Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/8-532
K: 1992/84
T: 26.2.1992

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ DAVASI ( Müdahil davacı )
  • MÜDAHİL DAVACI ( Kadastro tespitine itiraz davası )
  • İFRAZ ( Davalı kısmın ayrılması )
  • DAVALI KISMIN AYRILMASI ( İfraz )
 
3402/m.30/3
 
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kargı Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.6.1990 gün ve 120172 sayılı kararının incelenmesi davalı temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.5.1991 gün ve 136577645 sayılı ilamı:
( ... Taraflar arasında görülen, tapu iptal ve tescil davası sonucu; Hazine adına tesbit edilen 1502 parselde krokide A harfiyle işaretli 1645 metrekarelik kısma ilişkin tapunun iptal ve davacı adına tesciline karar verilmiş, hükmü davalı Hazine temyiz etmiştir. Dava konusu taşınmaz 29.11.1976 tarihinde yapılan tapulamada 1502 parsel numarası ile Hazine adına tesbit edilmiş, dava dışı Bekir Daldalın itirazı üzerine komisyon itirazın reddine karar vermiş, yine adı geçen tarafından Kadastro Mahkemesine açılan tesbite itiraz davası 1981/66 esas sayısına kaydedilerek yargılamasının devam etmekte olduğu dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Bu açıklamaya göre 1502 parsel numaralı taşınmaza ait tutanak kesinleşmemiş ve tapuda bir kayıt oluşmamıştır. Tutanağı kesinleşmemiş taşınmazlar hakkındaki mülkiyet uyuşmazlığının halli kadastro mahkemelerinin görevine girer. Davacının tutanağı itiraz etmemiş olması tutanağın kesinleşmiş olduğunu göstermez. Kesinleşme genel olarak düşünülür. Bu itibarla taşınmazın tutanağı henüz kesinleşmemiş olduğuna göre uyuşmazlığın halli kadastro mahkemesi görevine girdiğinden, davada görevsizlik kararı verilerek dosyanın kadastro mahkemesine gönderilmesi gerekirken, incelenerek esas hakkında bir karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Bu tür davaların iptali istenen tapu kayıt malikine husumet yöneltilerek açılıp yürütülmesi gerekir. . Somut olayda, dava konusu 1502 parsel sayılı taşınmazın tapulamaca yapılan dava münhasır kalıyorsa, ilgililerin talebi üzerine ihtilaflı olmayan kısım ifraz eı lerek davaya, ıhtilaflı kısım üzerinde devam edileceği hükme bağlanmış Ne var. ki çekişmeli taşınmaz hakkında, dava dışı bir şahıs tarafından as ilanı süresinde açılan ve devam etmekte olan davada, ilgililerce bu yolı bir istekte bulunulmadığından anılan madde çerçevesinde gerekli işlem y pılmamıştır. Parsel bir bütündür. O itibarla, bu parselle ilgili olarak görmekte olan tapulama tesbitine, itiraz davası nedeniyle çekişmeli taşınma: ait tapulama tutanağının kesinleşmemiş olduğu vurgulanarak, uyuşmazlık halinin Kadastro Mahkemesinin görevine girdiği belirtilmek suretiyle göre sizlik karan verilmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki karda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozmalıdır.
SONUÇ : Davalı terrfsilci mal müdürünün temyiz itirazlarının kabulü il direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, yapılı ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildı.
KARŞI OY YAZISI
Kadastro tesbiti sırasında bir parselin muayyen bir bölümüne itiraz edilip da açılması halinde, diğer bölümünün de itirazlı sayılacağı ve kesinleşmeyeceğine yönelik 8. Hukuk Dairesi'nin bozma kararını benimseyen çoğunluk görüşüne aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı karşıyım.
