 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/639
K: 1992/71
T: 19.02.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Altıntaş Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.3.1991 gün ve 159-35 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 9.7.1991 gün ve 6481-10159 sayılı ilamı:
(.. Boşanmaya karar verilebilmesi için ortak hayatı çekilmez hale getirecek derecede birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte şiddetli bir geçimsizliğin mevcut ve sabut olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134. maddesinde yer alan çekilmezlik halini ve köklü sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle davacı kadın 1967, davalı koca 1962 doğumludur. 1985 yılında evlenmişler, 20 gün birlikte kalmalarını takiben davalı koca çalıştığı yer Almanya'ya dönmüştür. Müteakip 2 sene içerisinde her yıl ancak onar gün yurda gelmiş, birlikte kalmayı takiben tekrar Almanya'ya dönmüş ve 3 yıldırda bir daha yurda gelmemiştir. Bu süre içerisinde dünyaya gelip ölen müşterek çocuğa karşı dahi herhangi bir ilgi göstermemiştir. Davacı, birlikte kaldığı davalı kocasının ana ve babası yanından kendi baba evine dönmek zorunda kalmıştır. Bu hususlar, tarafların gösterdikleri tanıkların yeminli ve birbirini tamamlayıp doğrulayan ifadelerinden açıklıkla anlaşılmaktadır. Evlenmeden itibaren, davanın açıldığı tarihe kadar geçen beş yıllık süre içerisinde, kocanın davacı eşi ve doğup ölen müşterek çocuğa karşı bu denli sorumsuzluğa varan, sevgi ve saygıdan yoksun ilgisizliği karşısında artık evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının kabulü gerekir.
Bu itibarla mahkemece somut olayın özellikleri gözetilerek mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın kabul edilmesi doğrudur.
O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 19.2.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.