 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/80
K: 1991/196
T: 10.04.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda DİYARBAKIR Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 22.9.1989 gün ve 219-434 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 15 Hukuk Dairesi'nin 8.6.1990 gün ve 2314-2738 sayılı ilamı; (... Olayda mahcuz taşınmazın davacı şirkete ayni sermaye olarak konulduğu hususunda bir uyuşmazlık yoktur. Mahcuz, tapuda kayıtlı bir taşınmaz olup üzerindeki binada mütemmin cüzudür. Haczin, uygulandığı tarihte tapu kaydı hala ortak Hüseyin Tanrıkulu adına olup davacı şirket tarafından da tescili için açılmış bir dava mevcut değildir.
TTK'nun 285. maddesinde; ayni sermaye olarak konulan mallarda şirketin hükmi şahsiyet kazanmasıyla birlikte bu hakların tapu siciline tescil edileceğinin kabul edilmiş sayılacağı öngörülmüştür. Ancak böyle bir taahhüt sadece davacı şirkete ferağa icbar davası açma hakkını vermekte diğer bir deyişle tapu sicilinde devir yapılmadıkça sermaye olarak konulan malların mülkiyeti anonim şirkete geçmemektedir.
Doktrindeki çoğunluk görüşüne göre TTK'nun 285/f.II maddesi tescilsiz bir iktisap halini öngörmemekte, bu husustaki sözleşmenin sadece MK'nun 634. maddesinin taşınmaz mülkiyetini nakil amacı güden sözleşmeler için aradığı resmi şeklin yerini tuttuğu, tüzel kişilik kazanan şirketin ara sözleşmedeki bu kayda dayanarak taşınmazın tapuya kendi adına tescilini isteyebileceği, ancak tapuda tescil yapılmadıkça mülkiyetin şirkete geçmeyeceği kabul edilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin dahi görüşü bu doğrultudadır. (Yargıtay 11. H.D. 18.4.1989 esas 1988/2888 K. 1989/2366 sayılı kararı Bknz. Yargıtay Kararları Dergisi C.XVII s. 5. Mayıs 1990 sayfa 689 vd.)
Bu durumda; ortak Hüseyin'in sermaye artırımında ayni sermaye olarak mahcuz malları şirkete vazetmesine dair taahhüdü bu malların mülkiyetininkendildiğinden şirkete geçtiği anlamını taşımamaktadır. Şirket tarafından açılmış bir tescil davası olmadığı gibi, haczin uygulandığı tarihte tapu kaydı hala Hüseyin adına olduğundan yapılan haczin işleminde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. O halde davacı şirketin açtığı istihkak davasının reddine karar verilmelidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, (BOZULMASINA) oyçokluğuyla karar verildi.