1 Bu görüş 3402 sayılı Yasa'nın lafzına ve ruhuna aykırıdır. Şöyle ki; ihtisas dairesi olan 7. Hukuk Dairesi'nin öteden beri istikrar kazanmış içtihatları, itiraz dilmeyen taşınmaz bölümüne ait tutanağın kesinleşeceği yönünde olduğu için görüşü benimseyen Kanun koyucu daha da ileri giderek 30 ncu maddenin 3. f ıkrası ile yeni bir hüküm getirdi. Bu fıkra aynen şöyle demektedir: "Kadastro mahkemesinde açılmış davalarda ihtilaf taşınmaz malın muayyen bir kısmına münhasır kalıyorsa ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatına engel teşkil etmeyeceği takdirde ihtilaflı olmayan kısım ifraz edilerek davaya ihtilaflı kısım üzerinden deve edilir." bu maddenin gerekçesinden ise "açılan dava taşınmaz malın tamamını değil de belli bir kısmını kapsıyorsa dava konusu olmayan kısım da maliklerin tasarruf haklarının kısıtlanmaması amacıyla davalı kısım ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde ifraz edilmek suretiyle davanın bu kısım üzerinde devam etmesi esasları bir yeni hüküm olarak getirilmiştir" denilmiştir. Görülüyor ki, itiraz parselin muayyen bir bölümüne münhasır ise diğer bölüm tefrik edilebilecek ve tapu kütüğüne tescil edilebilecektir. Eğer Kanun koyucu itiraz edilmeyen bölümün kesinleşmeyeceğini kabul etseydi bu fıkrayı maddeye ilave etmesi düşünülemezdi.
2 Bu görüş Kadastro Kanunu'nun amacına da ters düşmektedir. Şöyle ki, Kadastro Kanunu'nun en önemli amaçlarından biri de çabukluk ilkesidir. Bu ilkeden maksat ülke topraklarının bir an önce kadastrol işlemlerinin bitirilmesi ve tapu kütüğüne tescil edilmesidir. Bu ilke Devlet politikası haline dönüşmüştür. Bu iş için Devlet büyük bir çaba içindedir. Eğer itiraz edilmeyen taşınmaz bölümünün kesinleşmeyeceğini kabul edersek olayımızda 47 hektar yüzölçümündeki taşınmazın değişik bölümlerine yönelik ve birbirini takip eden süreler içinde açılacak davalara Kadastro Mahkemesince bakılacak, her dava üç beş sene sürmesi halinde bu taşınmazın tamamı uzun bir süre tescil dışı kalacaktır. Bu durumun çabukluk ilkesine aykırı düştüğü kuşkusuzdur.
3 .Bu görüş mevcut mevzuata ve usul hükümlerine de aykırıdır. Şöyle ki; Kadastro Kanununa göre parsel tutanaklarına karşı ancak bir aylık askı ilanı içerisinde itiraz edilebilir, bu süre geçtikten sonra tutanaklar kesinleşir. Tutanakların kesinleşmesinden sonra açılacak davalara Kadastro Mahkemesinde bakılamaz, kesinleşen tutanaklara karşı 10 sene içerisinde ancak genel mahkemelerde dava açılabilir. Davacı A tarafından taşınmazın bir bölümüne süresi içınde itiraz edilip dava açılması halinde bu süreden ancak ve ancak bu davaya müdahil olarak giren kişi veya kişiler yararlanabilir. Örneğin B'nin açtığı davanın müdahale talebi olarak kabul edilebilmesi için A'nın açtığı davanın konusunu teşkil eden bölümün tamamına veya bir kısmına yönelik olması gerekir. B'nin açtığı davanın konusunu teşkil eden arz parças.1 A'nın açtığı davanın konusunu teşkil eden yerin dışında ise B'nin müdahilliğinuen söz edilemez. B tarafından açılan davanın müstakil bir dava olduğu apaçık ortadadır. Hal böyle olunca, B açtığı davadan ötürü A'nın açtığı davanın süresinden yararlanması mümkün değildir. Olayımızda, davacının sonradan açtığı davanın konusunu teşkil eden yer ayrı bir yer olduğu cihetle başkası tarafından açılan davanın süresinden yararlanmayacak ve açtığı dava tarihinde ise tutanağın o bölümü çoktan kesinleşmiş olacaktır. Kesinleşen tutanağa yönelik davalara ise genel mahkemelerde bakılacaktır. Bu nedenlede sulh mahkemesinin direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmaktadır.
Ayrıca olayda, Kadastro Mahkemesi kendisini görevli olarak kabul etmiş ve esas hakkında verdiği hüküm Yargıtay 16. Hukuk Dairesi'nce dava edilen bölümün taşınmazın ayrı bir parçası olması halinde tutanağın bir bölümünün kesinleşip kesinleşmeyeceğinin düşünülmesi ve ona göre bir hüküm kurulması gerektiği şeklinde bozulmuştur. Bu bozma içeriği itibariyle dava konusu edilen yerin ayrı bir bölüm olması halinde bu bölüme yönelik olan davanın genel mahkemede görülmesi ve Kadastro Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerektiğine yöneliktir. Mahkemece bu bozmaya uyulmuş olduğuna göre H.U.M.K.nun 25. maddesi gereğince görevli kılınan Sulh Hukuk Mahkemesi artık görevsizlik kararı veremeyecektir. Bu bakımdan da Yüksek 8. Hukuk Dairesinin bozma sevketmesi ve Genel Kurulun bu bozmayı benimsemesi de usul hükümlerine ters düştüğü kanaatindeyim.
 
Niyazi Durak
16. Hukuk Dairesi Üyesi
 
KARŞI OY YAZISI
Yerel Mahkeme ile Yüksel Özel Daire arasındaki uyuşmazlık mahkemelerin görevi konusuna ilişkindir. T.C. Anayasanın 142. maddesi mahkemelerin görev ve yetkilerinin, işleyiş ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini hükme bağlamıştır. Buna paralel olarak 3402 sayılı Yasanın 25 ve müteakip maddelerinde Kadastro Mahkemelerinin görev ve yetki konularına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Yasanın 26. maddesinde zaman bakımından Kadastro Mahkemesi;
A ) 10 uncu maddeye göre Kadastro komisyonu tarafından gönderilen tutanaklara ait davaları,
B ) 11 inci maddede belirtilen askı ilanı içinde açılan davaları,
C ) Mahalli hukuk mahkemelerinden 27 nci madde uyarınca Kadastro Mahkemesine devredilen dava ve dosyaları,
D ) Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, aslı müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları,
İnceler ve karara bağlar, denilmiştir.
Aynı yasanın 11/1. maddesi gereğince ilan olunan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tesbitlere karşı ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde Kadastro Mahkemesinde dava açılabileceği 12/1. maddesi gereğince 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tesbitlerin kesinleşeceği hükme bağlanmış, 30 uncu maddesinin son fıkrasında ise aynen "Kadastro Mahkemesinde açılmış davalarda, ihtilaf taşınmaz malın muayyen bir kısmına münhasır kılıyorsa, ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde ihtilaflı olmayan kısım ifraz edilerek, davayı ihtilaflı kısım üzerinden devam edilir" denilmiştir. Yasanın değinilen madde ve fıkraları birlikte değerlendirildiğinde 30 günlük itiraz süresi içerisinde taşınmazın muayyen bir kısmı hakkında dava açıldığında, kadastro tutanağına ait sınırlandırma ve tesbitin sadece ihtilaflı kısım yönünden kesinleşmeyeceği sonucu çıkar. Muayyen bölümü için yasal süre içerisinde dava açılan bir taşınmazın ihtilafsız bölümü için süresinde itiraz etmeyen üçüncü kişilere süresi belirsiz dava hakkı tanınması halinde bu kabil davaların fazla olması ve ardarda açılmaları halinde tutanağın kesinleşmesini çok uzun bir süre engelleyeceğinden tasfiye amacı güden 3402 sayılı Yasanın amacına ve düzenleme biçimine aykırı düşer. 3402 sayılı Yasanın 26. maddesinin B bendinde açıkça 11 nci maddede belirtilen süre içerisinde açılan davaya Kadastro Mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir. Süresinde dava açmaya 3. kişiler sadece süresinde açılan bir davaya 26. maddenin D bendi gereğince aslı müdahil sıfatı ile katılabilirler. Yasanın düzenleme biçimine göre bu hak, taşınmazın tamamı ihtilaflı ise tamamı için, muayyen bir kısmı ihtilaflı ise bu kısım için kullanılabilir. Bu, 3. şahsın müdahalesini düzenleyen H.U.M.Y.' nın 53 ve devamı maddelerine de uygundur. Müdahale ancak dava olunan şey veya kısım yönünden mümkündür. İhtilaflı olmayan, kısım yönünden yasanın koyduğu 30 günlük hak düşürücü süre ber taraf edilerek aslî müdahale yolu ile ayrı bir dava açılamaz.
Somut olayda 1502 parselin bir bölümüne Bekir Daldal itiraz etmiş, Tapulama Komisyonunun itirazı reddetmesi üzerine süresinde Tapulama Mahkemesinde dava açmıştır. Açılan bu dava devam ederken 3402 sayılı Yasa yürürlüğe girmiş ve iş bu davanın davacısı Mehmet Gündüz aynı parselde bulunan ve Bekir'in dava ettiği yerin dışındaki bir kısımda mülkiyet hakkı bulunduğunu ileri sürerek davaya katılmıştır. Yerel Mahkemece Mehmet'in davası, ayrı bölüme ait olması nedeniyle tefrik edilmiştir. Daha sonra Kadastro Mahkemesince dava kabul edilmiş Hazine'nin temyizi üzerine yüksek 16.H.D.nce "... Bekir'in itiraz ettiği yerin nizalı taşınmazın muayyen bir kısmımı yoksa tamamı mı olduğu ve müdahale talebinde bulunan Mehmet Gündüz'ün hak talep ettiği yerin aynı yer olup olmadığı keza anlaşılamamaktadır. Bu durumun yapılacak krokide belirtilmesi gerekir. İtiraz edilen yerin 1502 parselin muayyen ve belirli bir bölümü olması ve müdahale talebinde bulunulan yerin bu yerden ayrı bir bölüm olması halinde bu bölümün kesinleşip kesinleşmediği yönü üzerinde durulmamıştır." diye bozulması üzerine Yerel Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle müdahale talebinde bulunulan kısmın Bekir'in dava açtığı yerden ayrı bir bölüm olduğu belirlenerek görevsizlik karan verilmiş ve dosya taşınmazın değeri gözönüne alınarak Sulh Hukuk Mahkemesine devredilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesince görev benimsenip işin esasına ilişkin olarak karar verilmiş, Yüksek S.H.D.nce 28.5.1991 gün ve 1990/13657 E., 1991/7645 K. Sayılı karar ile "... taşınmaza ait tutanak kesinleşmemiş ve tapuda kayıt oluşmamıştır. Tutanağı kesinleşmemiş taşınmazlar hakkında mülkiyet uyuşmazlığının halli Kadastro Mahkemelerinin görevine girer" denilerek görev yönünden karar bozulmuş, Yerel Mahkemece bu bozma kararına karşı direnilmiştir.
3402 sayılı Yasa bir bütün olarak düşünüldüğünde davacı Mehmet Tarafından süresi içerisinde açılan bir dava bulunmadığından ve aslî müdahalenin koşullarıda mevcut olmadığından Kadastro Mahkemesi görevli değildir. Süresinde dava açılmamakla tutanak davacı Mehmet yönünden kesinleşmiştir. 30. maddenin son fıkrasına göre yasal yönden ifrazın mümkün olmaması veya olmakla birlikte ilgililerin ifrazı talep etmemeleri ihtilafsız kısım yönünden tutanağın kesinleşmesine engel teşkil etmez. Kesinleşme, ilgililerin iradesine tabi kılınamaz.
Açıklanan nedenlerle 3402 Sayılı Yasanın 26. maddesine göre belirtilen zaman ve biçimde açılacak davalarda Kadastro Mahkemesi görevli olacağından, direnmenin kabulü ile işin esası incelenmek üzere dosyanın Yüksek 8. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekirken hükmün bozulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz.
 
Üye
K. Acar
Üye
O.C. Yüksel
Üye
B. Doğan
Üye
G. Nazlıoğlu
Üye
A. Ertürk
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini