 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/63
K: 1991/180
T: 03.04.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İSTANBUL Asliye 6. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.4.1988 gün ve 143-190 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 9.3.1989 gün ve 2128-2152 sayılı ilamı:
(.. Davalıların otuz yıldır şeker ve böbrek hastası olan miras bırakana baktığı, son senelerde 1.5 milyon lira sarfı ile kalbine pil taktırdıkları dosya içeriğine göre sabittir. Hernekadar taşınmazın gerçek değerinin satış bedelinden fazla olduğu anlaşılmış ise de, bu farkın minnet hissine karşılık olduğu söz götürmez. Öyle ise davanın reddedilmesi gerekirken değerlendirmede yanılgı sonucu iptale karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
İptale davacının hissesi oranında hükmedilmesi yerine muris adına tescil şeklinde terekeye iade edilmesi de kabul şekli bakımından bozma sebebidir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinden kaynaklanan, muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali isteğine ilişkindir.
Davalılar miras bırakanın kızları, davacı ise kendinden önce ölen oğlunun çocuğudur.
Davacı, müşterek miras bırakanın, dava konusu taşınmazı, kendisini miras hakkından yoksun bırakmak ve mirastan mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağış olduğu halde tapuda satış göstermek suretiyle muvazaalı olarak davalı kızlarına temlik ettiğini, görünürdeki satış akdinin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğu gibi, geçerli bulunan ancak örtülü bırakılan bağışın ise yasal biçim koşullarını içermediğini ileri sürerek, davalılar üzerindeki kaydın iptalini istemiştir.
Gerçekten, miras bırakanın, ekonomik yönden yüksek gelir düzeyinde bulunması itibariyle taşınmazını satmaya gereksinimi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, taşınmazın akit tarihindeki gerçek değerinin 3.317.812 TL. olarak belirlenmesine karşın, tapuda 680.000 TL. satış değeri gösterilmiştir.
Yine miras bırakanın, davalı kızlarına İstanbul içerisindeki, ancak başka ilçeler sınırlarında bulunan dört parça taşınmaz hakkında, aynı ya da yakın tarihlerde yaptığı temliki tasarruflarına karşı davacının, muris muvazaası nedeniyle açtığı iptal davaları, üç ayrı mahkemede kabulle sonuçlanmış ve Yargıtay'ca onanarak kesinleşmiştir.
Miras bırakanın ölümünden önce bazı hastalıklarının bulunması, bütün taşınmazlarını hemen aynı gün veya yakın tarih aralıkları ile ve düşük bedelle satmasını haklı göstermeyeceği kuşkusuzdur.
Tüm dosya içeriğine göre de, miras bırakanın, hiçbir gereksinmesi bulunmadığı halde, dava konusu taşınmazı arasının iyi olmadığı ve torun olarak benimseyemediği anlaşılan davacıdan mal kaçırmak amacıyla, gerçekte bağış olduğu halde, tapuda satış göstermek suretiyle davalılara temlik ettiği ve davalılar adına oluşan kaydın da muvazaa ile illetli bulunduğu duraksanmayacak biçimde belirlenmiştir.
Bu itibarla, mahkemece, muvazaa nedeniyle davanın kabul edilmesi doğrudur. Ancak, Özel Daire bozma kararında da tenkid olarak işaret edildiği üzere - uyuşmazlığın niteliğine göre - davacının miras payı oranında davanın kabulü gerekirken tamamı üzerinden kabule karar verilmesi isabetsizdir.
O halde direnme kararı bu yönden, davalılar yararına bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenden dolayı (BOZULMASINA), 3.4.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.