabetli görülmemiştir. Bu olayda ise, Özel Dairenin bozma kararı yukarıda açıklanan esaslara uygun olduğundan isabetlidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. 0 halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.9.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi