 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/604
K: 1992/33
T: 05.02.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çanakkale Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 12.2.1990 gün ve 128-32 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 25.3.1991 gün ve 12482-4464 sayılı ilamı; (... Dava konusu taşınmazın tapulamaca Hazine adına tesbitine değin M.K.nun 639. maddesine uygun şekilde tasarruf edildiği ve mülkiyetinin kazanıldığı bilirkişi ve tanıklar tarafından haber verilmiştir. Daha sonra Defterdarlığa verdiği dilekçe ile "Hazineye ait 718 parsel sayılı taşınmazı 23.6.1982 tarihinden itibaren kullanmayacağına" dair beyanı taşınmazın Hazine adına tescil edilmiş bir arazi olduğunu göstermekten öteye davacı aleyhine delil teşkil etmez. Yargıtay uygulamalarına göre hazine adına tapuda kayıtlı bir taşınmaz için ecrimisil ödenmesi nasıl ki mükiyet hakkından feragat anlamını taşımıyora bu beyan da aynı neticeyi doğurmaz. O itibarla dosyadaki delillere göre davanın kabulü yönüne gidilmesi gerekmektedir. Davacının beyanı değişik şekilde yorumlanmak suretiyle davanın reddine karar vreilmiş olması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı tapulamaca 1977 yılında tapu miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edilen dava konusu 718 parsel sayılı taşınmazda, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin bulunduğunu ileri sürerek, bu yere ait davalı tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Birbirini tamamlayıp doğrulayan tanıklar çekişmeli taşınmazın, dava dışı taşınmazlarla birlikte bir bütün olarak davacının miras bırakanı tarafından kullanılmakta iken onun, sağlığında mirasçıları arasında yaptığı paylaştırma sonucu davacıya bırakıldığını, ifade etmişlerdir. Özel mülk konusu olduğu ve tarım arazisi niteliğinde bulunduğu uzman bilirkişice açıkça belirtilen bu yerde, davacı 20 yılı aşkın zilyetliğinin mevcut olduğunu ileri sürmüş durumdadır. Hemen belirtmek gerekir ki dava konusu taşınmaz tapulama tespiti gördüğünden, hukuksal durumun 1977 tesbit tarihine göre saptanması gerekir.
Tespit tarihinden sonra 182 yılında davacının bu yeri kullanmayacağını Defterdarlığa bildirmesi, somut olayda uyuşmazlığın niteliğine göre sonuca etkili olamaz.Bu durumda mahkemece izlenmesi gereken yol, miras bırakanın mirasçıları evlatları arasında çekişmeli taşınmazı da kapsayan paylaştırmanın hangi tarihte yapıldığının belirlenmesi ve paylaştırma tarihinden tapulama tespit tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı yolu ile davacı adına iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekir. Olayda belirtilen tarihler arasında 20 yıllık süre geçmiş ise, diğer koşulların varlığı anlaşıldığından davacı adına tesciline, bağımsız 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olduğunun belirlenmesi halinde ise 3402 sayılı yasanın 14. maddesi hükmü gözönünde tutularak miras bırakan bakımından miktar araştırması yapılma ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi icap eder.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 5.2.1992 gününde oybirliği ile karar verildi.